Hukukçu Kerem Gülay Güney Afrika'nın İsrail'e açtığı soykırım davasını değerlendirdi

'ALMANYA'NIN İSRAİL'İN YANINDA ALMASI ŞAŞIRTICI'

Hukukçu Kerem Gülay Güney Afrika'nın İsrail'e açtığı soykırım davasını değerlendirdi

Hukukçu Kerem Gülay Güney Afrika'nın İsrail'e açtığı soykırım davasını değerlendirdi: Türkiye müdahil olsaydı prestij kazanırdı

Koç Üniversitesi'nden Uluslararası Hukuk Uzmanı Kerem Gülay, İsrail'in Güney Afrika'nın şikayetiyle soykırım suçlamasıyla yargılandığı Uluslararası Lahey Adalet Divanı'ndaki davayı değerlendirdi. Gülay, davanın Nürnberg Mahkemelerinden bu yana gerçekleşen en büyük dava olduğunu söyledi. Türkiye'nin davaya müdahil olmamasını değerlendiren Gülay, "Türkiye eğer müdahil olsaydı uluslararası camiada prestij kazanırdı" yorumunda bulundu.

YEŞİM GÖKÇE

DEM Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun YouTube kanalına konuk olan Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Uluslararası Hukuk Uzmanı Kerem Gülay, Lahey'deki soykırım davası hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Bu önemli konu, hem Türkiye'de hem de uluslararası arenada geniş yankı uyandırdı.

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Uluslararası Hukuk Uzmanı Kerem Gülay, DEM Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun YouTube programında, Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Lahey'deki soykırım davasına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Gülay, Türkiye'nin bu davaya müdahil olmasının potansiyel etkilerini ve davanın uluslararası önemini vurguladı.

Uluslararası Lahey Adalet Divanı'nda İsrail'e karşı açılan tarihi soykırım davası, dünya gündeminin merkezine oturdu. Güney Afrika, İsrail'in Gazze'de işlediği iddia edilen soykırım suçları için başvuruda bulundu. Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Kerem Gülay, bu konuyu Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun programında detaylı bir şekilde ele aldı.

Kerem Gülay'a göre, bu dava, Yahudi soykırımına imza atan Nazilerin yargılandığı Nürnberg Mahkemelerinden bu yana gerçekleşen en büyük uluslararası hukuk olaylarından biri. Gülay, hem siyasi hem de hukuki açıdan davanın önemine dikkat çekerek, İsrail'in savunmasının zayıflığını ve Güney Afrika'nın güçlü argümanlarını vurguladı.

basliksiz-4a.jpg
Ömer Faruk Gergerlioğlu

'TÜRKİYE MÜDAHİL OLSAYDI ULUSLARARASI PRESTİJİ ARTARDI'

Gülay, Türkiye'nin davaya müdahil olmasının, hem uluslararası hukukta önemli bir adım olacağını hem de Türkiye'nin küresel imajını etkileyebileceğini belirtti. Türkiye'nin soykırımı önleme yükümlülüğüne dikkat çekerek, bu tür davalarda aktif rol almanın gerekliliğini vurguladı.

'ALMANYA'NIN İSRAİL'İN YANINDA ALMASI ŞAŞIRTICI'

Davada Güney Afrika'ya destek veren ülkeler ve İsrail'in yanında yer alan ülkeler arasındaki ayrım, uluslararası politikanın karmaşık yapısını gözler önüne serdi. Gülay, Almanya'nın İsrail'in yanında yer almasının şaşırtıcı olduğunu ve bu durumun Almanya içinde de eleştirildiğini belirtti.

'TÜRKİYE OLARAK GÜNEY AFRİKA'YA TEŞEKKÜR ETMELİYİZ'

Kerem Gülay, İsrail'e karşı açılan bu davanın, hem hukuki hem de politik açıdan tarihi bir öneme sahip olduğunu vurguladı. Gülay, Türkiye'nin ve diğer ülkelerin bu davaya olan yaklaşımlarının, gelecekteki uluslararası ilişkileri şekillendireceğini ifade etti. Ömer Faruk Gergerlioğlu ise Türkiye toplumu adına Güney Afrika'ya teşekkürlerini sunma niyetinde olduğunu belirtti, bu davranışı insanlık adına önemli bir adım olarak nitelendirdi.

