AİHM Yalçınkaya Kararı Işığında Derdest Davalar İçin Ek Dilekçe Verilmesi gerekir mi?

AİHM’in Sözleşme’nin 6. Maddesi ile İlgili Tespitleri ve İhlal Gerekçesi

AİHM Yalçınkaya Kararı Işığında Derdest Davalar İçin Ek Dilekçe Verilmesi gerekir mi?

AİHM Yalçınkaya Kararı Işığında Derdest Davalar İçin Ek Dilekçe Verilmesi gerekir mi?

YEREL GÜNDEM / ANKARA

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Yalçınkaya Kararı doğrultusunda, silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma ve ceza davası devam eden ya da kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunan bireyler için önemli bir hukuki gelişme yaşanmıştır. Bu karara göre, suçun unsurlarının oluşmadığı tespit edilen durumlarda derhal kovuşturmaya yer olmadığı, beraat kararı verilmesi ya da mahkûmiyet kararının kaldırılarak yargılamanın yenilenmesinin talep edilebileceği belirtilmektedir.

Başvuru Usulü ve Önemli Noktalar:

  1. Başvuru Gerekçesi ve Talebin Dayanağı: AİHM Yalçınkaya Kararı AİHM Yalçınkaya Kararı'nın benzer nitelikteki davalar için örnek teşkil ettiği vurgulanmalıdır. Bu kararın, suç unsurlarının belirlenmesi ve yargılama süreçlerinde adil bir şekilde hareket edilmesi açısından önemli olduğu ifade edilmelidir.

  2. Mahkemeye Verilecek Ek Dilekçenin İçeriği:

    • Yalçınkaya Kararı'nın detaylı bir şekilde açıklanarak, AİHM'in tespit ettiği hukuki sorunlara vurgu yapılmalıdır.
    • Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinin geniş yorumlanmasının, suçun unsurlarını belirsizleştirdiği ve bu durumun Sözleşme'nin 7. maddesine aykırı olduğu belirtilmelidir.
    • AİHM'in, ByLock kullanımının tek başına suç oluşturacak bir unsura dönüştürülmesinin hukuka aykırı olduğuna dair tespitlerine vurgu yapılmalıdır.
    • Başvurulanın özel durumu içerisinde, suçun yasal tanımı kapsamında gerekli bilgi ve kastın varlığının tespit edilemediği ve sadece ByLock kullanımına dayalı olarak objektif sorumluluk yüklenmesinin adil bir yargılama ilkesine aykırı olduğu belirtilmelidir.
  3. AİHM Yalçınkaya Kararı'ndan Alıntılar:

    • AİHM Yalçınkaya Kararı'ndan ilgili bölümler alıntılarla desteklenmelidir. Bu alıntılar, başvurulanın durumuna benzer hukuki sorunların AİHM tarafından nasıl değerlendirildiğini göstermek adına önemlidir.
  4. Hukuki Yardımın Önemi:

    • Derdest davalar sürecinde, isnat edilen suçlama, deliller ve mahkumiyet gerekçeleri kişilere göre değişebilir. Bu nedenle, başvurulanın alanından uzman bir avukattan hukuki yardım alınması ve başvuru dilekçesinin hazırlanmasında profesyonel destek alınması önemlidir.
  5. Mahkeme Kararları ve Diğer Deliller:

    • Başvurulanın durumuyla ilgili yerel mahkeme kararları ve diğer deliller, başvuru dilekçesine eklenerek mahkemeye sunulmalıdır. Bu belgeler, başvurulanın suçsuzluğunu savunmak adına kritik öneme sahiptir.
  6. Tutukluluğun Durdurulması Talebi:

    • AİHM Yalçınkaya Kararı'na dayanarak, başvurulanın tutukluluğunun tedbiren durdurulması talebinde bulunulmalıdır.

Bu düzenlemeyle, AİHM Yalçınkaya Kararı'nın önemli hukuki sonuçlarına vurgu yaparak, derdest davalar için ek dilekçe verilmesi gerekliliği açıkça ifade edilmelidir.

AİHM’in Sözleşme’nin 6. Maddesi ile İlgili Tespitleri ve İhlal Gerekçesi

Sözleşme’nin 6 § 1 maddesine ilişkin olarak, AİHM, kendisine yöneltilen suç isnadının adil bir yargılamada değerlendirilme hakkını vurgulamıştır. Ancak, AİHM, mevcut incelemesinin, itiraz edilen delilin (ByLock) hukuki elde edilip edilmediği veya kabul edilebilir olup olmadığı konularını değil, daha çok yargılamanın bütünüyle adilliğini değerlendirme amacında olduğunu belirtmiştir.

Özellikle, AİHM, MİT’in faaliyetlerinin yasal dayanağının eleştirildiği Yalçınkaya Kararı'nda, MİT'in veri toplama faaliyeti için yeterli güvenceleri sağlamadığına dair bir tespiti önemli bulmuştur. AİHM, MİT verilerinin güvenilirliğini sağlayan bağımsız bir adli denetim mekanizmasının olmamasının, istihbari delillerin adli delil olarak değerlendirilememesi gerektiği konusunda önemli bir argüman olduğunu vurgulamıştır.

