Davutoğlu'nun defterinden ilk çıkan Bahçeli oldu

MHP Genel Başkanının tekliflerime hayır demesi

Davutoğlu'nun defterinden ilk çıkan Bahçeli oldu

Ahmet Davutoğlu, Sakarya’daki sözlerini MHP'nin 7 Haziran, 1 Kasım döneminde izlediği politika nedeniyle söylediğini açıkladı.

 

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Sakarya'da yaptığı bir konuşmada sarf ettiği "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz; 7 Haziran ile 1 Kasım arası en kritik dönemlerden biri" sözleri sonrası ilk kez açıklamada bulundu.

Davutoğlu, 7 Haziran-1 Kasım sürecinde MHP'ye giderek önerilerde bulunduğunu belirterek, "Beni hayrete düşüren şu oldu: mücadelenin bu kadar sert sürdüğü günlerde MHP Genel Başkanının tekliflerime hayır demesi. Şimdi bunu demediğini iddia ediyor." dedi.

 

Davutoğlu, başbakanlık görevini bıraktıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile arasında yaşandığı iddia edilenlerle ilgili “Ben Cumhurbaşkanı ile yaşadığım ihtilafları o açmadıkça, gerekli olmadıkça hiçbir zaman açmadım, açmam” dedi.

"O CÜMLE 27 SANİYE, BENİM KONUŞMAM 1 SAAT"

Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

"Akademideyken ben öğrencilerime entellektüel namusu öğretirken şunu söyledim: hiçbir romanı kısmen okumayın, hiçbir filmi fragmanından takip edip yorum yapmayın. Bu konuyu yanlış anlamanıza neden olacak bir entellektüel sapmadır. Buınu bir kamuoyu öncüüsü, düşünce adamı yaptığında maruz görülmez. Bahssettğiniz cümle 27 saniye, benim konuşmam bir saat.

Burada kastettiğim çok açık. Bu belediye başkanları görevden alındığı zaman ben 3 tweetle görüşümü beyanettim o zaman da saldırdılar. Bugünlerde en maliyetsiz saldırıların hedefi benim. Bana saldırmak ödüllendirilen bir şey. Benimle bir araya gelen gazeteciler ise işlerinden oluyor. Umarım siz de olmazsınız. Bir tanesinin aklına da bana sen bir görüş beyan ettin diye soran olmadı.

O konuşmanın bütününde ben, 'terörle mücadele en net şekilde verilmelidir' dedim. Sonra şunu söyledim; 'eğer defterler açılırsa birçok kişi insan önüne çıkamaz.' Niye 1 Kasım dedim?

O dönem benim Meclis'te çoğunluğu olmayan bir başbakandım. 1 Kasım'dan sonra ise zaten seçim kazanmış terörle mücadelede her türlü risk alabilecek durumdayım. O dönem HDP her türlü tahriği yaptı ve PKK her yerde eylemliliklere başladı. O zaman HDP'ye dedik; 'siz siyasi partiyseniz sadece siyaset yapın. Bu eylemlere destek vermeyin' Daha sonra 21 Temmuz'da Adıyaman'da bir askerimiz şehit oldu. 23 Temmuz günü güvenlik birimlerne talimat verdim. Hesap şuydu; nasılsa geçici bir hükümet var, bütün terör örgütleri hareket geçti. 7 Haziran akşamı milletimize verdiğimiz söz vardı. Ben bu sözlere sadık kalarak terörle mücadele başlattım.

'BENİ HAYRETE DÜŞÜREN MHP GENEL BAŞKANININ TEKLİFİME HAYIR DEMESİ OLDU'

MHP'ye gittğimde uzun dönemli bir koaliasyon olmayacağını biliyordum. Ozaman yaptığımız öneriler şunlar oldu: Uzun dönemli koalisyon, kısa dönemli, seçime kadar AKP- MHP koalisyonu. AKP'nin azınlık hükümetine MHP'nin destek vererek Meclis'ten güven oyu almam. 4'üncüsü bu da olmayacaksa Cumhurbaşkanımızın yönlendirmesiyle seçim öncesi gidilecek anayasal hükümete katkıda bulunmak .Ve beni hayrete düşüren şu oldu: mücadelenin bu kadar sert sürdüğü günlerde MHP Genel Başkanının tekliflerime hayır demesi. Şimdi bunu demediğini iddia ediyor.

"TEHDİT ALIYORUM"

Tehdit yoktu. İki husustan bahsettim ve ikisini de açtım. Hayatım şeffaftır, sözüm açıktır, bir şey söylersem net söyler ve spekülasyon yapılmasına izin vermem. Tehdit alıyorum. Bedel ödetmek bir tehdittir. O hiç önemli değil, o yola çıkan bunları göze alnmıyorsa çıkmamalı. İyi niyetli eleştirileri anlarım. Başımın üzerinde yeri var. O 27 saniyelik konuşmadan bunları çıkaranlar, üzerinde tepinenler FETÖ, PKK ve troll çeteleridir. Bu üçünün bana karşı bir ittifak etmesi bile birçok şeyi ortaya koyuyor. O dönemdeki bütün mücadele demokratik hukuk devletinin içinde verilmiştir. O gün yaşananlar devlet tarafından yapıldı da PKK mazlum gibi bir algı var. Benim Başbakanlığım döneminde yapılan her şeyin hesabı verildi. O dönemki saldırıların failleri yakalandı ve yargılandı.

