Aliyev’in özel temsilcisi yazdı: Kızıl Elma projesi

TÜRK DEVLETLERİ ARASINDA İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ

Aliyev’in özel temsilcisi yazdı: Kızıl Elma projesi

Aliyev’in özel temsilcisi yazdı: Kızıl Elma projesi

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in özel talimatlardan sorumlu temsilcisi Halef Halefov, Türk dünyasının birliği için Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) önemini kaleme aldı.

İlham Aliyev'in özel temsilcisi Halef Halefov'un Anadolu Ajansı için yazdığı Küresel bir güç: Türk Devletleri Teşkilatı başlıklı yazı Türkiye ve Azerbaycan'ın da içinde yer aldığı Türk Devletleri Teşkilatı'nın gittikçe artan küresel önemini ele alıyor. Yazı akıllara Türklerin mitolojik hedefi olan ve siyaset dünyasında da sık sık kullanılan 'Kızıl Elma' mitosunu getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Afrin harekatını işaret ederken kullandığı 'Kızıl Elma' kavramı bugünlerde Halefov'un yazısında ele aldığı Türk Devletleri'nin birliğini anlatmak için tercih ediliyor.

Halefov'un yazısı şöyle:

"Azerbaycan Cumhuriyeti'nin dış politika gündeminin temel önceliklerinden birisi TDT'nin ve teşkilat kapsamında işbirliklerin güçlendirilmesidir. TDT benzersizliğiyle öne çıkan uluslararası bir kuruluştur. TDT diğer bölgesel teşkilatlarda olduğu gibi, yalnızca üye devletleri birbirine bağlayan ortak vizyon, karşılıklı çıkarlar veya entegrasyondan ibaret değildir. Bu teşkilat, ortak tarihimize, dilimize, kültürümüze ve geleneklerimize dayanıyor. Dolayısıyla TDT'ye üye devletler ve halklar arasındaki ilişkiler kardeşlik ilişkileridir.

ORTAK HEDEF: KÜRESEL ALANDA BİR GÜÇ MERKEZİ OLMAK

Azerbaycan her zaman Türk dünyasının birliğine katkıda bulunmuştur ve bu birliğe sadık kalmaya devam edecektir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 14 Şubat'ta düzenlenen yemin töreninde söylediği gibi, "Türk Devletleri Teşkilatı bizim için temel uluslararası kuruluştur, çünkü o bizim ailemizdir. Bizim başka bir ailemiz yok. Bizim ailemiz Türk dünyasıdır." 2009 yılında Nahçıvan Anlaşması'nın imzalanmasıyla kurulan TDT, 14 yılı aşkın sürede siyasi, ekonomik, ulaştırma, enerji, kültür, eğitim, sağlık, dijital dönüşüm, turizm gibi çeşitli alanlarda işbirliği platformları oluşturdu. Teşkilat çatısı altında Türk devletleri arasında ikili ve çok taraflı formatta işbirliği, düzenli ve sistemli bir şekilde sürdürülerek her geçen yıl güçlendi. Ancak dünyadaki mevcut uluslararası güvenlik sorunları, çatışmalar, siyasi ve sosyoekonomik krizler, her devletin istikrarını ve refahını koruma ihtiyacını gerekli kıldı. Bu açıdan kardeş Türk devletlerinin daha sıkı şekilde bir araya gelerek dayanışmalarını güçlendirmeleri ve nihayet tek güç olarak hareket etmeleri önem arz ediyor. Her taraftan tehdit ve zorluklarla kuşatılan bölgemizde, ülkelerimizin güvenlik ve istikrarının güçlendirilmesi, jeopolitik çeşitlendirme ve dönüşüm tedbirlerinin hayata geçirilmesi gerekiyor.

