Hastanede karı koca kavgası

Yeşilyurt Devlet Hastanesi Acil Bölüm’de ...

Hastanede karı koca kavgası

On beş yıl önce bir sonbahar günüydü. Ekim ayı ortaları falan. Bir pazar günü,saat 17.30 dolaylarında, göğsümde bir ağrı başladı.Gövdemi sağa sola çevirerek rahatlamaya çalışıyorum.Kollarımı açarak sağa sola geriniyorum ama saniyeler sonra ağrı gene gelip çörekleniyordu.

Ailecek konuştuğumuz, komşum Oğuzhan Beyin kızı Çiçek Hanım aklıma geldi.Yeşilyurt Devlet Hastanesi Acil Bölüm’de çalışıyordu. Telefon açarak sorunumu anlattım. İstersem acil bölümde muayene olabileceğimi söyledi.

Hemen bir taksiye atlayarak hastaneye gittim. Acil bölüm kapısı önünde taksi durdu. Acil kapısı önünde başka taksiler de vardı. Taksilerin çevresinde, acı ile ağlayan,sızlanan, inleyen insanlar dolanıp duruyordu.

Acil kapısından içeri girince karşıma çıkan bir hemşireye sordum. Hemşirenin dediği,sağdan üçüncü odaya girdim.Odada kimsecikler yoktu. Odanın penceresi İzmir körfezine bakıyordu.

Sağdaki odalar yan yana sıralanıp gidiyordu. Odaların karşısında, ikişer metre kare büyüklüğünde kabinler vardı. Odalarla kabinler arasında üç metre kadar genişliğinde olan salon, ilerilere doğru uzayıp gidiyordu. Salon boyunca,hemşireler, hemşirler,doktorlar koşuşup duruyordu.Giriş kapısından alınan hastaların kimileri soldaki kabinlere,kimileri de sağdaki odalara alınıyordu.

Az sonra Çiçek Hanım soluk soluğa odaya girdi.Hemen telefona sarıldı:

-Efendim, babamın bir arkadaşı geldi.Göğsünden şikayeti var.Aşağı inebilir misiniz?

Karşı kabinlere baktı Çiçek Hanım ve ekledi:

-Üç numaralı kabin boş efendim.

Çiçek Hanımla karşıdaki üç numaralı kabine gittik. Yarım dakika geçti geçmedi bir anons:

-Doktor Çiçek Ekici kapıya!

Çiçek Hanım,bir tül gibi uçtu gitti.

Ben üç numaralı kabinde bekliyorum. Dört numaralı kabine,göğsü ve sol baldırı kan içinde baygın bir delikanlı getirdiler. Delikanlının gömlek düğmelerini hemşire çözmeye çalışırken bir doktor hızlıca kabine girdi. Eline aldığı bir makasla delikanlının atletini alttan çekerek gömleğiyle birlikte yukarıya doğru kesiverdi. Elleriyle hastanın göğsüne ve kaburgaları üzerine basmaya başladı.İki eli de kan içinde kaldı.

Delikanlının göğsüne ve kaburgaları üzerine ellerini basıp çekiyordu doktor. Sonra da karın boşluğunun üst tarafını bastırarak alt kaburgaları yokladı. Hemşire eline aldığı bir pamukla delikanlının göğsünü siliyordu. Hemşirenin yüzüne bakarak gülümsedi doktor :

-Çok şükür, göğüs kemiği ile kaburgalarda kırık yok.

Hemşire oksijenli su ile hastanın göğsünü yıkamaya başladı.Doktor,ellerindeki kanlı eldivenleri çıkarıp çöpe attı.Anladığım kadarıyla delikanlının göğsü pansuman yapılıp sarılacaktı.Tam o anda kabine giren bir kadın:

-Ah yavrum,ganlar içinde galmışın, diyerek delikanlının üzerine yumuldu.O an doktor,çıldırırcasına bağırdı:

-Atın şu kadını dışarı!

