Metin Feyzioğlu’nun eşi başörtüsü taksa ne olur?

Mevlana:  “İncitme, incittiğin yerden incinirsin”

Metin Feyzioğlu’nun eşi başörtüsü taksa ne olur?

Metin Feyzioğlu’nun eşi başörtüsü taksa ne olur?

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Yargı Reformu Strateji Belgesi’ndeki reformları hayata geçirmek için mücadele eden bir hukuk adamı.

Sol görüşlü bir aileden geliyor. Önceleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ile karşı karşıya gelmişti. Ergenekon davalarıyla ilgili yaptığı görüşme sonrasında uyumlu çalışmanın daha faydalı olacağını düşünmüş olmalı ki, yumuşadı. Bir daha da karşı karşıya gelmedi.

Cumhurbaşkanı ile yakın iletişim kurması sol çevrelerde tepkiyle karşılandı. Uzun zamandır biriken gaz 2019 – 2020  Adli Yıl açılış törenleriyle ortaya çıktı.

Kimileri  bu yaklaşımın karşılıklı menfaat ilişkisi olduğunu düşündü. Kimileri de Metin Feyzioğlu’nu ihanetle suçladı.

Metin Feyzioğlu Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak doğru olanı yaptı. Bu işi sulandırmanın bir anlamı yok. Tepki verenler de tepkisini verdi. Mesaj iletildi, alındı.

Bu süreci germek istemeyenlere bir soru sormak gerekiyor, “Siz sorunları çözmekten mi, kördüğüm etmekten mi yanasınız?”

Salt tepki vermek, suçlamak çözüm olamaz.

Bu yazıyı neden yazdım?

Twitter ve Instagram üzerinde bir kare fotoğraf üzerinden inanılmaz fırtınalar koparılıyor.

Metin Feyzioğlu’nun eşi kapanmış. Başörtüsü takmış.

Taksa ne olur ki?

Hani siz özgürlük ve demokrasi istiyordunuz?

Kişi, hak ve hürriyetine saygılıydınız?

Metin Feyzioğlu’nun eşinin giyeceği kıyafete karışan bir zihniyetin özgürlüklere, insan hayatının özeline saygısı var diyebilir miyiz?

 

Doğru nerede olursa doğrudur. Yanlış nerede olursa yanlıştır.

Diğer bir sorun da TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun o fotoğraf karesini paylaşanlara ve o konuda yorum yapanlara verdiği tepkinin sertliği.

İşte o konuda yapılan bir haberden kısa bir bölüm:

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, sosyal medya hesabından isyan etti.

Metin Feyzioğlu, kişisel Instagram hesabından yaptığı paylaşımda, Whatsapp gruplarında ve sosyal medyada "eşinin türbana girdiğine" dair paylaşımlar yapıldığını ifade ederek, bu duruma tepki gösterdi.

Feyzioğlu, "Bakın bu aşağılık kampanyalarınız bana zarar vermez" derken, "Ancak bir hanım, sokakta rastladığı ve basından tanıdığı, fikirlerini desteklediği veya değerlendirdiği biriyle fotoğraf çektirdi diye nasıl böyle aşağılık bir iftiranın hedefi yapılabilir? Utanmazlık değil mi bu!" diye belirtti.

Söz konusu fotoğraftaki kadını flulayıp paylaşan Feyzioğlu, bu iftirayı atanlar hakkında da Pazartesi günü işlem başlatacağını duyurdu.

 

Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı koltuğunda oturan, Yargı Reformu Stratejisini hayata geçirmek için canla başla çalışan bir hukuk adamının  böyle tepki vermemesi gerekirdi.

O fotoğrafta yer alan güzel bayanlar benim hayranım ve kardeşlerim. Bana değer vermişler, benimle fotoğraf çektirmek istediler.

Olabilir, eşim; "ben hayatımın bundan sonraki bölümünde başörtüsü takmak istiyorum" diyebilir.

Ben eşimin kıyafetine ve kıyafet tercihine bu konudaki özgürlüğüne karışamam.

Ben hukuk adamıyım. Bana düşünceye ve bireyin görüşüne saygı duymak yaraşır der ve konuyu bir bilim adamı titizliğiyle kapatırdı.

Başkan Feyzioğlu, ilk fırsatta o fotoğrafı paylaşanlarla yargıda hesaplaşmak için sabırsızlandığı söyledi.

Hiç gerek yok.

Pireyi deve yapmanın bir anlamı yok.

Benim hakkımda da ne ilginç, sıra dışı yalan ve iftira dolu haberler yapıldı. Hem de kendilerini ciddi gazete ve gazeteci sananlar tarafından.

Dünya medyasında fenomen olmuşum (!) 

Yalan ve iftira haberlerini okuyan,  milyonlarca kişi  gaza gelerek Twitter, Facebook ve Instigram’dan şahsıma ve aileme yönelik inanılmaz küfürler, hakaretler ve iftiralarla dolu mesajları paylaşmış.

O süreçte ailem, eşim iki küçük kız çocuğu ile ıssız bağ evinde gözleri görmeyen anneleriyle ölüme terk edildi.

Hala aynı durumdalar.

19 yıldır gazetecilik yapan, haftalık baskılı gazetesi olan bir gazeteci ve yazara, sadece doğruları yazdığı için, yapılan iftira ve karalamalar insafla izah edilemez.

Gazeteci meslek kuruluşlarının başındaki duayen gazetecilere, süslü koltuklarda oturan başkanlara duyurulur.

O yalanları, iftiraları atanlar, yalan haber yazanlar, iftiracılara sessiz kalan gazeteci meslek kuruluşlarının Sayın Başkanları, o masum çocukların hakkını nasıl ödeyecek? 

Annelerinin gözü görmediği için sıcak çaydanlığı üzerine dökerek tüm vücudunu yakan, iki kez ameliyat olan 8 aylık Ayşe bebek ile nasıl helalleşecekler?

Önce insan olmak gerekiyor. Diploma, makam, mevki, sarı basın kartı, sürekli basın kartı ve güç, hepsi boş. Hepsi geçici.

Fani dünya. Ömür kısa. Kısa ömrümüzü kötülüklerle kirleterek, birbirimizle kavga ederek daha da kısaltmak, anlamsız.

Mevlana:  “İncitme, incittiğin yerden incinirsin” der.

İlahi adaletten korkun. Ah almaktan korkun. İftira etmekten titreyin.

Çünkü kime ne yaparsanız, aynısını yaşamadan bu dünyadan çıkamazsınız.

Bir annenin yüreğini yakarsanız, Allah da sizin yüreğinizi  aynı yerden yakar.

Hoşgörü, sevgi, tolerans ve mutluluk…

CHP, AKP, MHP,HDP, İP vs. siyasi parti mi, birbirinin düşmanı mı?

Siyaset, mutlu bir toplum için araçtır, Amaç değildir.

 

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

E-Mail: gundem@sehitlerolmez.com