‘İnsan Hakları Eylem Planı’nın ardından geçen 24 saatte düşündüklerim

Bir ‘Avrupa Projesi’ olarak eylem planı

‘İnsan Hakları Eylem Planı’nın ardından geçen 24 saatte düşündüklerim

‘İnsan Hakları Eylem Planı’nın ardından geçen 24 saatte düşündüklerim

FEHMİ KORU YAZDI...

Devlet adına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından müjde olarak açıklanan ‘insan hakları eylem planı’ konusunda benden farklı düşünen ve şaşkınlığımı mazur görmeyen okurlar da, plana tepkilerini köşelerinde yazıya döken yazarlar da haklı.

Açıklanan metin Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası anlaşmalardan ve oradan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na yansıyan temel hak ve özgürlüklerle ilgili maddelerden çok farklı değil. Malumun ilanı mahiyetinde bir metin, açıklanan…

[Dün bir yazar, Selcan Taşçı Hamşioğlu, köşesinde, 1982 Anayasası’nda var olan temel hak ve özgürlüklere dair maddelerin bir listesini verdi: “Herkes, kişi hürriyetine ve güvenliğine sahiptir. (Madde19) Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Madde 20) Hiç kimsenin konutuna dokunulamaz. (Madde 21) Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. (Madde 22 ) Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. (Madde 24) Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple olursa olsun düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. (Madde 25) Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermemek serbestliğini de kapsar. (Madde 26) Basın hürdür. Sansür edilemez. (Madde 28) Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. (Madde 34) “

Yazarın anayasadan aktardığı listede konumuza ilişkin bir bu kadar daha madde var.

Size de malumun ilamı gibi gelmiyor mu duyurulan eylem planı?

Türkiye’nin evrensel ilkelere uygun bir yargı düzenine sahip, insan hak ve özgürlükleri konusunda titiz bir ülkeye dönüşmesi gerçekten hedefleniyor olsaydı, açıklanan metinle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyu önünde eyleme geçirileceği vaat edilen konular yasalarla pekiştirilirdi.

Oysa dün öyle olmadı.

Dün olanlar 

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül“Bu bir kanun metni değil, iyi niyet belgesi” diye kestirip attı.

[İyi niyet belgesiyse, kamuoyuna duyurulması neden Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapıldı? İyi niyet belgesinden sonra herhangi bir değişiklik yaşanmazsa -ki muhtemelen öyle olacak- bundan dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan suçlanacak.]

Akıl alır gibi değil.

Değişiklik yaşanmama ihtimalinin sebebi, duyurunun yapılması üzerinden geçen 24 saatte yaşananlardır.

Eylem planında yer alan konularda iyiye doğru bir gelişme yaşanacağına dair herhangi bir işaret alınmazken, işlerin eskisinden hiç farklı olmayacağını güçlü biçimde hissettiren gelişmeler siyasette ve yargıda yaşandı son 24 saatte.

Dünün en önemli tartışması, yine, Meclis’te kalabalık bir grupla temsil edilme hakkını altı milyona yakın seçmenin oyunu alarak başarmış HDP’nin kapatılması konusundaydı.

Meclis’in Anayasa Mahkemesi tarafından hakkı iade edilmiş CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun milletvekilliğini yeniden düşürmeyle sonuçlanacak süreci başlatma hazırlığında olduğu öğrenildi.

Bir vali için kullandığı ancak yanındaki birkaç kişinin işitebileceği bir nitelemesi küfür sayıldığı için açılmış davada, savcı, İstanbul belediye başkanı Ekrem İmamoğlu için iki yıla kadar hapis cezası talep etti. 

‘İyi niyet belgesini’ muhataplarının ciddiye almadıkları düne ait bu gelişmelerden de belli.

Daha da önemlisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından suçlanan veya attıkları mesajlarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği ileri sürülen insanlar için ardına kadar açılan cezaevi kapıları, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından benimsendiği ilan edilen ‘insan hakları eylem planı’ açıklaması sonrasında da sıkı sıkıya kapalı kaldı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları yine uygulanmadı.

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci ve öğretim üyelerini rahatsız eden rektör ataması sonrasında başlayan barışçı gösteriler sırasında gözaltına alınan gençler serbest bırakılmadı.

Kamuoyunun dikkatine ‘çıplak arama’ olarak sunulmuş yanlış davranışların tekrarlanmaması için tek bir savcı bile harekete geçmedi.

Partilerin lideri konumundaki siyasilerin birbirleri hakkında sarf ettikleri, tarafları rahatsız eden ifadeler yüzünden açılmış davalar var; ‘eylem planı’ içerisinde en büyük ağırlık ‘fikir özgürlüğü’ kavramına verilmiş olduğu halde o davalardan vazgeçme girişimi de görülmedi. 

Dün olmadı da yarın veya önümüzdeki günlerde olacak mı bu olmayanlar?

Sanmıyorum.

Bir ‘Avrupa Projesi’ olarak eylem planı

Peki de, nereden çıktı ‘insan hakları eylem planı’?

Bu sorunun cevabını dün Karar’da Yıldıray Oğur’un yazısında buldum.

Okuyalım:

“Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi, ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nın Uygulanmasını ve Raporlamasını Destekleme Projesi’ adıyla, bu eylem planı için yüzde 85’i Avrupa Birliği’nden ve yüzde 15’i Avrupa Konseyi’nden olmak üzere 1 milyon 200 Euro fon almış.

Avrupa Konseyi’nin sayfasında ayrıntılı bilgileri yer alan projenin amacı; ‘İnsan Hakları Eylem Planının uygulanmasını ve raporlanmasını desteklemek üzere, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı ve yetkili Türk makamlarının kurumsal kapasitelerini güçlendirerek Türkiye’de insan haklarının korunması çabalarına katkı sunmaktır.

Projenin paydaşları arasında ‘Adalet Bakanlığının ilgili birimleri, Adalet Akademisi, İçişleri Bakanlığı, yargı organları’ da gösterilmiş.

1 Eylül 2019 tarihinde başlayan projenin 18 ay sürmesi ve 1 Mart 2021 tarihinde tamamlanması’ öngörülmüş.”

Sizin anlayacağınız, açıklanan, hazırlanması için yüklü bir fon alınmış bir Avrupa Konseyi projesi imiş…

Yıldıray Oğur, isimlerini de vererek, Avrupa’nın değişik kurumlarından benzer projeler için destek almış sivil toplum örgütü liderlerinin başına, kurdukları bu tür ilişkiler yüzünden, açılmış dertleri bir bir sıralamış.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan ‘eylem planı’ bir sivil toplum örgütünün üstlendiği bir proje olsaydı, o örgütün lideri hakkında yargı devreye girer miydi?” sorusu başımı zonklatıyor…

Şu sırada yüzlerce günlük cezaevi konukluğu sürmekte olan yazar Ahmet Altan’ın babası, Çetin Altan, böyle durumlarda, “Enseyi karartmayın” derdi.

Çetin Altan’ın bir gazeteye 2015’te ölmeden önce verdiği vasiyet ağırlığına sahip mülakatta başlık olarak kullanılan cümlesi ise şu: “Hayal ettiğim ülke bu değildi”.

Ben yine de “Ülkemizin değerini bilelim” diyorum.

https://fehmikoru.com/insan-haklari-eylem-planinin-ardindan-gecen-24-saatte-dusunduklerim/

FEHMİ KORU