Ak Parti ve R. Tayyip Erdoğan’a Nitelikli Darbe Planı

O kişilerin görevi, o gazetenin Ak Parti’ye fayda vermesini engellemek, partinin elindeki gücü pasifize etmek.

Ak Parti ve R. Tayyip Erdoğan’a Nitelikli Darbe Planı

Ak Parti ve R. Tayyip Erdoğan’a Nitelikli Darbe Planı

Günümüzde darbe denilince, 1960, 1980 ve 15 Temmuz Hain Darbe Girişimleri akla geliyor. 

Ben klasik darbe yöntemlerinden ziyade, yeni bir darbe türüne dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Bu darbe türü; içeriye sızarak, sistemi kilitleyerek, sisteme kanserojen hücreler entegre ederek, hedefe ulaşıyor.

Yeni darbe türünün daha anlaşılır olması için, arif olanların anlayacağı birkaç örnek vermek istiyorum.

Ülkenin ve bir bölgenin en etkili gazetesinin başına, etkili makamlarına kendi adamlarını geçiriyorlar.

Gazete Ak Parti’yi doğrudan hedef almıyor.

Eleştirmiyor.

Lehine de yayın yapmıyor.

O kişilerin görevi, o gazetenin Ak Parti’ye fayda vermesini engellemek, partinin elindeki gücü pasifize etmek.

İçeriye sızarak sağlıklı hücrelerin içine kanserojen hücreler sokarak, hastalık bulaştırmak.

Sistemde fitne çıkarmak. Liderin en yakınındaki, güvenilir adamları itibarsızlaştırmak.

Bir orkestra şefinin komutuyla hareket ettikleri için, birlikte çalıştıkları istihbarat ağlarından aldıkları bilgileri, kullanarak lidere güç, kuvvet verecek kişi ve kurumları ortadan kaldırmak, etkisizleştirmek.

Bölünmeye gidecek yolları açmak. Panik havası oluşturmak. Partinin önemli isimlerini geri dönüşü olmayan bir yola sürüklemek.

Akil insanları partiden ve liderin etrafından uzaklaştırmak.

Kim bunlar?

Bunlar sadece A, sadece B değil. Sızmalar şeytan misali, sağdan da, soldan da hissettirmeden oluyor.

İşte yandaş medya diye tabir edilen medya gurupları. Türkiye’deki medyanın yüzde doksanı iktidar partisinin kontrolünde.

Peki etkisi?

Buraya dikkat ediniz.

Ajanlar sisteme öyle sinsi bir şekilde sızmış ki, dev medya guruplarını Ak Parti’nin işine yaramayacak hale getirmişler.

Bu medya gurupları güya Ak Parti’nin yayın organı.

Tarafsız gözle bakılabilse, muhalif kanatta yer alan Cumhuriyet ve Sözcü benzeri medya grupları, yandaş medyadan daha fazla Ak Parti ve Erdoğan’a fayda sağlıyor denilebilir.

Bir örnek de emniyet ve yargı sistemi içinden vermek istiyorum.

Adı FETÖ operasyonu.

Amacı, Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı etkisizleştirme, güvenilirliğini sarsma, bitirme operasyonu.

FETÖ operasyonlarının içine Ak Parti kurucularını, ilgisiz insanları dahil ettirerek halk tabanında Ak Parti Hükumetine ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tabandan tepki oluşturuluyor.

Doğrudan Ak Parti’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a operasyon yapamayacakları için, Ak Parti’ye oy veren, halk tabanına operasyon yaptırarak nitelikli darbenin en önemli adımı atılıyor.

 

 

 

31 Mart — 23 Haziran 2019 yerel seçim sonuçları en büyük gösterge.

FETÖ soruşturmalarından doğrudan etkilenen, soruşturma geçiren insan sayısı ortalama 750 bin kişi. Etkilenen yakın akraba sayısı (20 Kişi) ile çarpıldığında 15 milyon.

Etkilenen uzak akraba sayısı (40 Kişi) ile çarpıldığında 30 milyon insan ediyor.

Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı.

Sisteme sızarak planlanan ‘Nitelikli Darbe’yi küçümsemeyin.

Ak Parti içinde, TBMM’de ve medyada Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak eleştiriliyor, daha da ileriye gidilerek günah keçisi ilan ediliyor.

Okçuluk Vakfı üzerinden Bilal Erdoğan’a, KADEM — Kadın ve Demokrasi Derneği gibi önemli bir derneğin aile kurumuna zarar verdiği iddia edilerek Sümeyye Erdoğan Bayraktar’a saldırılıyor.

 

 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadının biri göklere çıkarılırken, diğeri yerin dibine batırılmak isteniyor.

Aile fertleri üzerinden yapılan karalamalar neticesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güç veren, enerji veren kollar kesilmek isteniyor.

Ahmet Davutoğlu ile Abdullah Gül — Ali Babacan ekibinin arası açılarak, Ak Parti’deki bölünme algısı çeşitlendiriliyor.

