Annesi şehit oğlunun odasını müzeye dönüştürdü

“ÜNİFORMAM İLE ŞEHİT DÜŞECEĞİM”

Annesi şehit oğlunun odasını müzeye dönüştürdü

Annesi şehit oğlunun odasını müzeye dönüştürdü

Siirt'in Pervari ilçesinde askeri helikopterin düşmesi sonucu şehit düşen Çerkezköylü Jandarma Uzman Onbaşı Dinçer Ersoy'un şahadetinin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen acısı hala yüreklerde hissediliyor. Anne Nilüfer Hatun Ersoy, oğlunun doğumundan şehadetine kadar geçen 22 yıldan geriye kalan eşyaları odasında topladı ve burayı müzeye çevirdi. Oğlu ile yüz yüze son görüşmesini gözyaşları içinde anlatan anne Ersoy, Oğlum giderken 'Anne sen asker annesisin sakın üzülme, gözyaşı dökme, dimdik ayakta kal. Çünkü ben şehit olacağım' dedi. Bende 'Oğlum bunu neden söylüyorsun' dedim ve sarılıp birlikte ağladık' ifadelerine yer verdi.

Annesi şehit oğlunun odasını müzeye dönüştürdü

Vatani görevini tamamladıktan sonra çok sevdiği askerlik mesleğini sürdürmek isteyen 1990 doğumlu Dinçer Ersoy, uzman onbaşı olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde kaldı. Arkadaşları ve komutanları tarafından oldukça sevilen bir isim olan Ersoy, 10 Kasım 2012 tarihinde Siirt’in Pervari İlçesinde düşen helikopterde 17 arkadaşıyla birlikte şehit oldu. 

BAKIŞ GAZETESİ ERSOY AİLESİNİN MİSAFİRİ OLDU

Şehidimizin Jandarma Uzman Onbaşı Dinçer Ersoy’un şehadetinin onuncu yıl dönümü yaklaşırken, annesi Nilüfer Hatun Ersoy, Çerkezköy Bakış gazetesi muhabirlerini evinde ağırladı ve oğlunu ve müzeye çevirdiği oğlunun odasını anlattı.

“ÜNİFORMAM İLE ŞEHİT DÜŞECEĞİM”

Şehit Dinçer Ersoy’un çok neşeli bir çocukluk yaşadığını, ailesine, vatanına ve milletine aşırı düşkün olduğunu anlatan Ersoy “18 Ekim 1990 tarihinde bir tutam sakal ile doğdu. Biz endişelendik. Ben böyle endişelenince de eşim gidip bu durumu biraz sormuş, soruşturmuş. Çok özel bir çocuk olduğunu söylemişler. Eşim bana bunu yansıtmadı ve 9 yaşına geldiğinde bir sabah uyanıp “Anne biliyor musun? Ben büyüdüğümde asker olacağım ve şehit olacağım, bu sakalımı da orada keseceğim” dedi. Ben de üzerine pek konduramadım bir yerden duymuştur dedim. Kurban olduğunu söyledi bana. ‘Benim kurbanımı kesin, ben askere gidince sakalımı orda keseceğim ve üniformam ile şehit düşeceğim” dedi. Ben buna çok üzüldüm, kızdım oğlum böyle şeyler söyleme sakın dedim. Yoksa seni askere göndermem dedim. Bana “Tamam anne” dedi. Zaten üçüncü kez demeye kalmadan şehit oldu. 12 yaşına gelince biz kurbanını da kestik ve o çok güler yüzlü, çok neşeli, sevecen bir çocuktu kimseleri kırmazdı, kimseleri üzmezdi elinden geldiği kadar herkesin yanında olmak isteyen bir çocuktu. Demek ki rabbim onu o mertebeye layık görmüş.” diye konuştu.    

“OĞLUM GELECEK GİBİ ODASINI HAZIRLADIM”                                                                 

Oğlunun asker olmayı çok istediğini söyleyen Ersoy, “Vatanını, milletini çok severdi. Hep şöyle söylerdi: ‘Anne ben büyüyünce asker olacağım vatanıma, milletime sahip çıkacağım.’ Abisi de uzman çavuştu. Abisinin bütün kıyafetlerini giyer ve askere gitmeden önce de orada zahmet verdirmemek için tıraşını falan erkenden oldu. 10 Kasım’da şehit düştüğü için aklımda hep şu vardı. Şehitlerin ölmediğini bilirim ve ben odasında kendisini yaşatmak istedim. O zamanın paşasına bir oda yaptırmak istediğimi söyledim. O da oğlum 10 Kasım’da şehit olduğu içi bir Atatürk portresi gönderdi ve öyle başladım odaya. Daha sonrasında diğer eşyalarını teker teker toplamaya başladım. Oğlum gelecek gibi odasını hazırladım. Ben oğlumu unutmadım. Unutturmayacağım. Oğlum yaşıyor ve bunun da herkesin görmesini istedim. Bir evladın vatana sevgisini oğlumdan, evlada sevgi ve saygısını da benden görsünler isterim.” dedi.