Mevcut jeostratejik durum bu yönde gelişmeye uygundur ve Türk devletleri arasındaki ilişkilerin niteliksel olarak yeni bir aşamaya girmesi için en uygun koşullar mevcuttur. Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz'i kapsayan coğrafyadaki güçlü varlığıyla jeostratejinin belirleyici unsuru olan Türk dünyasının, yeni küresel düzenin belirlenmesinde önemli bir role sahip olması 21. yüzyıl Türk ideolojisinin tarihi misyonudur. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in de belirttiği gibi, "Bizim politikamız Türk Devletleri Teşkilatını güçlendirmektir. Bu geniş bir coğrafya, büyük topraklar, büyük bir askeri güç, büyük bir ekonomidir, doğal kaynaklardır, ulaşım yollarıdır, genç nüfustur, artan bir nüfustur ve aynı soydan, köklerden gelen halklardır. Bundan daha güçlü bir birlik olabilir mi? Tabii ki olamaz. Türk Devletleri Teşkilatının küresel alanda bir güç merkezi haline gelmesi için ortak çaba göstermeliyiz. Bunu ancak birlikte başarabiliriz." Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın bu bilge ve ileri vizyonlu düşünceleri stratejik niteliktedir ve Türk dünyasının daha yakın entegrasyonu için son derece önemli bir çağrıdır.

TÜRK DEVLETLERİ ARASINDA İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ

Gelinen aşamada Türk devletleri arasında güvenlik ve savunma alanında karşılıklı yardımlaşmayı sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulması düşünülebilir. Çabalarımızı bu yönde birleştirmemiz, ülkelerimizin egemenlik ve bağımsızlığının güçlendirilmesine, istikrar ve kalkınmaya hizmet edecek, aynı zamanda dünyada barış, istikrar ve güvenliğe de önemli katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda şunu da belirtmek gerekir ki, Türk dünyası kalkınmaya ve istikrara hizmet eden barışçıl bir toplumdur. Devletlerimiz arasındaki işbirliği ve entegrasyonun yanı sıra güvenlik ve savunma alanındaki karşılıklı faaliyetler hiçbir devlete veya devletler birliğine yönelik değildir. Asya'yı Avrupa'ya bağlayan Orta Koridor üzerinde yer alan Türk devletlerinin ulaşım ve iletişim altyapılarının etkin bir şekilde geliştirilmesi, gümrük ve transit prosedürlerinin basitleştirilmesi ve birbirleriyle uyumlaştırılması, bölgenin ticaret ve transit potansiyelinin artmasına katkı sağlayacaktır. Ekonomi, sanayi ve finans alanındaki işbirliği projelerinin kapsamlı bir şekilde gerçekleştirilmesi, Türk devletleri arasında mal ve hizmet dolaşımının kolaylaşmasını sağlayacağı gibi bölgemizin üretim ve ihracat kabiliyetini de artıracaktır.

Toplumlarımızın sağlıklı gelişimi için sağlık potansiyelinin maksimum düzeyde kullanılması gerekiyor. Bu bağlamda kardeş Türk devletleri arasında bilgi, tecrübe ve teknoloji paylaşımı, gelişmiş sağlık fırsatlarının uygulanmasına olanak sağlayacak mekanizmaların kurulması yönünde somut adımların atılması önem arz ediyor. Türk devletlerinin nüfusunun yüzde 40'a varan oranı gençlerden oluşuyor. Türk dünyasının entelektüel potansiyelinin güçlendirilmesi, eğitim alanında kurumsal etkileşim ve gelişmiş eğitim uygulamalarının tüm Türk devletlerinin eğitim sistemlerine entegre edilmesi temel hedefimiz olmalıdır. Bununla birlikte Türk dünyası bölgesinde modern çağın zorlukları karşısında, koordineli ortak bilgi alanının oluşturulması, siber güvenlik alanında etkin eylem ve işbirliğinin sağlanması da önemli görevlerdendir. Türk kültür mirasının korunması ve tanıtılması, aynı zamanda bu mirasın uluslararası düzeyde tanıtılması yönünde ortak faaliyetlerin yürütülmesi ve ilgili uluslararası kuruluşlarda bu konuda ortak bir duruş sergilemek de çok önemlidir. Devlet başkanlarımızın siyasi iradesi, TDT'nin güçlendirilmesine ve belirttiğim istikametlerde somut sonuçlara ulaşmaya yönelik faaliyetlerin hayata geçirilmesine olanak sağlar. Devletlerimizin ve halklarımızın ortak faaliyetleri sonucunda birliğimizin güçlenmesi, Türk dünyasının dünyanın önde gelen güç merkezlerinden biri haline gelmesinin koşullarını yaratacaktır."

