ABD Türkiye’yi tuzağa çekiyor

Büyük Ortadoğu kapışması için artık tek bir saçma hareket yetiyor…

ABD Türkiye’yi tuzağa çekiyor

Hakan Çelenk / Analiz: ABD Türkiye’yi tuzağa çekiyor

Suriye 12 saatte paradigma değiştirdi: Büyük Ortadoğu kapışması için artık tek bir saçma hareket yetiyor…

“ABD’nin başardığını korumak ve tarihin tekerrür etmemesini sağlamak bizim de çıkarımıza…”

Yukarıdaki cümle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Washington Post’a yazdığı makaleden alındı. Altun, o sözleri IŞİD’le mücadeleden bahsederken sarf ediyor. Ancak Trump’ın saha hakimiyeti yok edilmiş IŞİD’le mücadeleden anlamsız şekilde bahsederken kördüğüm olmuş çıkarlar ağında Türkiye’den başka beklentileri olduğu kesin.

Hal böyleyken Suriye iç savaşı dün gece baş döndürücü manevralarla küresel ölçekte en kritik dönemece girmiş durumda.

Keza bölgedeki tüm aktörler oyun sahasına yeni taş sürdüğü 12 saate tanıklık ederken herkesin önceden hazırladığı manevraları ardı ardına uygulamaya soktuğu görülüyor. Dün gecenin düğümü ise Türkiye’nin ABD politikalarına yaklaşımına bağlı.

Önce dün gece neler yaşandı ne anlama geliyor kısaca bakalım.

YPG’nin yeni safa girmesi

İlk taşı oynayan YPG dün akşam elde tuttuğu bölgelerin devri için Şam’la anlaştı. Aslında şu kesin ki YPG taşını oynayan ABD’ydi. Bu çapta küresel oyunda Washington’un örgütün iplerini bir anda bırakması düşünülemez. Washington’un olası gelişmeleri hesaba katarak YPG-Şam uzlaşmasını bir opsiyon olarak tuttuğu ise sır değildi.

Sahi Trump geçen yıl Suriye’den çekileceğini açıklarken YPG’nin Esad’la uzlaşmasının iyi olacağından söz etmemiş miydi? Bazı ABD’li bürokratların aynı yönde demeçlerini buna ekleyin.  Batı basınının “Şam’la anlaşma olursa Trump zafer ilan edebilir” demesi vs. halihazırda arşivde duruyor.

Ortadoğu’da tek müttefiki olmayan yalnız YPG’nin varlığını adadığı gücün dayattığı anlaşmaya itiraz edecek ne gücü ne de çaresi vardı.

Şam da hazırdı

YPG’nin anlaşma haberinin düştüğü dakikalarda Şam da önceden zemin hazırladığı manevrasını yaptı. Suriye ordusu devralmak üzere Menbiç’e yöneldi. “Şam önceden hazırdı” altı boş bir iddia değil. Geçen yıl “Türkiye Menbiç’i ha vurdu ha vuracak” denirken Rus ve Suriye askerleri bölgenin çeperlerine YPG ile uzlaşarak yerleşip araya tampon olmuştu.

ABD’nin oyun planı

YPG’nin anlaşmayı yaptığı sıralarda ABD Savunma Bakanı Esper 1000 ABD askerini Türkiye ve Suriye ordularının arasından çekeceğini söyledi…

Esper’in Kore ve Afganistan hatırlatmasıyla geçmişe övgü düzüp “Türk ordusuna karşı savaş başlatmayız” demesi ABD stratejisine ilişkin hedefinin ipucunu veriyor.

Beyaz Saray YPG ile işbirliği uğruna 70 yıllık kuvvetli ortağını kaybetme noktasına gelmekten dertli. Sözün burasında Türkiye karşıtı pozisyonun bayraktarı senatör Graham’ın Türkiye’nin NATO üyeliğini Kongre’de gündeme getireceğini söylemesine rağmen hazırladığı yaptırım tasarısında konuya yer vermemesini not olarak düşmek gerek. Çünkü NATO üyeliğini sorgulayarak yutamayacağı lokmayı ağzına alan Graham’ın tasarının hükümlerinde NATO’ya girmemesi manidar.

ABD “Barış Pınarı” harekatıyla Türkiye’nin -en azından kamuoyu gözünde- Rusya’ya doğru kaymaya başlayan eksenini eski yönüne çevirme fırsatı yakaladığını düşünüyor. Bunu gevşek ağızlı ABD başkanı açığa vuruyor.