basliksiz-5a.jpg
Kerem Gülay

İŞTE KONUŞMANIN TAMAMI

Kerem Gülay: Bana göre Nürnberg Mahkemelerinden bu yana gerçekleşmiş en büyük uluslararası hukuk olayı demek yanlış olmaz. Daha önce Bosna’daki soykırıma ilişkin Uluslarası Adalet Divanı dava görmüştü, Yugoslavya Ruanda soykırımı, Ruanda Uluslarası Suçlar mahkemesinde ele alınmıştı, Uluslararası Ceza Mahkemesi diye bir mahkeme kuruldu daimi olarak fakat bu dava basit dava olarak görünüyor, soykırım iddiası ile açılmış ilk dava değil son dava da olmayacak hem siyaseten hem hukuken enteresan şeyler gösterdi. Davaya katılacağını beyan eden veya davaya destek veren karşı çıkan ülkelerin açıklamaları oldu. Bu açıklamalar da biz; küresel kuzey ve küresel güney ayrımını net bir şekilde görüyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz işin uzmanısınız ve dikkatle takip ediyorsunuz ve ayrıntıları da iyi biliyorsunuz fakat işin A’sından başlayıp haberdar olmayan kişilerin anlayacağı şekilde Z’ye giderseniz çoğu kişi konudan uzak.

Kerem Gülay: 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde soykırımı önleme ve soykırım yapmama hükümlülüğü ve soykırımı cezalandırma hükümlülüğü var. aynı sözleşmenin 3. Maddesi ve devamında hangi eylemlerin soykırım eylemi olduğu tanımlanmış. Öldürmek, yaralamak, yaşanmayacak hale getirmek bölgeyi gibi eylemler var. aynı sözleşmenin 9. Maddesinde; “Eğer soykırım olup olmadığına veya bu sözleşmesinin yorumlanmasına ilişkin herhangi bir meseleye dair uyuşmazlık olursa o zaman bu sözleşmeye taraf devletler konuyu Uluslararası Adalet Divanı’na götürebilir.” Uluslararası Adalet Divanı eski bir kararında soykırıma çekince konulmasına kabul etmedi, 9. Maddeye çekinceler az sayıda vardı ama onlar da geçersiz kabul ediliyor ve her şeyden öte hem İsrail hem Güney Afrika hem de Türkiye, bu sözleşmeye taraf. Aslında bütün devletler soykırım sözleşmesine taraf olmayan yok. Her devlet soykırım sözleşmesine dayanarak uluslararası adalet divanına gidebilir.

Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisinin sağlanması için 2 koşul gerekiyor özel ve genel yetki olması gerekiyor. Genel yetki hükmü; Uluslararası Adalet Divanı’nın 36. Maddesi sağlıyor ve genel yetki hükmü: “Uluslararası Adalet Divanı statüsüne taraf olmak gerekiyor.” Uluslararası Adalet Divanı statüsüne tüm Birleşmiş Milletler üyeleri otomatik olarak taraf kabul ediliyor. Hem divanın statüsüne taraf olma şartı hem de özel yetki şartı 9. Maddesi ile sağlanıyor. Dava koşullarına ilişkin yapılabilecek itirazlar var. Yetki var. bu yetkiye dayanarak Güney Afrika 29 Aralık 2023 tarihinde İsrail’in Gazze’de yaptığı askeri operasyonlar sırasında soykırım yaptığı, alternatif olarak ve veya soykırımı önlemediği veya cezalandırmadığını ve sadece soykırımı değil soykırım çağrısı yapanların da ki İsrail’in çeşitli devlet yetkilileri bakımından iddialar var, bunları dile getirdi dava dilekçesinde. Dosya hazırladılar bu dosyayı Uluslararası Adalet Divanı’na verdiler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İsrail’de herhangi bir yargı organı yetkililer konusunda adım atmadı dediler öyle mi?