Halefov'un yazısının ardından Türk Devletlerinin birliği ve küresel bir güç olmasına ilişkin tartışmaların izleğinde akıllara gelen 'Kızıl Elma' kavramını Odatv araştırdı.

KIZIL ELMA NEDİR

Kızıl Elma, Türk mitolojisinde, özellikle Oğuz Türkleri için önemli bir sembol olarak kabul edilir. Bu sembol, düşlenen ancak her düşünüldüğünde uzaklaşan, ancak uzaklaştıkça daha da çekici hale gelen idealleri ve hayalleri temsil eder. Türk milliyetçiliği ve yayılmacılığının sembolü olan Kızıl Elma, Türk devletleri için bir hedef ve amaç simgesidir. Bu sembol, farklı zamanlarda farklı anlamlar kazanmıştır; bazen bir yerin fethedilmesi, bazen devlet kurma idealini, bazen cihan hakimiyeti idealini, bazen de Türk birliği ideali olarak yorumlanmıştır.

Kızıl Elma imgesinin kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genellikle Osmanlı döneminde tarih ve edebiyata mal olduğu kabul edilir. Osmanlılar döneminde, özellikle Batı memleketlerine yapılan cihadın bir sembolü olarak kullanılmıştır. Yeniçeriler arasında yaygınlaştırılmış ve savaşma azmini artırmak için kullanılmıştır. Ziya Gökalp gibi düşünürler, bu sembolü Turan Ülküsü ile birleştirerek yeni anlamlar kazandırmıştır.

Kızıl Elma ülküsü, Türk devlet geleneğinin bir özelliği olarak, Türk devletlerinin diğer devlet ve milletleri hakimiyeti altına alarak yönetme fikrini içerir. Oğuz Destanı ve Göktürk Kitabeleri gibi kaynaklarda da bu geleneğe değinilir. Kut geleneğine göre, Türk Kağanı sadece Türklerin değil tüm dünyanın Kağanı olarak kabul edilir ve fetihler bu prensibe uygun olarak yapılırdı. Türkler, Tanrı'nın cihan hakimiyetini kendilerine emanet ettiğine inanırlardı.

Kızıl Elma sembolünün kökeni hakkında farklı görüşler bulunmakla birlikte, genellikle Orta Asya Türkleri arasında doğduğu kabul edilir. Ergenekon Destanı'nda Ergenekon’dan dışarıya çıkma ve kaybedilmiş eski yurdu geri alma idealini simgelediği düşünülür. Türkistan'dan gelen Oğuzlar, Hazar kağanının altın topu olan Kızıl Elma'yı ele geçirmeyi bir ideal olarak benimsemişlerdir.

Bazı araştırmacılar, Kızıl Elma efsanesinin erken Bizans döneminde doğmuş olabileceğini ileri sürerler. Bizanslı tarihçi Prokopius'un anlatımına göre, Ayasofya'nın önünde dikili bir sütun üzerinde bulunan Justinianus heykelinin elindeki büyük kürenin düşmesi, Bizans'ın sonunun yaklaştığı şeklinde yorumlanmıştır.

Osmanlı döneminden itibaren Kızıl Elma sembolizmi, Türk milliyetçileri tarafından benimsenmiş ve yaygınlaştırılmıştır. Özellikle Trablusgarp ve Balkan Savaşları'ndan sonra bu sembolizm, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından desteklenmiştir. Ziya Gökalp'in Kızıl Elma adlı eseri bu dönemde önemli bir rol oynamıştır. Cumhuriyet döneminde de Türkçü çevreler, Kızıl Elma imgesini canlandırmak için çalışmalar yapmış ve Türk edebiyatında birçok eserde yer verilmiştir.

Odatv.com