İstihbarat, terörü kontrol edebilir mi?

Günahlardan kendi payımızı aldık, fazla kibirliydik

İstihbarat, terörü kontrol edebilir mi?

İstihbarat, terörü kontrol edebilir mi?

Mossad'ın son fiyaskosunun Orta Doğu ve bağlı olarak küresel dengeleri ne kadar değiştireceğini ideolojik değil, gerçeklik üstünden geçmişe bakarak anlayabiliriz

Mehmet Önal Yazdı...

Geçtiğimiz haftadan beri dünyanın en fazla konuşulan konusu İsrail'de gerçekleşen saldırı ve devamındaki savaş.

Uzun yıllardır unutulan ve görülmemiş bir şiddetle hatırlatılan bu bölgesel çatlak üzerinde sayısız yorum ve analiz yapıldı.

Sebepleri, kimin haklı olduğu, kullanılan taktikler ve etrafındaki siyasi dengeler okunarak bitmeyecek kadar fazla.

Tarafsız veya taraf olan bütün yorumcuların ortak fikri ise bu kadar gelişmiş istihbarat ve teknolojiye sahip İsrail'in nasıl gafil avlandığı.

Oysa bu, ilk defa gerçekleşmiyor.

6 Ekim 1973 tarihinde dünya, Mısır ve Suriye'nin beklenmedik bir baskınla İsrail'e açtığı savaşla uyanmıştı.

Müslümanların Ramazan'ında, Yahudilerin kefaret günü anlamına gelen Yom Kippur'unda; iki halkın da kutsal haftasında, iki karşıt sınırdan başlatılan saldırıyla; Arap tarafları 8 bin, İsrail ise 6 bin kayıp vermişti.

25 Ekim'de ateşkesle birlikte, dünyayı ve küresel ekonomiyi kökünden değiştiren dönem başladı.

İsrailliler, devlet istihbaratına güvenip fena halde yanılmışlardı.

1973 Mossad'ın tescilli aşağılanmasıdır.

Oysa savaştan iki gün önce İsrail, analizinde çuvalladığı çok önemli bilgiler almıştı.

Sovyet danışmanlar aileleriyle birlikte aniden bölgeden ayrılmışlar, Suriye çiftçilerine sınırdan uzak durmaları uyarıları vermişti.

İsrail-Filistin sonsuz çatışmasının Arap dünyasında yarattığı güç dengesi genellikle küresel kamuoyunca dikkate alınmaz.

Çünkü soğuk savaş siyasetinin bumerangı olan Batı düşmanlığının karşı konulamaz cazibesinden ötürü konu politik gerçeklikle değil, kutuplaşmanın ideolojik yörüngesinde ilerlemektedir.

1973 Savaşı sonucunda; petrol gücünü ustalıkla kullanan Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleri, küresel anlamda ilk petrol ambargosunu başlatmışlar ve küresel siyasette belirleyici olmuşlardı.

Komplo teorileri akılsızlık ya da cehalet olarak okunabilse de istihbarat faaliyetlerinin çok önemli bir parçasıdır.

Düşman istihbaratını, sahip olmadığı yeteneklerle kutsamak propagandanın ve küresel kamuoyu nabzını yönetmenin önemli bir aracıdır.

Bundan ötürü karşı taraf, 1973 sonrası yıllar süren Mossad ve iç istihbaratın zafiyeti soruşturmalarını gündeme taşımamıştır.

1973 istihbarat soruşturmalarının sonucu, "Günahlardan kendi payımızı aldık, fazla kibirliydik" pişmanlığı şeklinde özetlenebilir.

1973'ten tam yarım asır sonra aynı gün tarih tekerrür etti, Mossad ve Şinbet tekrar fena halde çöktü. Elektriğini, suyunu, internetini, günlük temel ihtiyaçlarını kendi verdiği Gazze'den yapılan devasa harekâtın ipuçlarını yakalayamadı. Ve dünyayı yine kökünden değiştirecek yeni dönemin kapıları açıldı.