Kerem Gülay: Evet. İsrail’de herhangi bir yargı organı adım atınca İsrail’deki yargı organları İSraiL’deki gerçek kişiler, başbaşkan, askerleri gibi Uluslararası Adalet Divanı’nda kişiler yargılanmaz. Uluslararası Adalet Divanı’na kişiler gidemez. Uluslararası Adalet Divanı’na sadece devletler gidebilir ve orada sadece devletler yargılanıyor. Uluslararası örgütlerin de yargılanması söz konusu değildir. Netenyahu, Cumhurbaşkanı yargılanmıyor. İsrail Devleti soykırımı yaptı veya soykırımı önlemediği için yargılanıyor. Bir devletin soykırım ile itham edilmesi çünkü soykırım esasa yönelik hukuk bakımından soykırım suçu Uluslararası hukukun emredici kuralı olarak kabul ediliyor. Değiştirilebilecek bir kural değildir. Bir devletin soykırım işlediğini iddia etmek o devletin tüm uluslararası hukuku yok saydığını iddia etmek gibi bir şey.

Güney Afrika çok ustaca hazırlanmış, sunulmuş, üstün nitelikli kısa zamanda başvuru yaptılar. Başvuru yapanlardan bir tanesi benim hocam. Çok başarılı bir dosya. Tüm takip ettiğim uluslararası hukukçular Güney Afrika’nın başarılı ve ikna edici bir dava ortaya koyduğunu söylüyorlar. Vatandaşlar bu soykırım diyebilirler, soykırım bu kadar basit değil. Burada çok teknik detaylar var. Fevkalade önemli nüanslar var o yüzden uluslararası mahkemeyi ve Uluslararası Adalet Divanı gibi tutucu mahkemeyi ikna etmek için başarılı bir şekilde ortaya konulması gerekiyor. Kullandığınız her kelime gösterdiğiniz her delilde geçici durdurma görüşmesiydi geçen hafta bunun için Güney Afrika’nın soykırım olduğuna yönelik makul ölçüde delil sunması gerekiyordu. Kesin ikna edici veya hiçbir şüpheye yer bırakmayacak delil değil makul ölçüde ve bu standardı Güney Afrika’nın kesinlikle sağladığını düşünüyorum. Benim dışımda benim bildiğim İsrailli, Alman dünyanın her yerinden tüm uluslararası hukukçular istisnasız olarak bu aşama için Güney Afrika’nın yeterli miktarda delil koyduğunu düşünüyorlar. Eğer Uluslararası Adalet Divanı geçici tedbir kararı almazsa çok şaşırtıcı bir şey olur. Ben bu işin hukuktan değil başka bir yerden kaynaklandığını düşünüyorum. Uluslararası Adalet Divanı uluslararası adalette politik bir unsur var ama buna girecek bir yapı değil.

basliksiz-3-001.jpg

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İsrail hukuken oldukça zor durumda diyorsunuz.

Kerem Gülay: Geçici tedbir aşaması için evet, davanın nihai sonucunu şu aşamada ön görmek zor delillerin geri kalanını görmek lazım. İsrail zor bir aşamada sadece Güney Afrika başarılı şekilde bu iddiayı ortaya koyduğu için değil İsrail, kepaze bir savunma yaptığı için. İnsanlar “Kendi tabanınızı fitillemek için kullandığınız ifadeler ülkemizi soykırım ile suçlanacak hale getirdi. Askerler kendi yaptıkları yağmaların görüntülerini paylaşıyorlar. Kendi devletimiz ve onların şahısları aleyhine delil ortaya koyuyor.” diyorlar. Bu savaşın en korkunç yanlarından bir tanesi; katliamların canlı yayınlanması. Şu an her askerin elinde kameralı telefon ile patlamış eve giriyorlar, içeride küçük bir kız çocuğunun kolyesini alıyorlar sevgililerine video yolluyorlar bunu da sosyal medyada paylaşıyorlar. Bu hiçbir şekilde askerlik etiği ile bağdaşan hareketler değil. Bunların esasında İsrail tarafından soruşturulması gerekiyor. Bu ciddi bir şekilde bir delil teşkil ediyor. İsrail o kadar kendi iç nüfusunu Netanyahu destekçisi kitleyi ateşliyor ki Uluslararası Adalet Divanı’nda kendi aleyhine delil olacağı ihtimalini ciddiye almadı. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrailli görevlilerin yargılanacağını ciddiye almadı. En büyük katliamları işleyen devletler bile bunları bu kadar canlı yayınlamazlar.