“MÜZEDE DOĞDUĞUNDAN ŞEHİT OLDUĞU GÜNE KADAR OLAN HER ŞEY VAR”

Şehit Dinçer Ersoy’un çok başarılı öğrenci olduğunu söyleyen Ersoy, “Bu müzede doğduğundan şehit olduğu güne kadar olan her şey var. Bebeklik eşyaları, ilk karnesi, ortaokul ve lise eşyaları, ilk aşı kartı, saç fırçası şehit olduğu güne ait yemekleri, sırt çantası gibi doğduğundan şehit olduğu güne kadar olan eşyalarını koydum. Askerlik fotoğraflarını, uzmanlık fotoğraflarının hepsini bir araya getirip topladım. Sıralı bir şekilde tarihlerini yazdım. İlkokul karnelerini, takdirnamelerini, kurs bitirme belgelerini, askeri belgelerini, yattığı yatağı, askere gittiği çemberini hepsini teker teker dizayn ettim. Tarih sıralamasına göre hepsini koydum. Çok başarılı bir öğrenciydi. Ortaokul, ilkokul, lisesinde çok başarılıydı. O kadar başarılıydı ki bunu askeriyeye de yansıttı. Askerlik denilince “ilk önce vatan sonra ailem” derdi. Ve bütün takdirleri orada da topladı.” dedi.

“OĞLUMUN İÇİNE DOĞMUŞ”

Ersoy, “Şehit düştüğünden Çorlu’ya getirilip, kabre konulana kadar her anı bir albümde toplandık. Ama ben bakamıyorum. 7 Kasım 2012’de Facebook üzerinden bir yazı paylaşmış oğlum. “Kaç nefes kaldı ki ölüme” isimli kendi yazdığı bir yazı. Yazdıktan sonra 8 Kasım’da aradı konuştuk bana “Anne sosyal medyaya bir şey yazdım sen ona bakma” dedi. Ben de “Oğlum benim sosyal medyam yok. Nereden okuyabilirim?” dedim. 7 Kasım’da paylaşıyor, 8 Kasım’da benimle konuşuyor iki gün sonra şehit düşüyor. Oğlumun içine doğmuş.” dedi.

“HERKESİN BÜTÜN ŞEHİT ANNELERİNİ ZİYARET ETMESİNİ İSTERİM”

Şehit Dinçer Ersoy’un odasını herkesin şehitliğin ne demek olduğunu bilmesini istediği için müzeye çevirdiğini dile getiren Ersoy, “Ben oğlumun odasını kendim için yapmadım. Hani şehitler herkesin şehididir ya. O yüzden ben isterim ki herkes şehitliğin ne demek olduğunu görsün. Elbette biliyorlardır ama yerinde hissetmek daha farlıdır. Benim kimseden beklentim yok. Sadece isterim ki bir annenin o kadar sevgiyle, emekle evladının odasını müzeye çevirmesini gelip görsünler. Hem beni ziyaret etmiş olurlar, sohbet etmiş oluruz. Herkesin bütün şehit annelerini ziyaret etmesini isterim. Ne benim ne diğer şehit annelerinin dışardan beklentisi yok. Tek istediğimiz insanların şehit ailelerini unutmamalarıdır. Devletimiz, milletimiz hiçbir zaman unutmuyor.” dedi. 

“ACILAR PAYLAŞTIKÇA AZALIR”

Ersoy, “Şehitlik kutsal bir mertebedir. Acısı da büyük mertebesi de büyük. Rabbim evladımızı bize verdiğinde sevindik. Aldığında üzülmeyelim. Vatanımız için, milletimiz için sevinelim. Herkes için canını feda ediyorsa rabbim onu şehitlik mertebesiyle yanına alıyorsa bununla gurur duymamız gerekir. Bu gururu eş, dostun yanımıza gelip tekrar hissettirmesinden memnun oluruz. Acılar paylaştıkça azalır. Sevgi paylaştıkça çoğalır. Biz de acımızı paylaşıp azaltalım istiyorum.” diye konuştu. 

“BEN ŞEHİT OLACAĞIM” DEDİ”

En son görüşmelerinde geçen konuşmayı anlatan Ersoy, “İzne gelmişti giderken boynuma sarıldı. “Anne seni Allah’a emanet ediyorum, gidip gelmemek, gelip görmemek var. Hakkını helal et” dedi. Daha sonra “Anne sen asker annesisin sakın üzülme, gözyaşı dökme, dimdik ayakta kal çünkü ben şehit olacağım” dedi. “Oğlum bunu neden söylüyorsun” dedim. “Anne ben biliyorum” dedi. Boynuma tekrar tekrar sarılıp ağladı. “Anne bir daha sarılayım da kokun üzerimde kalsın” dedi ve ben bir daha sarıldım. Döndü şöyle bir baktı eve “Oğlum neden böyle bakıyorsun? Bir daha dönmeyecekmişsin gibi bakıyorsun.” deyince “Anne belki gelirim, belki gelemem bir daha sarılayım da sana” dedi. Bir daha sarıldı ve döndü gitti. O beni çok etkiledi ne zaman o yere baksam bana bir daha dönemeyeceğini anımsatıyor o yer.” diye anlattı.

