Çeyiz sandığı ile yüz yıl öncesinden gelen bereket

Yüz yıl önce köyün kızlarından Hatice Alkan, gelin oldu.

Çeyiz sandığı ile yüz yıl öncesinden gelen bereket

İzmir'in Tire ilçesinin Kahrat köyünde, yüz yaşında buğday tohumları savruluyor toprağa. Bu tohumları, zaman makinesi gibi günümüze taşıyan bir çeyiz sandığı ve onun sahibinin hikayesi var bu haberde

Yüz yıl önce köyün kızlarından Hatice Alkan, gelin oldu.

Babası Mustafa, kızını damadın evine uğurlarken, bugün de hala yaşatılan bir adete göre, kızının çeyiz sandığına ‘bereketli olsun diye’ bir torba da buğday tohumu koydu.
 

mustafa baba aa.jpg

Tohumları çeyiz sandığına koyan baba Mustafa Kantinoğlu / Fotoğraf: Independent Türkçe


Hatice evlendi, çocukları oldu, yaşlandı ama baba yadigarı tohumlara elini sürmedi.

Tohumlar günümüze kadar çeyiz sandığının bir köşesinde uyudu. Hatice Alkan, 20 yıl önce hayatını kaybetti. Ölümünden sonra köydeki evinden de el ayak çekildi, kimse uğramaz oldu.
 

hatice alkan oturan aaa.jpg

Hatice Alkan (oturan) Fotoğraf: Independent Türkçe


Tohumları çocuğunun torunu buldu

4-5 yıl önce Hatice Alkan’ın çocuğunun torunu Mustafa Hatipoğlu, hiç kimsenin artık kapısını açmadığı eve girdi. Hatipoğlu, ninesinin yadigarlarını karıştırırken, çeyiz sandığının kapağını kaldırınca, ata buğdayları için de uyanma vakti geldi.
 

mustafa aa.jpg

Mustafa Hatipoğlu / Fotoğraf: Independent Türkçe


İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde güvenlik amiri olarak görev yapan, ama bir yandan da toprağa aşık 49 yaşındaki Hatipoğlu, tohumları bulunca hazine bulmuş kadar sevindi. İçerisinde 3-4 kilo tohum olan keseyi kaptığı gibi büyüklerinin yanına koştu.

Sordu soruşturdu, köyün yaşlıları ‘kızıl buğday bu’ dediler, ‘eskiden bizim buralarda hep bu buğdaydan ekilirdi’.
 

kızıl buğday.jpeg

Fotoğraf: Independent Türkçe


Hatice Alkan’ın çeyizi toprakla buluştu

Bunu duyan Mustafa Hatipoğlu, büyükannesinden miras buğdayları ekmeye karar verdi. Tohumlar 200 metrekarelik bir bahçeye yetti. Buğdaylar çimlendi, boy, başak verdi ve nihayet Hatipoğlu’nun sabırsızlıkla beklediği hasat zamanı geldi.

Bahçedeki ekini biçen Mustafa Hatipoğlu, elde ettiği ürünü uzmanlara gösterdi. Gluteni az, çok besleyeci bir buğday olduğunu söylediler. Bunun üzerine Hatipoğlu bu buğdayı çoğaltmayı kafasına koydu, babadan kalma arazilerde ekip biçmeye başladı.

Ninemin ekmeğinin tadı var

Hatipoğlu, buğdayla karşılaşmasını ve sonra olup bitenleri şöyle anlattı:

Hatice Alkan benim dedemin annesiydi. Ben askerden döndüğümde yaklaşık 20 yıl önce hayatını kaybetti. Tohumları onun çeyiz sandığında buldum. Ne olduğunu araştırınca eskiden bizim buralarda ekilen kıymetli bir buğday olduğunu öğrendim. Ben araştırmaya başlayınca, Almanya’dan konunun meraklılarından mesajlar aldım. Almanya’da bu tohuma Dinkel diyorlarmış. Sindirimi kolay olduğu için çok değerli bir buğdaymış. Geçen sene de 10 dekar ektim. 3 ton 200 kilo kadar ürün aldım.

 

kızıl buğday ve ekmek.jpeg

Fotoğraf: İzmir Ticaret Borsası


”Benim çocukluğumda ninem ekmek pişirirdi. Tadı koku çok hoşuma giderdi” diyen Mustafa Hatipoğlu, kendi ektiği kızıl budayın unundan yapılan ekmekten de aynı kokuyu, tadı aldığını söyledi.

