Çocuklar Kuran kurslarına emanet: Yasak ama cezası yok

Kuran kursları: Yasak ama cezası yok

Çocuklar Kuran kurslarına emanet: Yasak ama cezası yok

Kuran kursları bir kez daha cinsel istismar ve şiddet olaylarıyla gündemde. Uzmanlar bu kursların dinde yeri olmadığı, yasak olmasına karşın açmanın da herhangi bir cezai yaptırımı bulunmadığını söylüyor.

  

Kuran kursları: Yasak ama cezası yok

 

İstanbul, Ümraniye’de Fıkıh-Der isimli ruhsatsız bir derneğin bünyesinde faaliyet gösteren yatılı Kuran kursunda yaşanan cinsel istismar, kayıt dışı kursları bir kez daha gündeme getirdi.

Cumhuriyet’in geçen haftaki haberine göre kurs sorumlusu Ö.I. ile eğitmenler H.S.B. ve T.B., Kuran kursundaki çocuklara cinsel istismarda bulundukları gerekçesiyle tutuklandılar.

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2017 verilerine göre Türkiye genelindeki kayıtlı Kuran kursu sayısı 17 binden fazla. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında bu sayı üç bin 699’du. Türkiye genelinde kayıt dışı kaç kursun faaliyet gösterdiğiyse bilinmiyor.

Eğitim uzmanı Dr. Esergül Balcı’nın daha önce DW Türkçe ile paylaştığı saha araştırmasında tespit ettiği tarikat ve tarikat kollarına bağlı Kuran kurslarının sayısı 445 olarak kayda geçmişti. 445 kursa emanet edilen çocukların sayısıysa binlerle telaffuz ediliyordu.

Kuran kurslarında ne öğretiliyor?

Peki, bu kurslarda çocuklara ne öğretiliyor? Uzmanlara göre kurslarda dini açıdan nitelikli bir eğitim verilmiyor. Küçük yaşta ve genellikle aile zorlamasıyla kurslara yazdırılan çocuklar Kuran’ı Arapça okuyabilmeyi, namaz kılma ve oruç tutma gibi temel ibadetlerin nasıl yapıldığını öğreniyorlar. Kuran’ı Arapça okumak ise kitapta neler yazılı olduğunu anlamaya ya da sorgulamaya yetmiyor.

Uzmanlar ayrıca, kayıt dışı Kuran kurslarının bağlı bulundukları cemaat, tarikat, dernek ve vakıfların ideolojilerine göre insan yetiştirdiğini de savunuyor. Bu kursların pek çoğu ücretsiz. Aileler, çocuklarını herhangi bir ödeme yapmadan yazdırabiliyor. Özellikle yatılı Kuran kurslarının masrafları ise bağlı bulundukları dernek, vakıf, tarikat ve cemaatlerce finanse ediliyor.

 

İslamiyet üzerine araştırmaları bulunan yazar Aydın Tonga, Kuran kurslarında verilen eğitimlerin çocuklara uygulanamayacağını savunanlardan. Bu tarz eğitimlerin pedagojik olarak da uygun olmadığını belirten yazar, "Kuran kursları zaten dinen zorunlu kurum ve müesseseler değildir" diyor.

DW Türkçe’ye konuşan Tonga, Kuran kurslarının siyaset üzerindeki etkisine de dikkati çekiyor. Türkiye’de dinin siyaset aracı olarak kullanıldığını hatırlatan yazar sözlerine şöyle devam ediyor: "Kitleleri din ile kendi safına çekmek isteyen politikacılar, İslam’ı siyasete alet ettiler. Bu nedenle Kuran kursu gibi müesseselerin sayısında bir patlama yaşandı."

Tonga ayrıca, tarikat ve cemaatlerin Kuran kurslarını kullanarak topluma hükmetme ve sızma faaliyeti içerisinde olduğunu da söylüyor. Diyanet’in, Kuran kurslarında bir cemaat ve tarikat hakimiyeti olduğuna ve bunun ortadan kaldırılması gerektiğine vurgu yapan raporuna da atıfta bulunan yazar, "Diyanet de bu gerçeğin farkında olsa gerek ki, raporunda bu tehlikeye dikkat çekmiş" diye konuşuyor.

10 ila 14 yaşındaki her altı çocuktan biri Kuran kursuna gidiyor

Diyanet'in Kuran kurslarına dair raporunda 0-4 yaş arasındaki 16 bin 370 çocuğun ya da bebeğin yaz Kuran kurslarına dahil olduğu, 5-9 yaş arasında bir milyon 81 bin çocuğun da kurslara devam ettiği bilgisi yer alıyor. Rapora göre en yoğun katılımsa 10-14 yaş arası gruptan. Rakamlar, 10-14 yaş grubundaki toplam altı milyon 340 bin 423 çocuktan bir milyon 382 bin 513’ünün yani bu yaş grubundaki her altı çocuktan birinin Kuran kursuna katıldığını gösteriyor.

AKP iktidarında kursların sayısı dört kat artmış olsa da, 2013’ten günümüze dek Kuran kursuna katılan öğrenci sayısında düşüş var. Diyanet’in rakamlarına göre 2013 yılında Kuran kurslarına katılan öğrenci sayısı üç milyon 56 binden fazlayken, 2018’de bu rakam iki milyon 671 bin 294’e düşüyor.

