Suriye operasyonu iç siyaseti nasıl etkileyecek?

CHP’nin de Kürt sorununa yaklaşım açısından büyük sınav vereceğini düşünüyor.

Suriye operasyonu iç siyaseti nasıl etkileyecek?

"AKP’nin parçalanma süreci hızlanacak, Erdoğan muhalefet üzerindeki baskıyı şiddetlendirecek" diyen siyaset bilimciler, CHP’nin de Kürt sorununa yaklaşım açısından büyük sınav vereceğini düşünüyor.  

Türk hükümetinin Fırat’ın doğusuna operasyonu ABD’nin desteği olmadan nasıl yapacağının merakla sorulduğu Ankara’da, operasyonun olası riskleri üzerinden iç siyasete ilişkin değerlendirmeler de dikkat çekiyor.

İktidarda 17 yılını dolduran AKP’nin ilk dışişleri bakanı Yaşar Yakış DW Türkçe’ye operasyonun AKP içinde de değerlendirileceğini, bir kısım AKP’linin “Kürtlere derslerini verdik” derken, bir kısmının da operasyonun gelişme tarzına bağlı olarak “Ekonomiyi de mahvettik, keşke bu kadar can kaybına yol açmasaydık” eğilimi sergileyeceğini anlatıyor.

Yakış, "Kürtler, elbette ki bu operasyonu haksızlık olarak görecek ve Kürt davasına daha çok sahip çıkacak" diyor ve bu süreçte AKP’den kopuşların daha da hızlanmasının mümkün olduğunu söylüyor.

Mevcut durumda operasyonla ilgili "çok bilinmeyenli bir denklem” olduğunu anlatan Yakış’a göre ABD Başkanı Trump’ın sabah akşam Türkiye’yle ilgili “dengesiz tweet mesajları" atması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la operasyon işini doğru düzgün müzakere etmediğinin göstergesi. Amerika’daki Türkiye aleyhtarlarının güçlendiğini, Trump’ın da onlara başkaldırdığını söylemenin Ankara-Washington ilişkisini hafife almak olduğunu söyleyen Yakış, "Açık olan bir şey var; Türkiye Suriye konusunda bıçak sırtında. ABD’nin çizdiği ya da çizeceği çerçevenin dışına çıkılırsa Türkiye’ye ağır yaptırımlar anında gelecektir" diyor.

 

Türk ordusu Suriye ordusuyla savaşırsa

Yakış, "-Bir gece ansızın- söylemi ne kadar popülistse, ABD ile ilişkilerin tamamen raydan çıkması riski de o kadar gerçektir. Türkiye’nin derhal çok yönlü diplomasiyi harekete geçirmesi gerekir" eleştirisini getiriyor.

Yakış, Amerika’nın Kürtleri sırtından bıçakladığı algısının da yayıldığını belirtirken Ankara için en büyük riskin Türk ordusu ile Esad ordusuna katılmış Kürtlerle çatışmak olacağını anlatıyor. Yakış, "Kürtler, Esad’la işbirliğine yönelebilir. Rusya da bunu gönülden destekler. Sonra Kürtler, Esad’ın ordusuna katılarak Türkiye’ye karşı tavır alabilir. Türk ordusunun, böylesi bir çatışmaya karşı ne yapması beklenmektedir?" diye soruyor.

"CHP imaj yenilemek zorunda”

Siyaset bilimci Baskın Oran operasyonla birlikte Türkiye’deki 4 milyon Suriyeli sığınmacıya yenilerinin ekleneceğini söylüyor ve "Hükümet bu olayı halka doğru düzgün anlatamadığı için türlü türlü kaos çıkacak" diyor.

Oran, "Türkiyeli Kürtler, kendi soydaşlarının öldürülmesine çok ciddi tepki verecek ve AKP’ye Kürt oyu desteği ciddi şekilde azalacak. Oylar doğal olarak HDP’ye yönelecek" öngörüsünde bulunuyor.

"CHP, mızmızlanarak operasyona onay verse de, operasyon uzadığında durumun beter olacağının farkında” diyen Oran, CHP’de gençler öncülüğünde değişimler yaşanmasını muhtemel görüyor. Oran’a göre partideki değişimin farkında olmayan genel başkan Kılıçdaroğlu, CHP’deki “1930’lardan kalma Kürt düşmanı imajını temizlemek zorunda kalacak."