Terkedilmiş tohumların peşinde

Mustafa Hatipoğlu, miras tohumlarını ekip biçerken, İstanbul Ticaret Borsası meclis üyesi olan Ziraat Mühendisi Necati Polat ise ata tohumu ya da yadigar tohum olarak adlandırılan bu toprağın yerli tohumlarını arıyordu. O ve ekip arkadaşları unutulmuş, artık yeterince ekonomik getirisi olmadığı için terkedilmiş, bu toprağın yerlisi tohumları bulmak, yeniden üretimlerini sağlamak için uğraşıyorlardı.

Önce Yeşilova Höyüğü'nde 3 bin yıl öncesine ait buğday tohumununun bulunduğunu öğrendiler. Ancak bu tohumlar çimlenme özelliğini kaybettiği ortaya çıkınca arayışlar yeniden başladı. 
 

polat.jpeg

Necati Polat / Fotoğraf: Independent Türkçe


Necati Polat, Mustafa’nın market işleten kardeşi Muhammet’ten çeyiz sandığından çıkan tohumların hikayesini duyunca, kızıl buğdayın da şansı açıldı.  

Dayanıklılar, ilaç istemiyorlar

Polat ata yadigarı tohumların peşine düşme sebebini şöyle anlattı:

1998 yılında 9.8 milyon hektar olan buğday ekim alanı, 2019 itibarıyla 6.9 milyona düştü. Buğday tarlaları yüzde 30 küçüldü. Çiftçiler daha çok gelir getiren yağlı tohumlu ürünlere yöneliyorlar. Biz buğdayın ekim alanını büyütmek istiyoruz. Bu ata tohumları kıraç arazilere de uygun tohumlar. Dayanıklılar, ilaç istemiyorlar. Bu toprağın şartlarına uygun tohumlar. Daha büyük alanlarda daha az masraf yaparak ekilebilirler.  

İstanbul Ticaret Borsası Hububat Mamülleri Komitesi olarak bu yadigar tohumlarla ilgili birkaç yıldır bir arayış içindeydik. Ben sektörün içinden geliyorum. Fırınlarımız var. Buğdayı, unu bilirim. Bizim burada unutulmuş, ekonomik nedenlerden getirisi az olduğu için artık çiftçinin ekmediği, o buğday çeşitlerini yeniden tarıma kazandıralım, toprakla buluşturalım istedik.

Türk toplumu ekmekte yanlışa düştü

Türk toplumunun ekmek konusunda önemli bir yanlışa düştüğünü söyleyen Polat, “Gluteni yüksek olan buğdayların unundan yapılan ekmekler daha çok kabardı. Ekmeklerin rengi görüntüsü, insanları aldattı. Piyasa yüksek glutenli buğdaya yönelirken düşük glutenli ürünler hayvan yemi olarak kullanıldı. Dolayısıyla çiftçi de bu ürünü ekmekten vazgeçti. Biz de o eski tohumları terk ettik, unuttuk” dedi.

4 katına satın alacağız

Çeyiz sandığında bulunan tohumları duyduktan sonra Hatipoğlu ile irtibat kurduklarını anlatan Polat, Kızıl buğdayı yeniden yaşatmak için İzmir Ticaret Borsası olarak bir çalışma başlattıklarını söyledi. 5 üretici ile anlaşma yaptıklarını söyleyen Polat, “Bu sene 5 üreticiyle yola çıktık ve bunu projelendirdik. Çiftçimize ürettiği kızıl buğday için alım garantisi veriyoruz. Kızıl buğdayı açıklanan taban fiyatın 4 katına satın alacağız. Önümüzdeki yıl ekim alanını 200-250 dönüme çıkartmayı planlıyoruz” dedi.
 

ekmek.jpeg

Fotoğraf: İzmir Ticaret Borsası


İzmir'de 20 Ekim'de düzenlenen Gastrofest'te İzmir Ticaret Borsası’nın standında konuklara ikram edilen kızıl buğday ekmeğinin çok büyük ilgi gördüğünü de sözlerine ekledi.

Hatice Alkan’ın çeyiz sandığına babası Mustafa’nın 'bereket getirsin' diye koyduğu tohumlar, şimdi köyünün toprağının altında yeniden çimleniyor. Tıpkı babasının istediği gibi,  Hatice Alkan’ın evine, köyüne yeniden bereket getiriyor.

 

Dündar Kale  The Independentturkish