Yemen’de insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri gerçekleştiriliyor. Suudi Arabistan eli ile insanlar açlıktan sefaletten kırılmak üzeredeler. Filistin’den çok daha ciddi bir durumda. Suudi Arabistan Yemen’in devrik hükümeti fakat Yemen Gazze kadar ilgi çekmedi. Belki yurt dışında Filistinliler gibi diyasporası olmadığı için de olabilir ama çekmedi, çekmemesinin sebeplerinden biri Yemen’de olanları canlı yayınlayan sosyal medyada yayınlayan insanlar yok. Yemenli korsanlardan bir tanesi gemiye çıkarken yayın yapmış. Gazze’de her dakika her şeyi dışarıya yayınlıyorlar. Yapanlar yayınlıyor mağdurlar da değil. Bunun kendi aleyhine döneceğini düşünmediler. İsrail’in fevkalade hukukçuları var, dünyanın üstünde hukuk eğitimi var. Almanları da geri de bıraktılar fakat bu hukukçular da Türkiye’deki meslektaşlarımız gibi hükümetlerinin aktif politikalarında hiçbir etki sahibi değiller. Bu operasyonları onaylamayabilirler, onaylamasalar bu operasyonlar hukuken yapılamaz ama bunları onaylıyorlar veya “Bakın böyle şeyler yapmayın.” bile diyorsa hukukçular Netanyahu hükümeti ve İsrail ordusu bunları dikkate almayabiliyor olabilir ama hiçbir aklı selim hukukçu bu kadar kendi aleyhine delil oluşturmasını “müvekkilini” istemez. İsrail’in savunması; tüm savunmasında Güney Afrika’nın sunumundan sonra asistan ve öğrenciler ile oturduk, dersimde izlettim bunu.

Hocalarımız da geldiler izlemeye, gayet hukuki teknik sorular sorarak verimli bir çalışma oldu. İsrail’in ne söyleyebileceğini düşündük. Dava açıldığından beri ne yapabileceğini düşündüm. İsrail o kadar yanlış bir savunma stratejisi izledi ki; bu sebeple kaybedecekler. İsrail; savunmasının büyük bölümünü HAMAS’ın yaptıklarının videolarını göstermeye harcadı. Bu bir ajitasyon. Uluslararası Adalet Divanı ilçe mahkemesi gibi her türlü şeyin ortaya döküldüğü, duygusal ve ajitasyon olan yerler değildir. Oradaki yargıçlar bu tip şeylerden rahatsız olurlar bunlar ceza yargıcı değil, bunlar devlet düzeyinde yargılama yapan kompleks işlere bakan yargıçlar şiddete ekspoze olmamış insanlar, İsrail antipati yarattı, uluslararası topluma kötü şeyler olduğuna ikna etmek için kullandılar ama siz bunu başka yerde de yayınlayabilirdiniz, savunmanız için size verilen zamandan kaybetmiş oldular. İsrail savunmasında büyük ölçüde meşru müdafaa hakkı üzerine koydu. Marko Milanović uluslararası bir hukukçudur, İsrail’in meşru müdafaa hakkı var mı yok mu üzerine analiz yazdı, hukukçulara öneriyorum. Vatandaşların kolay anlayabileceği bir metin değil.

Varsayalım İsrail’in işgal edilmiş topraklar üzerinde meşru müdafaa hakkı var ki bu tartışabilir bir şey, varsayalım böyle bir hak var, meşru müdafaa hakkının kullanılması kimseye soykırım yapma hakkı vermez. Uluslararası hukukta devletlerin sorumluluğuna ilişkin ilkelerde sorumluluğu ortadan kaldıran bir unsurdur meşru müdafaa fakat soykırım bakımından değil. Bu çok beyhude bir savunmaydı, “Ben meşru müdafaa hakkımı kullanıyorum istediğimi yapıyorum.” Diyemezsiniz çünkü bir sınırı var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: “Netenyahu: “Siz de İŞİD’e karşı acımasız saldırılar yapan dünya devletleri değil misiniz? Dünya devletleri acımasızca İŞİD’i ezdi geçti biz de savunma hakkı çerçevesinde bunu yapıyoruz. Ne var bunda?” dedi. Ne dersiniz buna?”