“MEĞER OĞLUM ŞEHİT OLMUŞ”

İlk şehit haberini aldığı günü anlatan Ersoy, “Şehit düşmeden bir gün öncesinde sıkıntısı bana düşmüştü. Arıyorum ulaşamıyorum, arıyorum ulaşamıyorum. Sonra sabaha kadar aradım ulaşamadım. Sabah kalktım televizyonu açtım. Eşim televizyonda Siirt’te olay olmuş dedi. Ben işe gittim hemen normalde gider gitmez orada televizyonu açarım. Ama bir gün öncesinden içim sıkıntılıydı. Duramıyordum, sığamadım hiçbir yere. Ablama gittim dedim ben burada kalacağım. Hep oralar bana dar geldi. Sıkıntıdan kurtulamadım. Sonra sabah oldu işe gittim. Yine hiç televizyonu açmadım. Meğer oğlum şehit olmuş. Askeriyeye gelmiş. İnsanlar binaya toplanmış. Sonra kapı çaldı. Komşum gitti açmaya sonra bir gördüm ki eşimin bir kolunda komutan bir kolunda muhtarımız var. Sonra dediler “Hoca hanım biliyor musun Dinçer’imiz şehit düştü” Bunu duyduğum an şok oldum. Ben de hasta olmuş bana getiriyorlar sandım. Ama şehit düşmüş. İnanamadım. İki gün önce konuşmuştum. O arada ben fenalaşınca bana iğneyi vurdular. Sonrasını hiç bilmiyorum.” ifadelerini kullandı. 

“ÖZLEMİMİ, OĞLUMUN BÜTÜN ANILARI HEPSİNİ BURADA YAŞATTIM” 

Şehit haberini aldıktan sonra yaşadığı acıdan dolayı bir şey hatırlayamadığını söyleyen Ersoy, “ Bu denli bu acıyı çok yoğun yaşadım. Dedim ki benim oğlum yaşıyor. Çünkü yüzünü göremedim izin vermediler. Baktım oğlumun acısına dayanamıyorum. Oğlumun odasını bu şekilde yapmaya karar verdim. Sonra teker teker topladım. İçimden ne geçiyorsa özlemimi, oğlumun bütün anıları hepsini burada yaşattım. Herkes gelsin görsün gurur verecek bir şey.” dedi.

“BU ODA BENİM TERAPİ OLMA YÖNTEMİMDİ”

Şehit Dinçer Ersoy’un odasını müze haline getiren ve herkesin bu odayı gelip görmesini istediğini belirten Ersoy, “Akşamları Kur’an-ı Kerim okurum. Daha sonrasında odasına giderim “İyi geceler oğlum” derim, fotoğrafını öper yatarım. Sabahları “Günaydın oğlum, hadi kalk görev başladı” derim, çünkü şehitler ölü değillerdir. Ben bu odaya girdiğim zaman oğlumun yaşadığını hissediyorum. Bir sıkıntım veya üzüntüm olduğu zaman, annesinin elinden tutan bir çocuk gördüğüm zaman direkt bu odaya gelirim. Fotoğraflarına bakıyorum “Üzülme oğlum yanındayım. Hep yanında olacağım ve seni hiç unutmayacağım.” diyorum. Bu odayı yaptım çünkü herkes görsün. Doktora veya psikoloğa gitmedim. İnsan yaşayacağını yaşıyor. Zaten bu oda benim terapi olma yöntemimdi. Ben isterim ki bütün şehit ailelerimiz çocuğunun kendi odasını bu şekilde yapsınlar. Bu şekilde yaşatsınlar evlatlarını. Çünkü bizim şehitlerimiz ölü değildir. Şehit ailelerinden isteğim her gelene kapılarını açsınlar. Sadece bizim değil bütün vatanın şehidi, sadece bizlere ait değil şehitlerimiz. Bir evlat verdik fakat bin evlat kazandık. Benim birçok evladım oldu. Bizler şehitlerimizin emanetiyiz. O yüzden emanete sahip çıkarlarsa memnun kalırız. Gelsinler çayımızı içsinler, halimizi sorsunlar, acımızı paylaşsınlar halkımızdan beklentimiz budur. Bir gün bizim de halkımıza ihtiyacımız olur, elimizden tutarlar gelip görürler o yüzden emanete sahip çıksınlar.” diye konuştu.

Çerkezköy Bakış Gazetesi

Ne Düşünüyorsun?

like
0
dislike
0
love
0
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0
Editör