Seçim sonrası ekonomide ne olur?

Türkiye açısından bakarsak, durum iç açısı değil.

Seçim sonrası ekonomide ne olur?

Seçim sonrası ekonomide ne olur?

ESFENDER KORKMAZ YAZDI

Ekonomi yönetiminde yer alan bakanlar, Merkez Bankası ve yurt dışında birçok kuruluş enflasyonun seçim sonrasında düşeceğini tahmin ediyor. 2024 yıl sonu enflasyonu, Merkez Bankası’nca yüzde 36, MB piyasa katılımcıları anketinde yüzde 44 ve Bloomberg anketinde yüzde 43’tür.

Seçim sonrası deniliyor, çünkü herkes her ne pahasına olursa olsun, siyasi iktidarın seçim popülizminden vazgeçmeyeceğini biliyor.

Ancak yüzde 40 veya yüzde 60 enflasyon, ikisi de yüksektir. Dahası Türkiye’nin tek sorunu enflasyon değildir. Daha önemli istikrar sorunu, döviz sorunu ve dış borç sorunudur.

IMF’ye göre 2024 yılında “yüksek reel faiz, düşük büyüme ve yüksek dış borçlar tüm dünyada finansal istikrar üzerinde baskı oluşturacaktır.”

Türkiye açısından bakarsak, durum iç açısı değil.

1.Varlık Fonu’nu ihraç ettiği 10 yıllık ve dolar cinsinden tahviller yüzde 10 faizlidir. İsviçre bankaları Türk bankalarını arayarak yüzde 10 faizli Varlık Fonu tahvilleri teklif ediyor. Yine şubat başında Türkiye Varlık Fonu, 500 milyon dolar tutarında ve 5 yıl vadeli Eurobond ihraç etti. Getiri yüzde 8,375 oldu. ABD hazine bonolarında faiz oranı yüzde 4,2’dir. Bu kadar yüksek faizle Türkiye dış borçlarını sürdüremez.

2.Türkiye’de 2024 yılı GSYH’da büyüme oranı yüzde 3 olarak tahmin ediliyor. Ancak gelir artışını fert başına GSYH büyüme oranı gösterir. 2024’te binde 5 nüfus artışı olursa, fert başına GSYH’da büyüme oranı yüzde 2,49 olacaktır. Dış borçların ödenmesi için, önce gelir yaratmak ve sonra döviz sağlamak gerekir. Yüzde 2,49 oranında bir büyüme gelir yaratmaya yetmeyecek bir orandır.

3.Dış borçlarda kısa vadeli dış borç stoku risk oluşturur. Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç stoku 2017 yılında 177,5 milyar dolar iken 2024 yılı başında 225,4 milyar dolara yükseldi. Bir de üstüne 35 milyar dolar cari açık koyarsak, bir yıl içinde 250 milyar dolar çevirmemiz gerekir. Buna karşılık Türkiye’ye doğrudan yatırım olarak veya portföy yatırımları olarak yabancı sermaye gelmiyor. Tersine yerli sermaye çıkıyor.

Üretimde ithal ham madde ve girdi payı yüksektir. Bu nedenle döviz sorunu yaşarsak üretimde de daralma ve işletmelerde iflaslar olur.

Seçim sonrası Türkiye bu handikaptan ancak IMF’yle anlaşırsa ve 80-100 milyar dolar kredi alırsa çıkabilir.

Aslında üye ülkelerin IMF ile stand-by anlaşması yapmadan da kredi kullanma imkânı var. IMF bu kredileri şöyle tarif ediyor “Krizlerin önlenmesine veya etkilerinin hafifletilmesine yardımcı olmak ve güven tesis edilmesini sağlamak için, hâlihazırda güçlü politikaları olan üyeler Esnek Kredi Hattı’nı (FCL) veya İhtiyat ve Likidite Hattı’nı (PLL) kullanabilirler.”

Türkiye bir istikrar programı yapar ve gerçekten rasyonel politikalara geçerse, bu kapsamda IMF’den anlaşmasız kredi alma olasılığı var. Ne var ki istikrar programı yapmak, siyasi popülizmden vaz geçmek demektir. O zaman da ortada Ak Parti kalmaz. Bunun için siyasi iktidar IMF’den uzak duruyor.

Acaba siyasi iktidar Kanal İstanbul çevresinde arsa yaratarak yabancıya satacağını mı hesaplıyor? Ama öyle olsa bile yine de Türkiye IMF’ye gitmeden giderek artan döviz sorununu çözemez.

Bu durumda seçim sonrası kriz dibe vurabilir. Türkiye dış borçlarda temerrüde düşebilir.

ESFENDER KORKMAZ / YENİÇAĞ