“İsrail’in Barış Pınarı öfkesinin ardındaki gerçek”

"Uzun yıllar emek harcanarak inşa edilen terör koridorunun bir anda çökmesi"

“İsrail’in Barış Pınarı öfkesinin ardındaki gerçek”

Arap-İsrail çatışması üzerine bugüne dek 20’den fazla kitap kaleme alan Siyaset Bilimci Dr. Adnan Abu Amer’e göre; İsrail’in, Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik olağanüstü tepkisinin ardında, uzun yıllar emek harcanarak inşa edilen terör koridorunun bir anda çökmesi ve Türkiye’nin de bu sayede Suriye savaşındaki ana güç konumunu pekiştirmesi yatıyor.

 

Türkiye, içinde bulunduğumuz ayın başında, Suriye’nin kuzeyindeki PYD unsurlarını sınırlarından süpürmek için bir askeri harekât başlattığında, en sert tepki alışılmadık bir biçimde İsrail’den geldi. Türkiye’nin Suriye’deki sınır ötesi harekâtı, fazlasıyla bölünmüş bir ülkeyi birkaç gün içinde birleştirdi. Aşırı sağ seçmenden solcu gazete yazarlarına kadar herkes, İsrail ordu çevreleri de dahil olmak üzere saldırıyı kınadı ve Kürt güçlerine yönelik desteklerini dile getirdi.

Siyasi yelpazenin dört bir yanından İsrailli uzmanlar, Kürtler ve Yahudiler arasındaki “tarihi bağlardan” bahsetti ve Batı’ya, onları koruma çağrısı yaptı. Sıradan İsrailliler de, #freekurdistan (özgür Kürdistan) etiketiyle sosyal medyada iletiler paylaşırken Türkiye, Irak, Suriye ve İran’a ait topraklarda “bağımsız bir Kürt devleti” kurulmasına yönelik desteklerini dile getirdiler. Bu arada, onlarca İsrailli asker, İsrail hükümetine, Kürt güçlerine yalnızca yiyecek, giysi ve ilaç değil, askeri yardım ve istihbarat desteği de sunulması çağrısında bulunan bir dilekçe sundular.

Netanyahu: Etnik temizlik

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu konuya ilişkin mesajında, “İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki Kürt bölgelerini işgal etmesini şiddetle kınıyor; Türkiye ve vekillerinin, Kürtlere yönelik gerçekleştirebileceği etnik temizliğe karşı uyarıyor” dedi ve ekledi, “İsrail, insani yardımları Kürt halkına göndermeye hazırdır.”

Yeni Sağ Parti Genel Başkanı Ayelet Shaked de Kürtleri desteklediğini belirten bir açıklama yayınladı. Onu, eski adalet bakanının Türkiye’yi kınayan Facebook iletisi takip etti.

ABD’nin Suriye’den çıkışı, Rusya’yı ülkedeki tek aktif küresel güç haline getirdi. Rusya uzun süredir İran’la müttefik olduğundan, İsrail bu fırsatla Tahran yönetiminin Suriye’deki varlığını sağlamlaştırmasını bekliyor. Bu durum nihayetinde İran’ın, İsrail için ciddi ve acil bir güvenlik tehdidi oluşturacak şekilde Irak, Suriye ve Lübnan Hizbullahına silah sevk etme becerisini artırmasına neden olabilir. İsrail hava kuvvetleri Suriye savaşı boyunca, Suriye’ye ait askeri konvoyları ve Lübnan Hizbullah’ını art arda vurdu. Bu tür saldırılar, yalnızca Rusya’nın hâkim olduğu yeni statüko çerçevesinde o kadar da kolay gerçekleştirilemeyebilir.

Türkiye rolünü pekiştirdi

ABD’nin bölgeden çıkması, Kürt isyancıların kuzeydoğu Suriye’den başarıyla çıkarılması ile birleştiğinde, bu durum, Türkiye’nin Suriye savaşındaki ana güç konumunu pekiştirmesi için de bir fırsata dönüşüyor. Dahası, kuzeydoğu Suriye’de artan Türk etkisi, İsrail’in İran sınırındaki bu stratejik alanda, eskisi gibi serbest bir şekilde çalışmasına izin verilmeyeceği anlamına da geliyor. Ancak bunların hepsi meşru ve ciddi güvenlik kaygıları olsa da, bugün İsrail’de yaşanan eşi benzeri görülmemiş paniği kendi başlarına açıklamaya yetmiyor.

İsrail dış politikası yıllardır neredeyse tamamen, diğer seçeneklerin başarısız olması durumunda ABD’nin gelip kurtaracağı varsayımına dayanıyordu. Zira, ABD ile olan zırhlı ve korunaklı bağ her zaman İsrail’in en etkili ve caydırıcı silahı olmuştur. Ancak, Beyaz Saray’da artık farklı türde bir başkan var. Trump, müesses nizamın, seçkinlerin, lobilerin ya da kurumların hassasiyetleri konusunda değişken, fevri ve cesur. En yakın müttefiklerini ya da danışmanlarını dinlemiyor.

İsrail siyasi ve askeri nizamının en yüksek kademelerinde bulunanlar bağımsız, çok katmanlı yeni bir dış politika konseptine yönelik ihtiyacı tartışıyor. İsrail’in bu çerçevede, yeni bölgesel ortaklar aramaya başlayabileceği düşünülüyor.

Adnan Abu Amer / Al Jazeera

Çeviren: M. Birol Güger

CUMHURİYET