Ayasofya AOÇ için emsal olabilir mi?

Danıştay’ın Ayasofya kararı AOÇ için emsal teşkil edebilir mi?

Ayasofya AOÇ için emsal olabilir mi?

Danıştay’ın Ayasofya kararındaki hususlar yıllar içinde neredeyse yarısı yok edilen AOÇ için emsal teşkil edebilir mi? Mimarlar Odası konuyu yargıya taşımaya hazırlanıyor.

Danıştay’ın Ayasofya için aldığı son kararda tarihi yapı Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’nın mülkiyetinde olduğu için kullanım amacının değiştirilemeyeceğine hükmetmesi, yıllardır farklı amaçlarla kullanıma açılan Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) için emsal olup olamayacağı tartışmalarını beraberinde getirdi.

Danıştay 10. Dairesi geçen hafta aldığı kararla Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmişti. Kararın hemen ardından da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya'nın Diyanet İşleri Başkanlığı'na devrini ve ibadete açılmasını öngören Cumhurbaşkanlığı Kararı'nı imzalamıştı.

Ayasofya ile ilgili bu gelişmenin içte ve dışta yankıları sürerken, Danıştay’ın gerekçesindeki bazı hususlar AOÇ için de umut ışığı oldu. Çünkü Danıştay, Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olduğunu ve bu nedenle de vakıf senedindeki niteliği ile kullanım amacının değiştirilemeyeceğini belirtmişti.

Danıştay’ın Ayasofya kararı AOÇ için emsal teşkil edebilir mi?

Karakuş: "Atatürk’ün iradesi esas alınmalı"

AOÇ için yıllardır mücadele veren ve sayısız dava açan Mimarlar Odası şimdi yeni bir hukuksal mücadelenin içine girmeye hazırlanıyor.

DW Türkçe’ye konuşan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Candan Karakuş, Çiftlik için şu an itibarıyla açtıkları 140’ı aşkın davanın devam ettiğini hatırlatarak, her davada Atatürk’ün "şartlı bağışını" ve vasiyetini gündeme getirdiklerini belirtiyor.

1925’te kurularak, 1937 yılında Atatürk tarafından Hazine’ye şartlı bağışlanan Atatürk Orman Çiftliği, şimdiye kadar arazisinin yarıya yakınını kaybetmiş durumda. Atatürk o dönemde kişisel mülkiyeti olan Çiftlik arazilerini Hazine’ye bağışlarken "Halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilesiz ve nefis (sağlıklı) gıda maddeleri temin eylemek" şartını ekliyor.

Karakuş, en son "vasiyeti ihlal" davası da açtıklarını ancak yargının Atatürk’ün iradesini esas almadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Yargı Atatürk’ün AOÇ ile ilgili şartlı bağışı ve vasiyetini, mal varlığını halkına vakfeden iradesini esas almadı. Atatürk AOÇ’yi halka gezecek alanlar yapılması, ucuz ve temiz gıda sağlanması için vakfetmiş. Şimdi onun iradesi dikkate alınmıyor ama mevzu bahis vakıf olunca, 600 yıl geriye gidilerek vakfedenin iradesi dikkate alınıyor."

Türkei Gericht ebnet Weg zur Umwandlung der Hagia Sophia

Danıştay’ın gerekçesinde bu konuda şöyle denilmişti:

"Ayasofya'nın, vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu, bedelsiz olarak kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşıdığı, tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğu… Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki, değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği…"

Prof. Dr. Metin Günday

Prof. Dr. Metin Günday

Günday: "Mülkiyet hakkının korunması söz konusu"

Peki, hukukçular bu konuda ne düşünüyor?

İdari hukuk uzmanı Prof. Dr. Metin Günday, DW’nin Ayasofya kararının AOÇ için bu açıdan emsal olup olamayacağına ilişkin sorusuna şu yanıtı veriyor:

"Ayasofya'da ortada bir vakıf senedi var. AOÇ'de ise Atatürk'ün vasiyetnamesi ile şartlı bağışı var. İkisi bu açıdan farklı ancak bu iki durumun ortak yanı mülkiyet hakkının korunması hususu."

Günday, bu nedenle yargıya mülkiyet hakkının korunması için başvuru yapılabileceğini söylüyor ancak mahkemelerin nasıl bir karar vereceği ile ilgili tahmin yapmanın mümkün olmadığını ifade ediyor.

Danıştay’ın gerekçesinde ayrıca devletin vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü bulunduğuna da dikkat çekiliyor.

Çeşitli hukukçulardan konuyla ilgili görüşler alan Mimarlar Odası şimdi Ayasofya kararını emsal göstererek yeni bir hukuki mücadelenin içine girmeye hazırlanıyor.

Karakuş, hazırlıklarını sonlandırdıktan sonra ilk olarak Tarım ve Orman Bakanlığı’na bir yazı ile başvuru yapacaklarını anlatıyor. Ancak Bakanlık’tan olumlu yanıt gelmesine pek ihtimal verilmiyor.

Daha sonraki süreci Karakuş şöyle anlatıyor:

"Aynı yolları deneyerek ve bu Ayasofya kararına da atıfta bulunarak AOÇ’nin Atatürk’ün şartlı bağışına uygun hale getirilmesi, yani aslına rücu etmesi için konuyu yargıya taşıyacağız."

Son olarak Anayasa Mahkemesi (AYM), Çiftliğin kanun hükmünde kararname ile yapılaşmaya açılmasının iptali talebiyle CHP’nin yaptığı başvuruyu reddetmiş ve "Arazinin AOÇ’ye şartlı ve mükellefiyetli geçtiği tespit edilememiştir" demişti.

Mimarlar Odası’ndan dayanışma çağrısı

Mimarlar Odası Ankara Şubesi daha sonra yaptığı yazılı açıklamada, konuyla ilgili olarak başlatılacak hukuki süreçte herkesi dayanışmaya çağırdı.

Açıklamada, "Bu dava sadece Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin davası olmayacaktır elbette. Bu dava Cumhuriyetin, modernitenin bu ülkenin kurucusunun imzasının arkasında duranların büyük davası olacaktır, herkesin müdahil olmasını isteyeceğiz" denildi.

Atatürk’ün şartlı bağışına rağmen arazileri alınan AOÇ’nin aslına rücu edene kadar mücadeleye devam edeceklerini de belirten Oda, "Bu süreçte bize destek olmak isteyen herkesi dayanışmaya davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Gülsen Solaker /Ankara

 Deutsche Welle Türkçe