Salonda yürüyen bir hemşir kabine koştu. Kabindeki hemşireyle birlikte kadını yakalayıp kapı dışına götürdüler. Doktor hızlıca eline bir şişe alarak hastanın göğsüne serpmeye başladı. Bir eline de pamuk almış hastanın göğsünü siliyordu.Geri dönen hemşire de delikanlının göğsünün temizlenmesine yardım etmeye başladı.

Hızlı hızlı delikanlının göğsünü temizlemekte olan doktor hemşireye bağırdı:

-Git o kadına teskin edici bir iğne yap!

Tek başına hastanın pansumanını yaparken doktor, hemşire geri döndü ve bir hemşir de kabinin önünde göründü. O ara kabine giren saçı sakalı uzamış, kılıksız bir adam, doktorun yüzüne bakarak bağırdı:

-Sen benim garımı, ulu orta nasıl hastaneden atasın ulan?

Kılıksız adam sağ elini kaldırmış, indirmeye hazırlanıyordu. Kabindeki hemşir, bir anda adamı belinden sıkıca kavradı.Hemşire ise sesi çıktığı kadar bağırıyordu:

-Kavga vaaarrrr,kavga vaaarrr!...

O ara salondan iki kişi daha kabine koştu. Adamı yaka paça kucaklayarak acil kapısının dışına çıkardı. Doktor ile hemşire, hiç bir olay yaşanmamış gibi yeniden işlerine koyuldu.

Bitişik kabinde yaşanan olayı zihnimde yorum yaparken üç numaralı kabine bir doktor geldi. Hemen kabine girdim. Şikayetimi bildirdim. Sıkı bir muayeneden sonra Doktor güldü:

-Göğsünü üşütmüşsün. Sabah akşam, yemekten sonra,üç gün süreyle birer aspirin al,bir şeyin kalmaz.Delikanlısın maşallah!

Elini uzattı, tokalaşırken ‘'Geçmiş olsun.’' dedi ve odadan çıktı gitti.

Benim yarı yaşımda olan doktor bana,’'Delikanlısın maşallah!’' diyordu. Salonda koşuşan hemşireler ile hemşirlere ve doktorlara baktım.Kabinlerde,ameliyata alınan vakalara baktım. Yeniden dönerek dört numaralı kabine baktım. Delikanlının göğsü ile sol baldırı sargıya alınmış ama hala boynu bükük baygın yatıyordu. Sedye ile kabinden çıkarılırken doktor hemşireye:

-Yoğun bakıma al, bir sakinleştirici yap, yarın sabah uyandığında koğuşa alırsın,dedi.

Ben, acildeki olağanüstü devinimi zihnimde takmışken doktor Çiçek Ekici kabine giriverdi:

-Doktor geldi mi?

-Geldi.

-Geçmiş olsun!

Doktor Çiçek Hanım,doktor ne dedi, ne oldu,diye sormadı bana.

Acil kapısından dışarı çıkarken o sevimli anne sesiyle:

-Yusuf Bey amca, n’olur apartmana varınca bizimkilere söyle de Ahu’ya bir telefon açtırsınlar bana.

Tamam dedim ve hastanenin avlusu boyunca çıkış kapısına doğru yürüdüm . Ama hala zihnimde, acil içindeki devingenlik uçuşup duruyordu. Benim değerli arkadaşımın sevgili kızı doktor Çiçek Hanım,'’Neyin varmış, ne dedi doktor?’’ diye sormuyor bana.'’ Ben de sen neden aramıyorsun kızını telefonla?’' diye sormuyorum. Anladım ki kendi çocuğuna telefon açacak kadar da zaman ayıramıyor acilciler kendilerine. Ahu,ilkokul üçüncü sınıfta okuyordu o tarihte...

***

Çarşamba öğleden sonraydı. İzmir iline vali yardımcısı olarak atanan hemşerim Okay Urgancı Bey’i kutlamaya gittim. Okullara ve öğretmenlere aşırı sevgisi nedeniyle eğitim işleri vali yardımcılığında görevlendirilmiş.

Okay beyin masasının yakınında oturuyorum. Kapı tıkladı. Kapının tam karşısındaki masada oturan sekreter kız,'girin.'dedi. Kapıdan giren iki kişi, sekreterle fiskos yaparken Okay Bey:

-Gönder kızım,gönder, dedi.