Kerem Gülay: Abesle iştigal neden? 1-) İŞİD’in statüsü tartışılır ama tüm militanları sürekli teyakkuz ve savaş halindeler halbuki İsrail’in bombaladığı yerlerde HAMAS militanından çok sivil var. meşru müdafaa hakkına ilişkin tartışmadan bağımsız olarak Hamas militanları saldırı düzenliyorsa siz cevap verebilirsiniz, devletin cevap vermemesi meşru müdafaa değil bu ama bir öz varlığını koruma, aksi düşünülemez her kişi veya kurum böyle davranır fakat İsrail’in öldürdüğü 25 bin kişinin kaç bini Hamas militanı? 12 bin bebek çocuk diye biliyorum. Yarısı bebek çocuk. Hamas bildiğim kadarıyla çok yoğun bir kadın savaşçı olan bir örgüt değil, Hamas’ta kadınların rolü var fakat savaşçı olarak değil. 6-7 bin civarında kadın var. 25 bin kişinin 7 bini erkek ki erkeklerin de hepsine Hamas militanı diyemezsiniz çünkü bazı yerlerde Güney Afrika davada sundu, 85 kişilik bir ailenin tamamı yok edilmiş. O ailede hiçbir şey kalmadı dünya üzerinde. Çok acıklı bir şey o ailenin hatırası kalmadı. Güney Afrika’nın duruşu onurlu bir duruş çünkü “Ben soykırım olabileceğini düşünüyorum, siyaseten atıp tutmuyorum. Bakın gelip Uluslararası Adalet Divanı’nın önüne geldim, sen soykırım yaptın diyorum, sen buna cevap ver. Divan karar versin, sen değil ben değil, başka bir devlet değil bir mahkeme karar versin buna.” diyor. Bunda korkunç bir onur, fevkalade bir kalite var aynı zamanda geçici tedbir talep ederken sadece İsrail’e karşı değil biz kendimize karşı da geçici tedbir talep ediyoruz. Bu dursun artık! Fevkalade bir ekip, önce diplomat çıktı, büyükelçi o bakanı tanıttı, bakan hukukçuları tanıttı, bakan bir açılış konuşması yaptı.

Benim hocam John Dugard yargı yetkisini ortaya koydu, İsrail’in yapabileceği yargı yetkisine ilişkin tüm savunmalara peşinen set çeken bir fevkalade bir sunum yaptı. Hepsi teknik bakımdan başka şekilde ifade edebilir miyim diye düşünmüşümdür ama söylenmesi gereken her şeyi söylediler. Bunun karşısında bana kalırsa çok ciddiyetsiz bir şey var; Malcolm N. Shaw uluslararası hukuk (International Law) diye geçen bir kitap eskiden derslerde okuturduk, ben artık tek bir kitap kullanmıyorum. İsrail’in hukukçusu buydu, temel ders kitabının yazarı İngiliz hukukçu. Sunumunu yaparken kağıtların yerini karıştırmış, “Kağıdım nereydi?” dedi, bunu öğrencilerimiz bu işin farazi yarışmalarında yapsa ben kıyameti koparırım. En sevimsiz yüzümü görür öğrencilerimiz. Gayri profesyonel bir davranış, bir de Güney Afrika’nın sunumunun akşamına İsrail Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Güney Afrika’nın hukuk ekibine terör destekçiliği ile suçlayan çok çirkin açıklamalar yaptı. Hukukçular, mahkemede karşı karşıya geldiklerinde “Biz birbirimizin düşmanı değiliz, meslektaşız.” Karşı argümanlar sunabilir, tartışabiliriz, bazen iş hararetli de olabilir fakat bittiğinde profesyonel nezaket çok önemli. Siz karşı tarafın avukatını, hukukçusunu terörist diye yaftalayamazsınız, bu çok çirkin bir şey. Ben eğer Malcolm Shaw’ın yerinde olsaydım müvekkilim benim mesleki itibarımı iki paralık edecek şekilde karşı rakibime hakaret ediyor diye ya istifa ederdim ya da konuşmama özür dileyerek başlardım bunun ikisini de yapmadı. Bu Shaw gibi hukukçu bakımından kariyer itibari çok güçlü olduğu için açık açık eleştirilmeyecektir fakat bir daha Shaw’un karşısına çıkan hiç kimse Shaw’u ciddiye almayacak diye düşünüyorum bence bu haysiyet sınırlarını zorlayan bir davranıştı. Yine İsrail’in temsilcileri aşırı duygusallık dolu, bu arada İsrail’in temsilcileri, avukatları Güney Afrika’lılar konuşurken bıyık altından gülüyorlardı, tuhaf şeyler yapıyorlardı. Bu öğrenciler arası farazi dava yarışmalarında bile kabul edilemez kaldı ki herhangi bir mahkemede kabul edilemez, Uluslararası Adalet Divanı’nda diplomatik adap ve hukuk ile bağdaşmayan bir şey. Neden böyle davranıyorlar? Bunu ben hukukçu olarak açıklayamıyorum bu psikologların değerlendirmesi gereken bir konu. Umarım politik psikoloji çalışan çok değerli akademisyenlerimiz var ve sosyologlarımız bu konulara eğilirler. Ben rasyonel bir savunma veya bir tutum içerisinde olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çok güçlü bir iddia ile çıkan Güney Afrika var, çok güçlü delilleri var, çok güçlü argümanları var ve oldukça zayıf bir savunma veren ve bilim ve hukuk dışına çıkan ajitasyonlar yapan bir İsrail karşımızda. Güney Afrika’nın yanındaki ülkeler kimler? İsrail’in yanındaki ülkeler kimler?