Oran, "Erdoğan, CHP-HDP yakınlaşmasını, flörtünü bölmeye çalıştıkça CHP’deki aklıselim sesler, iktidarın faşizmine karşı gösterilen direnç daha da artacaktır. CHP'nin bunu yapmaktan başka yolu kalmamıştır" diyor.

Erdoğan için "Panikte, kontrolü kaybediyor" yorumu yapan Oran sözlerini "Bu süreçte AKP yönetimi Kürtleri öldürerek Kürt sorununu çözemeyeceğini anlayacak. Çünkü Erdoğan’ın günlük politikalardan öteye geçemediği Trump’ın tweetlerinde de açıkça görüldü" diye sürdürüyor.

60 bin IŞİD’li serbest kalırsa

 

TOBB Üniversitesi’nden siyaset bilimci Burak Bilgehan Özpek, Türkiye’nin başından beri ABD’nin bölgeden çekilmesini değil, Kürtleri geri çekilmeye zorlamasını istediğini hatırlatıyor.

Özpek, "Maliyet artmasın, kan dökülmesin sonra da zafer olsun diyen Ankara’nın şimdi ABD’deki Pentagon, Kongre dahil tüm kurumları bir kenara iterek sadece Trump’la anlaşma aramayı tercih ettiğini görüyoruz” diyor, Ankara’yı ‘büyük tehlikenin beklediğini’ öngörüyor. Özpek, "Kürtler, Moskova ve Şam’la anlaşabilir ya da topyekûn çatışma içine girebilirler. 60 bin IŞİD’liyi serbest bırakmaları halinde Suriye’nin geneline yayılacak ve elbette ki Türkiye’ye de sıçrayacak bir kaos olur" diyor.

Muhalefet Erdoğan’a direnebilecek mi?

Erdoğan’ın özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra herkesi suçlayarak iktidarını sürdürmeyi tercih ettiğini söyleyen Özpek, operasyon konusunda da Erdoğan’ın aynı stratejiyi uygulayacağını söylüyor.

 

Özpek, "Erdoğan Kürt meselesi üzerinden HDP-CHP birlikteliğine ciddi şekilde saldıracak, Babacan’ın kuracağı partinin sesini kesecek, yani siyaset sahnesinde sadece kendisi olsun diye baskıyı, şiddeti artıracak” yorumu yapıyor. Özpek’e göre yerel seçimlerde güçlenen muhalefetin bu olasılığa hazır olması ve direncini artırması gerekiyor.

Erdoğan’ı korkutan en riskli gelişmenin ise ‘savaş ekonomisi’ olacağını anlatan Özpek, “Savaş ekonomisine girildiğinde AKP’nin yeni bir seçim kazanma şansı olmayacaktır” yorumu yapıyor ve burada muhalefetin en çok bu konuda Erdoğan’a yüklenmesi gerektiğini söylüyor. Özpek, savaş ekonomisi olduğunda Erdoğan’ın milliyetçi oyları köpürtmesinin de zor olacağına dikkat çekiyor.

Türkiye yalnız başına ne yapacak?

Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği görevinde de bulunmuş emekli diplomat Faruk Loğoğlu ise Türk askerinin Suriye’de ne kadar kalacağına ilişkin bilinmezliğin hem iç hem dış siyasette Türkiye’yi zorlayacağını söylüyor.

"Yerel destek yok. İran, Rusya, ABD, AB sahada Türkiye’ye destek vermezse Türkiye yalnız başına Suriye’de ne kadar kalabilir?" diye soran Loğoğlu, "Bütün dünya operasyona karşıyken Türkiye’nin yalnız başına Suriye’de operasyon sürdürmesi bir süre sonra imkansız hale gelir" diyor.

Loğoğlu, zaman ilerledikçe ‘bataklık’ kavramının kendini göstereceğini söylüyor ve "AKP iktidarı, iç siyasetteki kaybını Suriye bataklığında ilerledikçe daha net yaşayacaktır. ABD ile ilişkilerin iyi gitmediğini herkes anlamışken, Erdoğan’ın 13 Kasım’da Trump’la ne konuşacağı da anlamını yitirmeye başlamıştır. Türkiye’nin acilen tüm taraflarla daha açık diyalog kurması gerekmektedir” yorumu yapıyor.

 

Hilal Köylü / Ankara

 Deutsche Welle Türkçe