Trump kimi çatıştıracak?

Trump yine dün gece askerlerini iki ordu arasından çekmesini ABD kamuoyu önünde rasyonalize ederken şunu diyor: “Diğerleri bir taraf için çatışmak isteyebilir. Bırakalım çatışsınlar.”

Kim bu diğerleri? Elbette tek aday var; Rusya koordinasyonundaki Suriye ordusu.

ABD Ankara-Moskova hattındaki iş birliğini kesme olasılığını kullanmak isterken, sahadan gelen haberler de tedirgin ediciydi.

Kritik bölge Kobani (Ayn el-Arab), buna bağlı olarak Menbiç ki ABD askerlerini buralardan çekiyor. Ankara’nın Kamışlı’ya kadar oluşturmaya niyetlendiği koridorda TSK harekatının başlangıcı itibarıyla tek kesinti noktası Kobani.

YPG Kobani’yi Suriye ordusuna devretmek üzere anlaşıyor. Menbiç ise Suriye-Rus güçlerinin Kobani’ye olası geçişi için coğrafi köprü başı. Eğer bir gün Kobani’ye geçmeleri engellenecekse olası çatışma noktası orası.

Nitekim Suriye-Rus askerlerinin Menbiç’i devralmaya yöneldikleri haberleriyle SMO’nun Menbiç’i alacaklarını açıklamasının art arda gelmesi stresi artırıyor.

Bu gelişmeleri Erdoğan, “Kobani için Rusya’nın olumlu yaklaşımıyla sorun olmayacağa benziyor” diye değerlendirdi. Menbiç içinse Arap aşiretleri üzerinden harekat planı uygulamaktan bahsetti. Ama dikkat! Kobani’de sorun çıkmayacağını düşünüyor ama emin değil. Menbiç’te içinse “Sorun yok” demiyor. Önümüzdeki günlerde bu. İki bölge. İçin hop oturur hop kalkar kamuoyu.

İdlib’in bombalanması rastlantı değil

Doğuda bular olurken gece Rusların uzun süredir ilk kez İdlib’i bombalamasının Ankara’ya gözdağı olarak algılanması da cabası. Bu arada Suriye ordusunun Rakka’ya yönelmesi de krizi güneye taşıma potansiyeli taşıyor.

Sözü özü ABD planladığı gibi YPG’yi Şam’a iterken hem fetih kafasındaki Ankara’ya fırsatı verdi hem de Şam-Rusya hattıyla çatışması için bahane üretti.

Peki dün gece uyumayan Ankara karargahı ne yapacak? Dikkatli olmazlarsa iç savaş çözüm bir yana daha da çok baş ağrıtacak.

Dikkatli diyorum çünkü Ankara istemese bile TSK’ya iliştirilmiş cihatçılar büyük bir çatışmanın kıvılcımını çakma potansiyeline sahip. İçlerinde hala ABD yönlendirmesiyle hareket edecek casus doludur. (bkz. ‘ey ABD ÖSO’yu birlikte kurduk’- RTE)

Beştepe danışmanlarından Yasin Aktay’ın Suriye ordusuyla çatışma olasılığını telaffuz etmesi ise Ankara’da bazı zihinlerdeki ‘dikkatsizlik’ potansiyelini göstermesi bakımından tedirgin edici.

Coğrafyada iklim böyleyken, Trump-Putin-Erdoğan’ın son gelişmelerle ilgili anlaşma yapmış olma ihtimali bile böyle bir düşmanlık ikliminde çatışma riskini ortadan kaldırmaz.

Umarız işler Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı’nın Washington Post’a yazdığı gibi değildir ve ABD çıkarları ile Türkiye’nin çıkarları ABD ile örtüşmemiştir. Çıkarların bu sıra ABD ile örtüşmesi İran’ı da içine çekecek olası bir yeni çatışma alanı demek.

Çatışmanın Ortadoğu ölçeğinde sıcak kapışmaya dönüşmesi için Türkiye’nin saçma bir hareketi yetiyor.

Amerikalılar okyanusun ötesinde güvende. Bize gelince… Ortadoğu cehenneminde yürüyüp sırtımızda yumurta küfesi taşıyoruz.

 

HAKAN ÇELENK / TELE1