Türkiye’de bireysel silahlanmanın ağır sonuçları

Yüzde 85’i ruhsatsız en az 25 milyon silah bulunan Türkiye’de şiddet vakaları son 4 yılda yüzde 69 arttı.

Türkiye’de bireysel silahlanmanın ağır sonuçları

Yüzde 85’i ruhsatsız en az 25 milyon silah bulunan Türkiye’de şiddet vakaları son 4 yılda yüzde 69 arttı. Uzmanlar, bireysel silahlanmanın önüne geçilmesi için çeşitli tedbirler alınması gerektiği görüşünde.

 

Türkiye'de bireysel silahlanma, 2019 yılı içinde 4 avukatın hayatını kaybetmesine yol açtı. Son iki ayda iki üyesini silahlı saldırı sonucu kaybeden Diyarbakır Barosu, bireysel silahlanmaya karşı “SilahlanMA” isimli bir kampanya başlattı. Bireysel silahlanmanın önlenmesinde devlete büyük görev düştüğü belirtilen kampanya kapsamında, ruhsatlı ya da ruhsatsız silah edinmenin zorlaştırılması gerektiği vurgulanıyor.

İnternet üzerinden silah satış işlemlerinin engellenmesi gerektiğini dile getiren baro yönetimi; siyasiler, sanatçılar, bilim insanları ve toplumda söz sahibi diğer kişilerden silahsızlanma programlarına destek vermelerini bekliyor. Ulusal ya da uluslararası silah ticaretinde denetimin arttırılması savunan baro yönetimi, suça karışanlarla ilgili etkin soruşturma yapılmasını talep ediyor.

 

“Silah sayısı son 10 yılda 10 kat arttı”

DW Türkçe’ye açıklamalarda bulunan Diyarbakır Barosu Genel Sekreteri Ömer Şeran, "En temel insan hakkı olan yaşam hakkının ihlal edilmesine karşı bu kampanyayı başlatmaya karar verdik” diyor. Şeran, Türkiye’de son 10 yılda ruhsatlı veya ruhsatsız silah sayısının en az 10 kat arttığını, bunda Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’te yapılan değişiklerin önemli bir yer tuttuğunu kaydediyor.

Silah taşıma ve bulundurma ruhsatının birbirinden farklı olduğuna dikkat çeken Şeran, Kanun Hükmünde Kararnamelerle yapılan değişiklikler sonucu, silah taşıma ruhsatı almaya yetkili meslek grupları sayısının arttığını ifade ediyor. Şeran, medya içeriklerinin silah kullanmaya teşvik edici yayınlarıyla ilgili ciddi tedbirlerin alınması gerektiğini de sözlerine ekliyor. 

Umut Vakfı’nın basına yansıyan şiddet vakalarını baz alarak hazırladığı, Türkiye’nin Silahlı Şiddet Haritası ve 2018 Raporu’na göre, yıl boyunca 3 bin 679 şiddet olayında tüfek, tabanca ve kesici aletler kullanılarak 2 bin 279 kişi öldürüldü ve 3 bin 762 kişi yaralandı. Aynı rapora göre, Türkiye’de yüzde 85’i ruhsatsız en az 25 milyon silah bulunuyor.

İçişleri Bakanlığı’na göreyse, şiddet vakalarının son 4 yılda yüzde 69 arttığı bilgisi gerçeği yansıtmıyor. CHP'li vekil Ömer Fethi Gürer'in silah ruhsatlarıyla ilgili verdiği soru önergesini Mayıs ayında yanıtlayan bakanlık, emniyet ve jandarma kayıtları dikkate alındığında, 2017 yılından bu yana, silahla öldürme ve yaralanma olaylarında yüzde 14 düşüş olduğu belirtti.

Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Uzman Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan, Umut Vakfı araştırmaları, ölümlü olaylar sonrası adli tıp mermi çekirdeği raporları ve cinayet vakalarından sonra adliyeye intikal etmiş vakalar bazlı araştırmaları çerçevesinde, Türkiye'de her üç aileden birinde silahla ilgili bir dram olduğunu kaydediyor. Bu yaygın drama karşılık Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ının yaşam hakkı konusunda bilinçli olduğunu sözlerine ekleyen Akcan, “Halk açık hava toplantıları, düğün ya da asker uğurlamalarında silah kullananlara tepki gösteriyor” diyor.

“Bir nesil şiddetten arındırılmalı”

15 Temmuz'dan sonra silah edinme oranında artış olduğunu aktaran Akcan, bir nesli şiddet arındırıp, barışçıl bir dil kullanmaya teşvik ederek bireysel silahlanmanın azalacağı görüşünde. Akcan'a göre silah alırken eş rızası aranması, silah edinim sayısının azaltılması, detaylı kişilik, madde ve öfke testlerinin uygulanması, ruhsat öncesi eğitim zorunluluğu ve silahın muhafaza edilmesi için kasa zorunluluğu bireysel silahlanmanın önüne geçebilecek tedbirlerden bazıları.

Bireysel silahlanma; yaralanma, felç ve uzuv kayıpları gibi travmatik sonuçlara yola açabiliyor. Ölümle sonuçlanan vakalarda yakınlarını kaybeden aileler, bireysel silahlanmanın önlenmesi için mücadele veriyor.

İstanbul Sultangazi’de yaşayan 17 yaşındaki Ahmet Emre Çavuş, evinin 4 sokak uzağında arkadaşlarıyla yolda yürürken, nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla boynundan vuruldu. Felç kalan ve 2 yıldan fazla süren tedavisinin ilk 7 ayını yoğun bakımda geçiren Ahmet Emre, 13 Ağustos 2017 yılında enfeksiyon sonucu hayatını kaybetti. Baba Bülent Çavuş’un oğlunu vuran silahın sahibi bulma çabaları ise sonuçsuz kaldı.

 

Ahmet Emre'nin annesi Zeynep Çavuş, "O mermiyle sadece Emre vurulmadı. Dört kişilik aile olarak vurulduk” diyor. Ahmet Emre’nin 50 kuruşluk serseri bir kurşunla vurulduğunu söyleyen anne Çavuş, “Oğlumu 19 yaşında toprağa verdim, bakmaya kıyamazdım” diye konuşuyor. Zeynep Çavuş, bireysel silahlanma karşıtı mücadelesini başka çocuklar ölmesin diye sürdürdüğünü, bu amaçla bir kitap hazırlığında olduğunu belirtiyor.

“Mecliste araştırma komisyonu kurulmalı”

Bireysel silahlanmanın diğer bir mağduru ise İstanbul Pendik’te okul çıkışı pompalı tüfekle vurulan 17 yaşındaki lise öğrencisi Helin Palandöken. İnternetten kolaylıkla satın alınan bir silahla vurulan Helin Palandöken’in babası Nihat Palandöken, bireysel silahlanmanın önlenmesi için imza topluyor. Topladığı imzaları meclis götüreceğini belirten baba Palandöken “Daha önce mecliste kurulması reddedilen bireysel silahlanmayı araştırma komisyonu önerisinin yeniden meclis gelmesi için mücadele ediyorum” diyor.

Helin'in katilinin toplum ve medya baskısıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 28 yıl 6 ay hapis cezası aldığını söyleyen baba Palandöken, “İlk duruşmaya yanlış sanık getirildi. Belki bizim davamız da katilin takım elbise giydiği için indirim aldığı davalardan olacaktı ama duyarlı insanlar sayesinde adalet yerini buldu” diyor.

Seda Karatabanoğlu / İstanbul

© Deutsche Welle Türkçe