Sekreterin masası ile Okay Beyin masası karşı karşıyaydı.

Okay Bey’in karşısına dikeldi kadın ile erkek:

-Sizi dinliyorum, dedi Okay Bey.

Adam söze başladı:

-Efendim, bizim olumuz trafik gazası geçirdi. Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nde yatıyoo.Ziyaret etmek için gidiyoz emme üç gündür bizi hastaneye sokmuyollaa.

Okay Bey bana baktı:

-Sağlık işlerine bakan arkadaş izine çıkmış, bu işleri de bana vermişler, dedi.

Ayakta,el pençe duran karı-kocaya,sol yanındaki iki sandalyeyi gösterdikten sonra sekretere baktı:

-Kızım Yeşilyut Devlet Hastanesi Başhekimini bağla.

Telefonun almacını kulağına alan sekreter, telefonun tuşlarına tık tık yaptı ve 'Efendim karşınızda!' dedi.

Almacı kulağına alan Okay Bey:

-Beyefendi sevgiler saygılar sunuyorum. Yeşilyurt Devlet Hastanesi hakkında hep güzel haberler geliyor vilayete. Boynu bükük bir anne ile bir baba duruyor şu anda karşımda. Oğlan sizin hastanede yatıyormuş. İçeri almıyorlarmış anne babayı.

O anda telefonun ses düğmesine bastı Okay Bey. Başhekimin sesi gümbür gümbür duyuluyordu:

-Efendim, karşınızda duran o adam, oğlunu tedavi eden doktora saldırmış. Tedaviden sonra

doktor bana geldi.'Bu adamı polise,savcıya vermeyeceğim.Cezasını ben vereceğim.Bu oğlan iyileşinceye kadar,bu aile hastaneye alınmayacak.' dedi.Doktora söz verdim.Şimdi o ana babayı hastaneye alırsam Acilde görevli doktorlarım bana iyi gözle bakmazlar…

Anne ile babaya bir göz atana Okay Bey, Baş Hekim’e sordu:

-Oğlanla ben konuşabilir miyim?

-Konuşabilirsiniz efendim ama bu telefondan bağlayamayız. Santralı çevirin, 245 45 45, üçüncü kat hemşiresini istersiniz.

Başhekimin konuşmasını izleyen sekreter, telefon tuşlarına tıktık yaparak almacı kulağına aldı:

-Efendim valilikten arıyorum. Üçüncü kat hemşiresini bağlar mısınız?

Almacı kulağına aldı Okay Bey:

-Sevgili hemşire kızımız, hastanız Aktan adlı delikanlı ile görüşebilir miyim?

-Bir dakika bekleyin efendim, çağırayım.

Ses geldi:

-Alooo!

Delikanlının sesi çınlıyordu odada. Okay Bey:

-Evladım,ben vali yardımcısı Okay.bak annene veriyorum telefonu:

Anne almacı kulağına aldı:

-Alooo,oluuum.

-Buyur anne.

-Olum çok özledik biz seni.Üç gündür hastaneye gelip geliyoz emme,içeri almıyolla.Çok merak da ediyoz.

-Merak etmeyin anne. Benim rahatım çok iyi. Buraya gelip ağlamacılık oyunu yapacaksınız değil mi? Arabada kavga etmeseydiniz bu kaza olmayacaktı. Üç günden beri, burada herkes, hastanedeki marifetlerinizi konuşuyor.

-Oluuum, gavga gonuşulu mu heç şindi?Allahın işi işte...Bubana veriyom bak…

Telefon tık kapandı.

Başlarını öne eğen karı- koca, geri geri giderek sekreterin masasına dayandı.Kapıyı açtı sekreter ve çıkıp gittiler.

Ne rastlantı.’ diye düşünürken Yüzüme bakan Okay Bey:

-Çok derinlere daldın,dedi.

-Çok yukarılara uçtum,dedim ve ekledim.Bu karıkocayı üç gün önce de görmüştüm ben, derken,’Evrende rastlantı yoktur,yansıma vardır.’ deyimi takıldı zihnime…

 

YUSUF GÜNDÜZ