Kerem Gülay: İsrail’in savunmasının tek bir tutar yanı var, sadece bundan belki %100 aleyhlerine çıkacak kararı biraz lehe çevirebilecek. Uluslararası Adalet Divanı’nın vereceği geçici tedbir kararının emrinin içeriğini sınırlamaya çalışabilirler. “Mahkeme bana çatışmaları tamamen durdur diyemez, mahkeme sadece ve sadece bana hukuka uygun davranmamı talep edebilir. Belli limitler koyabilir ama tamamiyle benim hiçbir operasyon yapmamamı mahkeme hükmedemez.” diye sundu İsrail. Hukuken bunun kabul edilebilir en azından tartışılabilir tarafları var. Akşamına Netanyahu’nun “Mahkeme ne karar verirse versin biz durmayacağız.” açıklaması da bence İsrail’in bu riski bildiği ve mahkeme ne karar verişe versin tansiyonları düşürüp daha nokta operasyonlarına devam edeceği izlenimini yarattı. Kim kimin yanında yer alıyor? Ürdün ve çok takdir edilesi bir şekilde Bangladeş Güney Afrika’nın yanında duracaklarını, sadece destek açıklaması yapmadılar “Biz davaya taraf olarak 63. Madde usulü dediğimiz usulü kullanarak davaya katılacağız.” Dava arkadaşlığı bu Türk hukukunda bunun adı, davaya katılacağız diye açıklama yaptılar. İsrail’in yanında çok beklenmedik bir aktör var; Almanya! Almanya davaya katılacağını açıkladı. Bu çok düşündürücü bir konu. Almanya çünkü daha önce soykırım davalarına Gambia, Myanmar’a katıldı fakat soykırım iddiasında bulunan devletin yanında katıldı. Şimdi soykırım olmasın diye bu kadar aktif dış politikayı izlediğini iddia eden bir ülkenin neden soykırım yaptığı iddia edilen bir ülkenin yanında davaya katılacağı bence soru işareti! Aslında soru işareti değil bana göre hukuki analizin dışında, Almanya’nın tarihinden gelen çeşitli komplekslerinin, çeşitli mecburiyetlerinin belki bir sonucu fakat Almanya’da da bu durum eleştiriliyor.

Biz daha yayına başlamadan kısa bir süre Stephen Thaman bunun siyaseten düşüncesizce, hukuken savunulamayacak, savunması güç bir karar olduğunu açıkladı. Bu önemli bir Alman hukukçudur Stephen Thaman. İsrail’in yanında geçici tedbir duruşması aşamasından sonra davanın esası için çok kuvvetli bir müttefik var çünkü Almanlar bu işte hukuk ile ilgili her işte olduğu gibi çok üst düzey isimlere sahip. Dışişleri Bakanlığı’nın uluslararası hukuk bilgisi olağanüstü derecede kapasiteye hükmediyorlar. Alman Barolarında bu konu ile ilgili olan insanlar var. Dolayısıyla asıl dava için, geçici tedbir sonrası için İsrail’in yanına kuvvetli bir destek geldi. Ürdün’ün ekibi iyi, Bangladeş’in bilmiyorum ama bunların da iyi bir ekip ile çıkmaları gerekiyor aksi takdirde Güney Afrika’nın işi daha zor. Türkiye hangi aşamaya kadar sunulabilir, bunun süresi var. Türkiye katılabilir hala ama artık bir an önce karar vermesi gerekiyor çünkü katılamazsa çok geç olacak.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bizden 3 iktidar yetkilisi gitti, o da vitrine bir şov için herhalde. Bu kadar yüksek düzeyde yargılama yapılırken iktidar katılma yerine “Orada görüneyim.” Dedi herhalde. Ne dersiniz?