Ak Parti adına propaganda yaptıkları iddia edilen trollere sızmış yapılar, Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı itibarsızlaştıracak yönlendirmeler yapıyor. Halk tabanındaki güçlü isimlerin soruşturma geçirmesini, yargılanmasını ve ceza almasını sağlayarak, iktidara halk tabanından farklı kesimlerden tepki oluşturuyorlar.

En yakın örneği Pucca olayı…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın akil siyasetçiler arasından seçtiği YİK üyeleri, maaş tartışmaları ortaya atılarak etkisizleştiriliyor.

Bu yapılar, en büyük zararı, T.C Devleti’ne, Türk Milletinin birlik ve beraberliğine, T.C Devletinin göz bebeği kuruluşlara, TSK, Emniyet ve MİT’e veriyor.

Özellikle MİT, son beş yıl içinde inanılmaz derecek yıpratıldı. Küçük düşüren yalan haberlere konu edilerek, küresel anlamda, dünya istihbarat örgütleri nezdinde itibarsızlaştırıldı.

Dünyanın en önemli istihbarat örgütlerinden biri olan MİT'in reklamı yapılıyor, övülüyor görüntüsü adı altında küçük düşürüldü.

Sanki MİT’in reklama ve övgüye ihtiyacı var.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Sızma denilince basite indirgemeyin

Neticeye bakın.

 

 

 

Sızmalar AIDS virüsü gibi. Dıştan fark edilmiyor ama kısa bir süre sonra dağ gibi adamları eritiyor, dev dev kitleleri istedikleri istikamete koşturup, Gezi Parkı benzeri halk hareketlerini tetikletiyor.

 

 

 

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, AYM’nin yeni üyesi Selahaddin Menteş’in yemin töreninde yaptığı konuşmadan önemli başlıklar:

“Geldiğimiz noktada birtakım yasal değişiklikler kaçınılmaz hale geldi” .

Anayasa Mahkemesinin anayasal adaleti sağlama görevini norm denetimi ve bireysel başvuru olmak üzere iki alanda yerine getirdiğini aktaran Arslan, “Bu iki alanda mahkememiz uzun süredir hak eksenli yaklaşımla karar vermeye devam etmektedir” .

“Bireysel başvurunun objektif amacı ve etkisi, hak ihlallerinin engellenmesine yönelik tedbirlerin alınmasını sağlamak, böylece hukuk düzeninin hak ihlali üretmeyecek bir forma kavuşturulmasını sağlamaktır”.

Yapılan ihlallerin kanun kaynaklı olduğunda yeniden yargılamanın bir faydası olmadığından bahseden Arslan, “Bu durumda yapılması gereken ihlalin kaynağını kurutmak için o kanunun kaldırılması ya da ihlali önleyecek şekilde değiştirilmesidir. Mahkememiz bir süredir bu konuda kararlar vermekte ve kararların bir örneğini Meclisimize göndermektedir. Bir süredir Meclise de kuralla ilgili olarak bildirimde bulunmaya başladık” şeklinde konuştu.

Yapılması gereken şeylerin basit olduğunu vurgulayan Arslan, “Eğer ihlalin kanundan kaynaklandığını tespit ediyorsak, o kanunu değiştirmek ya da kaldırmak gerekiyor. Aksi takdirde her geçen gün yeni bir ihlale neden olacak aynı kanunun uygulanması, bu anlamda pilot kararın uygulanması, bireysel başvuruda hem iş yükünün hafifletilmesi bakımından hem de hukuk düzeninin temel haklara daha riayet eden bir yöne doğru evrilmesi bakımından önemlidir” dedi.

 

 

Ben Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Aslan’ın demek istediğini bir olayla açıklamak istiyorum.

Mahkeme başkanı, bu dosya ile sana ceza vermemiz mümkün değil. İşin içinde Sayın Cumhurbaşkanı ve MİT var. O nedenle sana mutlaka bir ceza vermemiz gerekiyor. Biz cezayı verelim sen istinafa itiraz et. Orası düzeltir zaten. Bu iş bizim boyumuzu aşıyor.

Sen bir yıl suçsuz ve günahsız bir şekilde cezaevinde yat. Tetikçi medya seni tüm dünyaya terörist ilan etsin. Ailen çocukların zebil olsun. Eşin kalp, börek, karaciğer hastası olsun. Gözleri tamamen kör olsun. Çocuklara bakamadığı için sekiz aylık çocuk sıcak çaydanlığı üzerine devirsin, baştan aşağıya yansın.

Biri iki yaşında, diğeri üç yaşında iki kız çocuğu ve anneleri başka bir ülkede, siz başka bir ülkede telefonun başında ağlaşın.

Mahkeme Başkanı da işin içinde Cumhurbaşkanı ve MİT var, sana mutlaka ceza vermek zorundayız desin.

Bu millet bu manzara karşısında ne yapsın?

Anayasa Mahkemesi ne yapsın?

AİHM ne yapsın?

Mağdurlar ne yapsın?

Sayın Cumhurbaşkanı, bir şiir okuduğunuz için hapse atıldınız. Vicdan sahibi herkes üzüldü.

Peki böyle bir durumla karşı karşıya kalsaydınız, ne yapardınız?

 

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

E-Mail: gundem@sehitlerolmez.com