DW Türkçe’nin iletişime geçip kayıt dışı Kuran kurslarının yasal olup olmadığını sorduğu Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilisi, ruhsatsız kurs açmanın yasak olduğu yanıtını verdi. Aynı yetkili, ruhsatsız yerlerin hangi sıklıklarla denetlendiği ve kayıt dışı olduğu tespit edilen kurslara ne gibi yaptırımlar yapıldığı yönündeki soruyuysa yanıtsız bıraktı.

 

Kuran kurslarının iç işleyişini DW Türkçe'ye anlatan M.B. anonim kalmak istiyor.

'Konuşan çocukları sıra dayağından geçiriyorlardı'

Bir buçuk yılını Selefilere ait bir Kuran kursunda geçiren 30 yaşındaki M.B., iç işleyişi DW Türkçe’ye anlattı. Ortaokuldan itibaren türban takmaya başladığını ancak okul hayatı süresince yasak olduğu için çıkarmak zorunda kaldığını belirten kadın, "Aynı şeyi yaşamamak için ortaokulu bitirdiğimde öğrenimime açıktan devam etme kararı aldım. Bir yandan babamın tanıdığı olan bir grubun İstanbul Bağcılar’daki yatılı Kuran kursuna kayıt oldum" diyor.

Kuran kursunu, Diyanet ile hiçbir ilgisi olmayan, mahalle arasındaki gizli bir yer olarak tanımlıyor. Aynı kursa önceki yıllarda M.B.’nin ablası gitmiş ve çok memnun kalmış. Onun anlatımları, kardeşini de etkilemiş, ailenin ortak kararıyla bu Kuran kursuna yazılmış.

İlk başlarda herhangi kötü bir yanını görmediği, aksine kendini mutlu eden bu kurs zamanla M.B.’yi rahatsız etmeye başlamış. Zira yaklaşık 500 öğrencinin bulunduğu kursta ne sınıflarda ne yemekhanede ne de yatakhanede konuşmaya izin veriliyormuş. O dönem 13 yaşında olan M.B., konuştuğu için pek çok defa hocalardan sıra dayağı yediğini anlatıyor: "Küçüksün. Yaşıtın pek çok kız var. İster istemez konuşuyor, iletişim kuruyorsun. Yakalandığımızda cetvelle dayak yerdik."

M.B., bir buçuk yılın ardından kurstan ayrılmış. Sonrasında yöneticileri de kursu kapamak zorunda kalmış. Çünkü o dönemde kursta eğitim alan kızlardan birinin babası, 2003’te Sinagog bombalamalarının failleri arasında yer alıyormuş. Soruşturmanın baba ve kız üzerinden Kuran kursuna sıçrayabileceği şüphesi, yöneticilere kursu kapattırmış.

M.B., artık türban takmıyor. Kararının sebebini sorduğumuzdaysa şu sözlerle anlatıyor: "Türbanımı çıkarmamda AK Parti’nin büyük bir etken olduğunu düşünüyorum. Kendine Müslüman diyenlerin falsoları beni çok etkiliyor. Bir de İslami bilgilere çok fazla hakim olmanın da etkisi var. Allah, Kuran’da pek çok konudan defalarca bahsediyor. Ancak türbanla ilgili şey neredeyse yok denecek kadar az. Allah belli ki türban meselesini çok da mevzu etmemiş. Müslüman erkeklerin kadınların nasıl giyinmesi gerektiği yönünde karar sahibi olmaları beni çok zorladı. Ben de türbanı çıkarmaya karar verdim. Ancak hâlâ inançlı biriyim."

M.B., türbanı çıkarma kararı nedeniyle anne ve babası tarafından evlatlıktan reddedilmiş. Aslen Konyalı olan ancak İstanbul’da yaşayan kadın, başını açtığından beri ailesiyle görüşmüyor.

'Yasak ama cezası yok'

 

Ruhsatsız kurslarla ilgili yasal düzenlemeyi DW Türkçe’ye değerlendiren avukat Tuba Torun, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kuran kurslarının 2012’de AKP tarafından yapılan düzenlemeyle Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlandığını hatırlatıyor. Torun, aynı düzenlemeyle daha önce Türk Ceza Kanunu’nda yer alan "Ruhsatsız Kuran kursu açan ile ruhsatsız olduğunu bilerek burada eğitim verenlere 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülmüştür" maddesinin de kaldırıldığını söylüyor.

"Şu anda Türkiye’de kayıt dışı Kuran kursu çalıştırmanın cezası yok" diyen Torun, Diyanet’in, Kuran kursu açılmasına dair bazı şartlar aradığını ancak bu şartlar yerine getirilmediği takdirde herhangi bir cezai yaptırımın bulunmadığını da sözlerine ekliyor. Hukukçuya göre, Türkiye genelinde çok sayıda ruhsatsız Kuran kursunun faaliyette olmasının, dolayısıyla başta cinsel istismar olmak üzere pek çok suçun vuku bulmasının sebebi de işte bu cezasızlık.

Tunca Öğreten

© Deutsche Welle Türkçe