Kılıçdaroğlu seçilir mi?

İyi Parti lideri Akşener’in de adı geçiyor

Kılıçdaroğlu seçilir mi?

Kılıçdaroğlu seçilir mi?

Bu, siyasetin en popüler sorularından biri. Ben cevabını bilmiyorum. Ama cevabı hakkında sesli düşünebilirim.

Anketler halkın oy verme eğilimlerini gerçekten yansıtıyorsa CHP lideri Kılıçdaroğlu seçenekler içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına çıkabilecek en zayıf aday.

Seçenekler kim?

Öne çıkanlar İBB başkanı İmamoğlu ile ABB başkanı Yavaş.

İyi Parti lideri Akşener’in de adı geçiyor. Ama Akşener “Ben Başbakanlığa adayım” diye kendisini sınırlayan bir beyanda bulunduğu için hesap dışı bırakılıyor.

Sadece kendi partilileri Akşener’in cümlesine mutlaka “Ben aday değilim” anlamı yüklemek gerekmediğini, başka yorumların da mümkün olduğunu söylemeye çalışıyorlar.

Muhalif muhitlerde Kılıçdaroğlu’nun adaylığı söz konusu olduğunda şuna benzer bir cümle kullanılıyor:

“Siyasi hırsı yok. Diğer muhalif siyasilerle birlikte çalışmaya özen gösteriyor. Helalleşme çıkışı doğru bir çıkış. Şu ana kadar muhalefet içindeki koordinasyonu sağlamakta da başarılıydı. Aslında geçiş dönemi için en uygun aday. Fakat seçilemez.”

Paragrafın sonundaki “Fakat seçilemez” cümlesi nezaketen “Fakat seçilme şansı az”a dönüşebiliyor.

“Tamam, o seçilemezse Mansur Yavaş aday olsun. Açık ara seçiliyor.”

“Ama Mansur Yavaş konuşmuyor. Şu ana kadar konuşmadığı, işine baktığı için insanlar ona meyletti. Konuşunca ibre Erdoğan’a dönebilir. Ayrıca, Yavaş’ın aday olması Kürt seçmenin motivasyonunu eksiltebilir.”

“Peki, Ekrem İmamoğlu?”

“Ekrem İmamoğlu’nun Kürt seçmenle arası iyi. Karadeniz’den de oy alır. Ancak Rize ve Trabzon gezilerinden sonra CHP içinde biraz yıpratıldı. Bir de afet zamanları ne yapıp yapıp tatilde yakalanıyor.”

Eee?

Şöyle olur mu, birisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan rica etsin, Erdoğan Cumhur ittifakının adaylığından çekilsin? Böylece muhalefet seçimi kazansın!

Durum öyleyse seçimi galibi şimdiden Erdoğan.

Durum tam olarak öyle değil.

Buradaki diyaloglar sonuçta bir tahmini, bir kanaati ifade ediyor. Seçimin nasıl neticeleneceğini, gelecek Haziran’da Türkiye’nin nasıl bir politik ve ekonomik atmosferin içinde olacağını kimse bilmiyor.

Bu yüzden, “Erdoğan kesin kazanır” lafı da “Kılıçdaroğlu kesin kaybeder” lafı da gerçeğin kendisi değil.

Bu da yanlış.

“Erdoğan’ın kaybetme ihtimali var. Kılıçdaroğlu’nun da kazanma ihtimali var.”

Eh, doğruya yakın. Ama bu da nihayet bir tahmin. Üstelik ‘üç ihtimalli maç’ lafına benziyor.

Biraz açabilirim.

Erdoğan’ın kaybetme ihtimali var, çünkü sınırsız yetkiyle Cumhurbaşkanı seçildi fakat ekonomiyi yönetmeye muvaffak olamadı.

Yolsuzluklar?

Vatandaşın yolsuzluğa alıştığına kanaat getirmiş olabilir.

Yargı bağımsızlığı?

Bunu da millet pek umursamıyor. Umursayanlar zaten muhalefete oy veriyor.

(Yolsuzluğu yadırgamanın rahatsızlık verdiği, adaleti umursamanın dava şuuruyla çeliştiği bir mevsime gelmişiz, ne tuhafız değil mi?)

Ama ekonominin dar gelirliler aleyhine bozulması insanların tercihleri üzerinde doğrudan etki yapabiliyor.

Vatandaşın arasında tam yetkili bir cumhurbaşkanının varlığından memnun olanlar vardır.

Fakat bu durumdan sıkılanlar da vardır.

2018’deki seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 52,59 oy almıştı. 50’den sonraki yüzde 2,59 oy yer değiştirse seçim tersine dönüyor.

Yani, 1,5 milyon sıkılan seçmen iktidarı değiştirebiliyor.

Demek ki mümkün Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi.

Kaybetmesi mümkünse kazanması da mümkündür.

Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali ne?

Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali Erdoğan’ın kaybetme ihtimalinin içinde gizli.

Ya kaybetme ihtimali?

Nesillerdir CHP’ye oy vermeyen fakat Ak Parti’yle de araları açılan seçmenler Kılıçdaroğlu aday olunca kendilerini eski mahallelerine dönmek zorunda hissedebilir.

Yani durum ortada, bence vakit varken taraflar kendi tedbirlerini alsın.

YUSUF ZİYA CÖMERT / KARAR