Hamas'ın ise mükemmel istihbarat ve İsrail vatandaşı Arapları örgütleme yeteneğiyle casusluk ve aldatma gücü açıkça görüldü.

Savaş sanatında istihbarat aldatmaya dayanır.

Bir örgüt olan Hamas (arkasında İran olsa bile) güçlü bir güvenlik devletini alt etmekle kalmadı, küresel kamuoyunda da büyük destek buldu. Bu da istihbaratın soğuk savaş dönemi tekniklerinin işe yaramadığını ve örgütlerin kültürel bağlarla hiçbir profesyonellik gerektirmeden büyük istihbarat örgütlerini yerle bir edeceğini gösterdi.

Daha önce de yazdığım gibi, fiyasko sicili sadece Mossad'a özgü değil!

1979'da 78 yaşındaki Humeyni, devasa bir halk desteğiyle Şah'ı devirdiğinde, başta uzun yıllar yaşadığı Fransa olmak üzere bütün batı istihbaratları en büyük fiyaskoyu yaşamışlardı. Bu fiyasko ile dünya tarihi değişmiş, dünyanın çok geniş bir alanında Cihad çağı başlamıştır.

Gözünü dönemin SSCB kontrolündeki Tudeh'e çevirmiş bulunan İran'daki ABD istihbarat şefi; ülkeyi terk etmesinden bir hafta önce Washington'a, "Şahı yeryüzündeki hiçbir kuvvet alt edemez" raporunu yollamıştı. Artık ne Tudeh ne Şah ne SSCB var. Ama Humeyni varisleri küresel politikanın en güçlü aktörleri arasına katıldılar.

Cambridgeli tarihçi Quention Skinner, "Kendi kültürel analizimizle baktığımız dar görüşlü uzun vadeyi göremeyen stratejik istihbaratımız tam anlamıyla dar görüşlüdür ve iflas etmiştir," diyor.

1899'da dönemin savaş muhabiri Churchill'in de esir alındığı İngiltere – Boerler (Güney Afrika) savaşı dönemin en güçlü ordusuna sahip İngiliz istihbaratının kendilerine sunulan bilgileri küçümsemelerinden ötürü perişanlıkla sonuçlanmıştır.

1904 Rus Japon savaşı sırasında Japonları küçümseyen ve haklarında istihbarat çalışması bile yapmayan Rus Savunma Bakanı bu aymazlığını on beş yıl içinde Çarlığın yıkılmasıyla ve kendi hayatıyla ödeyecekti.

Hatta Rusya'ya çok güvenen Fransa bile gazeteler aracılığıyla Rus tahvillerine büyük yatırım yapmış, birkaç yıl sonra gerçekleşecek Bolşevik devrimiyle çöp olan tahvillerden büyük kayıp yaşamıştı.

Rusya'yı cepheden çekmek için sürgündeki bir sosyalisti (Lenin'i) sıra dışı imkanlarla Petersburg'a gönderen Habsburglar hiç hesaplamadan Rusya'yı yıkmış, kendileri yok olmuş, üstelik tarihi baştan sona değiştirmişlerdi.

Uzun sözün kısası Mossad'ın son fiyaskosunun Orta Doğu ve bağlı olarak küresel dengeleri ne kadar değiştireceğini ideolojik değil, gerçeklik üstünden geçmişe bakarak anlayabiliriz.

Şu anki savaşın bize gösterdiği, döngüsel şiddetin sona ermesi her zamankinden daha da uzak olduğu.

Devam ettiği taktirde ise bütün teknolojik ve sistemsel gelişmelere rağmen, çok uzak olmayan bir tarihte yine büyük istihbarat başarısızlıkları ve hiç şüphesiz ağır sonuçları görülecektir.

https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-onal/istihbarat-teroru-kontrol-edebilir-mi,41865

Mehmet Önal / T24