AİHM, ByLock verilerinin MİT tarafından toplanma koşullarının, adli makamlara teslim edilmeden önceki aylar boyunca denetimsiz bir şekilde MİT'te tutulmasını güvenli bir kanıt olarak görmediğini belirtmiştir. Mahkeme, başvuranın ByLock verilerinin güvenilirliğine yönelik şüphelerinin soyut veya temelsiz olmadığını, bu konuda MİT veya adli makamların herhangi bir önlem almadığını vurgulamıştır.

AİHM, başvuranın ham verilere erişim talebinin dikkate alınmadığını ve ByLock verilerinin başvurana sunulmadan önceki dönemdeki bütünlüğünün nasıl sağlandığına ilişkin yeterli bilginin eksik olduğunu belirtmiştir. Bu durum, başvuranın savunma hakkının yeterince korunmadığına ve adil bir yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair bir gösterge olarak değerlendirilmiştir.

AİHM, ByLock verilerinin güvenilirliğine ilişkin başvuranın endişelerini paylaşmış ve ulusal mahkemelerin bu konuda yeterli ve etkili bir şekilde inceleme yapmamış olmasını eleştirmiştir. Mahkeme, ulusal mahkemelerin savunmanın önyargıya maruz kaldığına ve ByLock delillerine ilişkin eksik gerekçelerle adil yargılamanın temel ilkelerini zedelediğine kanaat getirmiştir.

Mahkeme, özellikle, başvuranın Bank Asya hesabı, sendika ve dernek üyeliği gibi diğer delillere ilişkin olarak da eksiklikleri ve incelenmeyen noktaları vurgulamıştır. Bu unsurların, başvuranın savunmasının etkili bir şekilde yapılamamasına ve adil bir yargılamanın sağlanamamasına neden olduğunu belirtmiştir.

Sonuç olarak, AİHM, başvuranın Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamındaki usuli haklarının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi, İbrahim Er Kararındaki Objektif Etki Görüşü Hakkında Detaylı Analiz

Anayasa Mahkemesi, Yılmaz Çelik Başvurusu (Başvuru Numarası: 2014/13117) kapsamında verdiği kararda, TCK'nın 314/2. maddesi gereği Hizb-ut Tahrir terör örgütü üyeliğinden mahkum olan başvuranın adil yargılama hakkının ihlal edildiğine hükmetmiş ve başvurucunun yeniden yargılanarak beraat etmesine karar vermiştir (19/7/2018). Bu önemli kararın ardından, benzer durumdaki birçok başvurucunun farklı mahkemelerde yargılanmanın yenilenmesi taleplerinde bulunduğu görülmüştür.

Özellikle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi ve Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi gibi ilk derece mahkemelerinin, yapılan başvurular sonrasında yeniden yargılama taleplerini kabul ettiği ve kişiler hakkında yeni değerlendirmelerde bulunduğu belirtilmiştir. Ancak, aynı örgüt üyeliğinden mahkum olan İbrahim Er ve Diğerleri, Anayasa Mahkemesi'nin kararına rağmen yerel mahkemelerde yaptıkları başvuruların reddedilmesi üzerine, bu kişiler Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunmuşlardır (Başvuru Numarası: 2019/33281, Karar Tarihi: 26/1/2023).

Anayasa Mahkemesi, bu başvuru üzerine, Yılmaz Çelik kararı bağlamında yerel mahkemelerin yargılamanın yenilenmesi talebinin reddinin adil yargılama hakkını ihlal ettiğini tespit etmiştir. Mahkeme, objektif etki görüşü çerçevesinde, Yılmaz Çelik kararının benzer durumdaki diğer olaylara da uygulanması gerektiği vurgulanmıştır. Bu çerçevede, AYM'nin kararının AİHM'nin benzer bir durumda verdiği kararlarla uyumlu olduğu belirtilmiş ve yerel mahkemelerin bu yönde hassasiyet göstermesi gerektiği ifade edilmiştir.

Önemli bir nokta olarak, AYM'nin bu görüşünün, AİHM'nin ihlal kararlarının ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına dönük yeniden yargılama taleplerinin adil yargılanma hakkının kapsamında olduğunu açıkça vurguladığı belirtilmiştir. Bu, AYM'nin objektif etki görüşünü temellendirdiği ana noktalardan biridir.

Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararıyla vurgulanan objektif etki görüşü, AİHM'nin 18-22. paragraflarında belirtilen görüş ile uyumlu bir şekilde, benzer durumdaki diğer davalara ve işlemlere de uygulanması gerektiğini vurgulamaktadır. Mahkemelerin, AYM ve AİHM kararlarına uygun biçimde, adil yargılama hakkını gözetmeleri, temel hak ve özgürlükleri korumaları ve bu kararların genel bağlayıcılığını hayata geçirmeleri önemle vurgulanmaktadır. AİHM'nin zorunlu yargı yetkisini tanıma taahhüdü çerçevesinde, Türkiye'nin AİHM kararlarına uyma yükümlülüğü hatırlatılmış ve devletin, ihlalin sonuçlarını giderme sorumluluğu üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede, AİHM'nin Bylock kararının, benzer soruşturma ve yargılamalarda adaletin sağlanması amacıyla dikkate alınması ve suç unsurlarının ispatlanması gerekliliği vurgulanmıştır.

Metinde, hukuki süreçlerde uzman bir avukattan yardım almanın önemi de vurgulanarak, bireysel başvuru sürecindeki önemli aşamalara dikkat çekilmiştir.

www.yerelgundem.com