Yargıtay savaş açtı

BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI

Yargıtay savaş açtı

Yargıtay savaş açtı

TAHA AKYOL YAZDI

Yargı organları arasında görev ve yetki uyuşmazlıkları çıkabilir. Fakat Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Türkiye’yi sarsan kararı ‘yetki uyuşmazlığı” değildir. 3. Daire Anayasa Mahkemesine karşı adeta savaş açmıştır. Hem de siyasi içerikli bir savaş…

Bir süredir adli mahkemelerin ve Yargıtay’ın AYM’yi “yetki gaspı, yetki aşımı” gibi sözlerle itham ederek kararlarına uymadığı ve bunu yapan hakimlerin HSK tarafından ödüllendirildiği biliniyor.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi iktidar bloku tarafından AYM’yi suçlamak için kullanılan siyasi söylemlerin aynısı kullanarak AYM’yi suçlamış bulunuyor..

SİYASİ SÖYLEM

AYM’nin Can Atalay’ın tutuklu bulundurulmasının “ihlal” olduğunu hükme bağlayan kararlarında Yargıtay’a yönelik hiçbir suçlama yoktur. Sadece, Yargıtay’ın mahkumiyet kararlarının kanun yerine geçemeyeceği belirtilmektedir. Doğrusu da budur.

Fakat 3. Daire buna o kadar sinirlenmiş ki, kendisi AYM kararında ‘görevi ihmal’le suçlanmış gibi, AYM’yi terör örgütleriyle aynı cümlede zikreden bir karşı-suçlama yönetmiştir. “Birçok terör örgütü veya üyesi tarafından… sürekli tehdit edilen Dairemiz üyelerinin, bir de Anayasa Mahkemesi tarafından bu şekilde tehdit edilmesi de esef verici ve manidar bulunmuştur" diyerek ve “manidar bulunmuştur” vurgusunu yaparak AYM’yi töhmet altında bırakmaktadır.

Dahası 3. Ağır Ceza, AYM’nin kararlarıyla “meşruiyetenin tartışmaya açıldığını”, AYM kararlarının “Anayasayı ihlal etme eyleminin işlenmesinde kolaylık sağlayacağı”nı iddia edebilmiştir.

Bu suçlamalar bazen politikacılardan duyduğumuz ama hiçbir hukuk akademisyeninden ve bugüne kadar hiçbir yargı organından duymadığımız siyasi ithamlardır. Yüksek yargı organına yakışmamıştır.

ANAYASA NE DİYOR?

Hukukun bütün dalları uzmanlık işidir. Anayasa hukuku ve insan hakları hukuku da Anayasa Mahkemesinin hem yetki hem uzmanlık alanıdır. 3. Daire’nin “iç yargı yolları tükenmeden” AYM’nin ihlal kararları vermesini eleştirmesi bunun örneğidir. Halbuki siyasi iradeler çeşitli yollardan “iç yargı yolları”nın yıllarca uzatabildiği için hem AİHM hem AYM ağır ihlal durumunda “insan haklarını koruma” işlevini yerine getirmektedir. Bu, elli yıla yakın yerleşmiş bir insan hakları içtihadıdır. (AİHM Johnston ve diğerleri-İrlanda kararı, 18 Aralık 1986)

Anayasa’nın en üst hukuk normu olduğunu kimse reddetmez. Anayasa’ya göre “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” (Md. 153)

Yargıtay 3. Dairesi’nin AYM kararı hakkında “hukuki değer ve geçerlilik yoktur” demesi Anayasa’nın bu hükmünü ve AYM kararını “geçersiz” hale getiremez.

Yazımın girişinde “yargı organları arasında yetki uyuşmazlığı”ndan bahsetmiştim. Bu, adli ve idari yargı ile ilgilidir. Bu uyuşmazlığı düzenleyen Anayasa maddesi şöyle diyor:

“Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” (Md. 158)

3. Daire bu anayasal kuralları dikkate almadığı gibi, Meclis’e “Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması” şeklindeki talimat üsluplu yazı göndermekle asıl kendisi yetkisini aşmıştır.

Hele AYM üyeleri hakkında suç duyusunda bulunması, “abes”ten öteye geçmez, geçemez.

BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI

Hukuk bilgini ve aynı zamanda Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Sami Selçuk’un belirttiği gibi: “Yargıtay böyle bir karar veremez.”

Tayyip Erdoğan okuduğu şiirden dolayı mahkum edildiğinde, aynı Sami Selçuk “Yargıtay hukukun temel ilkelerini yıkmıştır” diye yazmıştı. (Özlenen Hukuk, Yaşanan Hukuk, sf. 234)

Görülüyor ki yargı kendi içindeki hakim görüşe göre değişen istikametlerde karar verebiliyor ama gerçek hukuk, evrensel hukuk, hukuk bilimi her devirde doğruyu haykırıyor.

Niye böyle?

İktidarın eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Hüseyin Çelik’in, X hesabından Yargıtay’ı eleştiren mesajındaki şu cümle son derece önemli ve uyarıcıdır: “Tam vesayetler kalktı derken, bu sefer biz kendi militan yargımızı oluşturduk. Helal olsun bize!!!”

Adalet sübjektif bir duygu, bir niyet olamaz. Adalet ancak hukukun siyasetten üstün olması ve yargının bağımsız ve tarafsız olmasıyla sağlanabilir. Bağımsız ve tarafsız, yani evrensel hukuku her konuda ve herkese uygulayan bir yargı…

Yol uzun yorulmadan devam…

TAHA AKYOL  / KARAR