Ilgınlı Sarıkamış Şehidi Onbaşı Ali ve Mektubu

Ilgın Tarihi Ilgınlı Kahraman Şehit

Ilgınlı Sarıkamış Şehidi Onbaşı Ali ve Mektubu

Ilgınlı Sarıkamış Şehidi Onbaşı Ali ve Mektubu

Ilgınlı Sarıkamış Şehidi Onbaşı Ali ve Mektubu

Ilgın Tarihi Ilgınlı Kahraman Şehit

Araştırmacı yazar kıymetli hemşehrimiz Fahrettin Alişar Merhaba gazetesinde yayınlanmış Sarıkamış Destanının kahramanlarından Ilgınlı Şehid Onbaşı Ali 'nin cepheden göndermediği yürek burkan vatan ve şahadet aşkı dolu mektubu.


Ilgınlı Onbaşı'nın Sarıkamış Mektubu
 
Şanlı tarihimizin birçok safhasında destanlar yazan Türk Mehmetçiği, Sarıkamış’ta da destan yazmıştır. Sarıkamış harekâtı sırasında, Ruslarla yapılan göğüs göğse muharebede, gece baskınlarında ve “Mareşal Kış” diye adlandırılan eksi 40 derece soğukta, on binlerce Mehmetçik şehit olmuştur. Şehit olan Mehmetçiklerin erzak çantalarında bulunan edebiyat şaheseri mektuplar, başlı başına araştırılması gereken bir konudur.
Ilgınlı Onbaşı Ali’nin çantasından çıkan bir mektup, gerçekten bir edebiyat şaheseridir. Bu mektubu ortaya çıkaran ünlü tarihçi İlhan Bardakçı’dır. Sayın Bardakçı bu olayı, 19 Aralık 1984 tarihli Tercüman Gazetesi’ndeki “Tarihte Bugün” köşesinde şöyle anlatır:
 “Ülkemizde ve galiba dünyada henüz yayınlanmamış olan bu mektuplar nedir ve nasıl elime geçti? Önce onu anlatayım. 1975 yılının bir bahar günü Ankara'daki Sovyet Büyükelçisi Grubyakov gazeteme telefon etti. Kendisini tanırdım. Mükemmel Türkçe konuşurdu. Kızının Moskova'daki düğününe o zamanki Dışişleri Bakanımız Sayın Çağlayangil'in hediyeler gönderdiğini zevkle anlatırdı. Randevulaştık. Elçilikte bana, Milli Mücadele ile ilgili bazı hatıratı isteyip istemediğimi sordu. Cevabı söylemeye ne gerek var. Üç ay sonra bir Ramazan Bayramı arifesinde emanetlerin geldiğini söyledi. 1919/22 Ankara'sındaki Azerbaycan Büyükelçisi Abilev'in anıları idi. Kızı Anadol Hanım göndermişti. Bakü'den gelen dosyada, iki tane mektup vardı. İki gün evvel sözünü ettiğim Sarıkamış Faciası'nda donarak şehit olan ve baharla birlikte buzlar çözülünce meydana çıkan şehitlerimizin naaşlarının üzerinden alınmışlardı. Yazılmışlar, fakat gönderilememişlerdi. Şahadet rütbesi, kendilerine posta erinden önce gelmişti. 12 mektubun dokuzunu evimi bastıkları vakit çalıp götürdüler. Gerisi bende, Orijinalleri ise, Türkiye'de. Kim bilir yaşarsam bir gün yayınlamak belki de mümkün olur. Mektupların hikâyesi bu kadar!”
Mektubun ele geçiriliş hikâyesini İlhan Bardakçı böyle anlatır. Ilgınlı Onbaşı Ali’nin mektubu aynen şöyledir:
“Pederime Kudsi Huzura:
22 Muharrem 1333, Perşembe (10 Aralık l914)
Evvela farz üzre, mübarek ellerinizden üns eder, anamgile, halamlar canibine ve emmim Hüseyin Ağama ve cümleye selam ile, yadımızda mahfuz kılındıklarını ve ellerinden ve dahi gözlerinden öperek hayır, selamet ve avdet dualarını rahmetmelerini arziderim. Ben kıt'ama içtima ettikten ve de şayed nevzadım (çocuğum) tevellüt etmiş ise anası ile önce Hüdaya ve ahiren size emanetimdir ki, gözüm sırtıma düşmeye. Benden sual varid oldukta, haîiki meşruk ola afiyette ve kasavetten beriyiz. Kudreti semavinin önce muzafferiyet, şehadeti ve terhisi nasip kılınmasını tazarru ederiz.
Bıldır yaz, iki alayımızla, Yemen'den buraya nakîolduk. Yola revanimizden dört ay mukaddem buraya konakladık ki, Arap'ın nar-ı cehennemi, Köprüköy'deki ayaz yanında, nimet-i ilahi imiştir kim, burada çadırın perdesi, buza kesmiş oğlak kulağı mi-sillü temas ile kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım yüzbaşım beni sıhhiyeye nakletmiş ise de tabip, ecza ve deva fıkdanından biçare kalıp tekraren takımına tertip olundum. Zevali saatin varması ile gece Köprüköy'e civar dağlardan tipi boşanır. Kumandanımız müstakbel cumaya, Başkumandan Paşa Hazretlerine teftiş ve hücum için intizar olduğunu muştuladı kim, teşriflerine kadar postal, yün, içlik, çorap ve kaputların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı tebşir etti. Allah, devlete millete zeval vermeye. Başkumandan Paşa Hazretlerinin vürudu ile, Moskofun kahrolacağından ve kâfirin, karşımızdaki tepelerde geceleri seyran ettiğimiz, ocaklı ve matbahlı karargâhlarına sahip çıkacağımızdan zabıtanımız müemmen.
Şafak atanda 2095 rakım Kızkulağı tepesinden, Moskof obüs yağdırır ammallalike şükrola, zafer bizimdir. Leyi (gece) bastırınca tepelerdeki Moskof ateş ocaklarının narı, gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Paşa Hazretlerimiz acele vara ki, ateşe de nail olak.
Yarın sabah namazı edası ile aşağıdaki çukurdaki Moskof Ermeni bataryasının köprü yolu ayağını tutacağız. Ben, keşif manga kumandanı naspedilmişimdir ki şahadet şerbetini içmek dahi zaferi tadmakla hernnuş. Yüzbaşı efendi, dönüşte ikindi vakti çavuşluk alametimi eli ile talik edeceğini de söyledi. Dualarınızı ve terhisimize ve zaferimize taptuiarınızı eksik etmeyesiz. Âlemi O bilir kim, kadiri mutlak O'dur.
Onbaşı Ali (Ilgın)”
 
Mektup bu. Seksen yıl önce Kızkulağı Tepesi'ne baka baka haset eden Ali Onbaşı, bu mektubu nasıl yazmış? Kültürü ne tahsili ne? O ayazda bu harikulade üslup ne?.. Ali Onbaşı mektubuna eklediği şu not ile bu sırrını da açıklıyor:
“Hamiş ola: İş bu mektubu tahrir eden Tabur İmamı Ünyeli Osman Yahya Efendi'ye de dualarınızı eksik etmeyesiniz!..” Ruhun şad olsun Ilgınlı Onbaşı Ali! Aman yarabbi, bu ne hicran!. İleri haftalarda inşallah başka mektupları da yayınlamaya devam edeceğiz.
Bu vesile ile bütün şehitlerimizin ruhları şad olsun, makamları cennet olsun.

Kaynaklar:
Beytullah Yıldırım / Ilgın Araştırmaları
Fahrettin Alişar / Araştırmacı Yazar