Kerem Gülay: 3 kişi gitti diye biliyorum, bir tanesi uluslararası hukukçudur, benim saygı duyduğum bir milletvekilimiz. Onun gözlem yaptığını ve belki gözlemlerini Sayın Cumhurbaşkanı veya Dışişleri ile veya TBMM ile paylaşıp böyle bir inisiyatife önderlik edebileceğini düşünüyorum, umuyorum. İyi bir hukukçudur ve bence bu konuya da vicdanen de ilgilidir diye düşünüyorum şahsen tanımıyorum ama çok iyi bildiğim biri. Diğer iki kişinin konu ile hiçbir alakası yok tamamen siyasi. Oraya gönderilebilecek son insanlar. Bunu izleyip anlayabileceklerini bile düşündüğüm insanlar değil. İkisi de avukat ama uluslararası hukukçu değil. Türkiye’de bu henüz çok oturmuş bir tartışma değil ama uluslararası hukuk ayrı bir uzmanlık alanı. Herhangi bir avukatın uluslararası hukukçu ile uluslararası hukuk konuşması ahkam kesmesi oradaki süreci anlaması çok kolay değil, bu konuda özel olarak bir teknik gerekiyor çünkü bizimkinden çok farklı dinamikler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Güney Afrika halkların vicdanlı insanların selam duracağı çok değerli bir iş yaptı çünkü karşısında çok güçlü bir devlet var. Amerika’yı, İngiltere’yi, Almanya’yı yanına alabilecek korkunç suçlarına rağmen yanına bazı ülkeleri alabilen çok güçlü bir İsrail var buna rağmen tüm dünyanın cesaret edemediği bir şeyi yaptı ve “Biz varız” sözünü çok hak etti. Ne dersiniz? Güney Afrika’ya ne yapabilirler? Önemli bir soru, Güney Afrikalılar büyük bir gurur duyuyorlar ve biliyorsunuz Güney Afrika hukuk ekibini Güney Afrika’da havaalanında coşkuyla karşıladılar. Bizim ülkemizin yapamadığını orası yaptı. Biz kültürel çok büyük bir ilişkimiz olmasına rağmen bunu yapamadık, Güney Afrika’nın nüfusunun %2.5’u Müslüman ve Filistin’e çok uzaklardalar ama onlar; “Biz bu tür soykırımları çok yaşadık, bir vefa borcudur insanlığa karşı biz bunu yapmalıydık.” diye düşündüler bu çok inanılmaz bir karakter örneği ve o yüzden böylesi dev bir gücü karşımıza aldık.

Kerem Gülay: Güney Afrika’da iki unsur var. Birincisi; Güney Afrika’nın siyasi sebepleri de var bu davayı açmak için çünkü İsrail Apartehid Rejimini destekledi, bu bir tür aynı zamanda ona cevap esasında gecikmiş de olsa fakat gerçekten Güney Afrika’da insan hakları konusunda çok ciddi sorunlar ile boğuşan bir ülke olsa da Güney Afrika’nın insan hakları ve hukuk konusunda muazzam bir kültürü var, dünyanın en iyi Anayasa Mahkemelerinden bir tanesi, uluslararası hukukçuları, hukukçuları var. Dugard ve diğer hukukçular hakikaten fevkalade hukukçular ve ciddi bir sivil toplum kültürü var. Peki İsrail buna karşı ne yapabilir? Bu unutulacak yenilecek, yutulacak bir şey değil! Diplomatik tepki, fevri şeyler yapmaya çalışacaklardır fakat hiçbir şey yapamazlar çünkü uluslararası hukukta bir hakkını kullanıyor Güney Afrika. Siyasi olarak sıkıştırmaya çalışabilirler fakat günümüzün ekonomik ilişkilerinin karmaşıklığı, Güney Afrika’yı ekonomik buhrana sokacak bir gücü ne İsrail’e ne İsrail’i destekleyenlere böyle bir imkan tanımıyor. Söz gelimi ithalatı, ihracatı durdursalar Güney Afrika bunu da Dünya Ticaret Örgütüne taşır ve bu sefer bir sürü devlette İsrail’i orada sıkıştırır. O yüzden kolay değil, o yüzden korkmamak gerekiyor, belki Türkiye’nin de bunları önce öğrenmesi gerekiyor çünkü maalesef bu konudaki potansiyelimiz kısıtlı.