"AKP'DEN BENİM TARİHİMİ SİLMEYE ÇALIŞTILAR"

Açık söylüyorum kongrede bana yapılan o davranışı unutamıyorum. Siyaset bu olmamalı, dava arkadaşlığı bu olmamalı dedirtti. Bana saygıları yoksa şehitlerimize saygı göstermeliydiler. Beni derinden üzen diğer gelişme 12 Eylül kongresine giderken toplamda 29 şehit verdiğimiz hafta Van'da bu şehitlerin cenazesine katılırken benim arkadaşlarım kongre için bazı delegelerden imza toplamaya çalışıyorlardı. İkinci eleştirim ben cenazelerdeyken İl Başkanları'ndan, kongre üyelerinden benim karşımda imza topluyorlardı. Ben Ankara'ya döndüğümde 'ateş çemberinden geçerken sizinle MKYK listesi müzakere etmem' dedim. Bunlar yersiz söylenmiş sözler değil. MHP'lileri tenzih ederim, AKP tabanını tenzih ederim, onlar teröre karşı mücadeleye destek veren insanlardır. AKP'den benim tarihimi silmeye çalıştılar.

"BENİ KADEMELİ OLARAK İHRAÇ ETTİLER"

Onlar beni ihraç etti kademeli olarak. 2018 kongresine gidilirken delege bile yapılmadım. Şu an AKP delegesi değilim. Deniz Baykal Meclis'te görev yapamadığı halde vefaten milletekili yapıldı CHP tarafından. 6 genel seçimden 2'sini yürüten genel başkan olarak delege değilim. AKP ile tek bağım üyelik. Delege yapılmak için söylemiyorum ama burada kopuş bizden değil. 150 km hızla giden bir trenden makinist koltuğunda oturuken itildik. Eyvallah dedik, tren istikametinde gitsin diye. Ama istikametinde de gitmedik. Manifestodan sonra iki yol vardı beklediğimiz. O metin kolektif bir üründü. '31 Mart seçimleri bitti her şeyi söyleyelim inşalah düzelir' amacıyla yazılmıştı. Ne yaptılar peki. 2 yolu vardı 3. oldu. 'Siz eski genel başkansınız başbakanlık da yaptınız, gelin bu metin etrafında konuşalım' diyen olmadı. 3. yol yoksaymaktı.Ben buna sükut suikastı diyorum. Bundan sonra Sakarya konuşması o kadar istimasmar edildi ki açık söyleyeyim AKP'nin kendi içinde reforme edilip ayağa kaldırılması ümidim giderek azalıyor. İçeride bir hareket başlatma imkanı neredeyse yok. Önümüzdeki günlerde bütün yetkililere söylüyorum söylediğimiz ilkeleri tekrar gözden geçirin lütfen. Bir çağrıda bulunuyorum manifestoyu tekrar okuyun.

'BUGÜN PARTİ KURMA GÜNÜ DEĞİL'

Partilerle alakalı haberlerin çoğu gerçek olmayan şeyler. Sürecin getirdiği bu. Mesela sürekli kapalı kapılar altından eleştirip Türkiye inişli çıkışlı bir ortamdayken susarsanız, dışarıda kalabilirsiniz. Her gün refleksif olarak davranıp eleştirirseniz yine aynısı olabilir. Bugün parti kurma günü değil, bugün öncelikle konuşma günüdür, herkes heybesinde ne varsa ortaya koyacak. Kanal nehrin içinde akılır. Neden Anadolu'yu dolaşıyorum? Sakarya'da 3 saat halkın arasındaydık, Diyarbakır,'da sahurdan iftara kadar halkın arasındaydık. İhtiyaç varsa parti kurulur, parti kuralım diyerek parti kurulmaz. Devam da edeceğiz halkın da nabzını ölçmeye. Bu milletin içinden akış devam edecek, sonunda bir partiye dönüşecekse, AK Parti nasıl ortaya çıktıysa buradan da bir parti ortaya çıkar. Ciddi bir zayıflama var ve halkta da beklenti artıyor. Erbakan hocamız AK Parti kurulurken kimseyi ihanetle suçlamadı. Şu anda böyle bir ortam yok AK Parti içinde. Görüşünü beyan edenler susturuluyorlar. O zaman yapacağınız şey şu, milletin içinde olmaya devam edeceğiz. Geçmişte il başkanlığı yapmış arkadaşlarımı bize sürekli raporlar gönderiyor. Bütün illerde istişare yaptığımız arkadaşlarımız var. Ona göre bir karar almak durumundayız. Eğer yeni bir parti halkın talebini karşılamıyorsa bir karşılığı olmaz. Slogan açık. İstisnasız herkese düşünce özgürlüğü, temel hak ve insan özgürlüklerine dayalı bir düzen, kimseye ayrım olmaksızın adalet ilkeleri. Özgürlük güvenlik dengesi, kamu dengesi, rasyonel ekonomi anlayışı. Yakın bir zamanda bunların temel ilkeleri maddeler halinde açıklanacak.