Dünya Ticaret Örgütü ile ilgili Ekonomi Bakanlığı ilgileniyor bu aynı zamanda Dışişleri, bir koordinasyon gereken bir şey, bakanlıklar arası koordinasyon ne derecede, bu konuda literatür zayıf olduğunu gösteriyor. Cesur olmak gerekiyor. Bu konuda Türkiye bir dava açsa acaba ticaretimiz etkilenir mi utanç verici bir düşünce ama etkilenmez. Bir süre kısa süre etkilenir ama çok etkilenmez. Bunlar bu kadar önemli bir konuda bir sebep değildir çünkü unutmamak lazım; Türkiye’nin sadece soykırım sözleşmesinden doğan bir dava açma hakkı yok! Türkiye’nin soykırım sözleşmesinin 2. maddesi uyarınca soykırımı önleme yükümlülüğü var bu bir uluslararası hükümlülük ve eğer Türkiye bunu yapmazsa bunu nasıl yapabilir Türkiye? Asker mi gönderecek? Kabul edilen bir şey değil! Dava açabilir, davaya katılabilir ve fevkalade liderlik örneği gösterebilir, küresel güneyin önünde lider duruşu gösterebilir, bu bizim lehimize olur. Eğer Türkiye hiçbir şekilde dava açmazsa Sayın Cumhurbaşkanı açıkça İsrail’e karşı soykırım ithamında bulunduğu için İsrail davayı kazanırsa, İsrail bu sefer Türkiye’ye karşı bunun tespitini içeren, Türkiye’yi bu şekilde uluslararası mahkeme önünde kınatacak bir dava açabilir. Bu kararları iyi okumak gerekiyor ve ben bunların takip edildiğini yeterince düşünmüyorum. Benim amacım kimseyi kötülemek değil ben kendi içinde yaşadığım toplumun iyi olmasını isterim, kapasite geliştirmesi yapmak mecburiyetindeyiz çünkü bu bizim ülkemizin de güvenliğini ve durumunu çok etkiliyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Umarım yetkililer bunları duyar ve gerekeni yapar, biz eleştiriyoruz iktidarı ama bu ülkenin vatandaşıyız ve ne olursa olsun eleştirsek de devlet adına bir şeyler yapılması gerektiğini söylüyoruz. “Yap kardeşim” diyoruz bunu yapmıyorlar! Sonunda kalkıp Güney Afrika yaptı ve biz de ayakta alkışladık ki ben aynı zamanda Vicdan Vakfı isminde bir vakıfta kurdum ve arkadaşlarımız ile kararlaştırdık, en kısa sürede randevu talebinde de bulunduk. Güney Afrika Büyükelçiliği ile bir görüşme gerçekleştirerek Türkiye toplumu adına onlara teşekkürlerimizi ve minnet duygularımızı ileteceğiz, insanlık adına ileteceğiz. O mazlum bebekler parçalanmış çocuklar kadınlar katledilmiş siviller adına bunu dileyeceğiz. Buradan da dilemiş olalım. Siz de çok yakinen olayı takip ediyorsunuz çok değerli görüşler sundunuz Sayın Hocam. Biz duruşmayı takip edeceğiz sizinle birlikte, çok önemli buluyoruz. Haftanın, yılın, yüz yılın en önemli konularından birisi çünkü Kerem Gülay hocamızın dediği gibi 20. Y.Y.’daki Nürnberg yargılamalarından sonra sanırım İsrail’e karşı ilk defa açılmış bir soykırım davası, yıllardır buna benzer fiiller işliyordu, sonunda insanlık ayağa kalktı, insanlığın vicdanı sızladı ve Uluslararası Lahey Adalet Divanı’nda adeta vicdan mahkemesinde İsrail yargılanıyor, çok önemli buluyoruz yakından takip edeceğiz daha sonraki duruşmaları da gelişmeleri de Kerem Gülay hocam çok yakından takip ediyor, çok önemli hocaların öncelik ettiğini söyledi bize, çok önemli değerlendirmeler aldık kendisinden.

KARAR