Uyuşturucu ve cinsel istismar suçlarını da kapsayan ceza infaz reformundan beklentiler neler?

Ancak, taslak teklifinin basına sızan mevcut çerçevesine dair birçok eleştiri gündeme getiriliyor.

Uyuşturucu ve cinsel istismar suçlarını da kapsayan ceza infaz reformundan beklentiler neler?

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), hapishanelere yayılmasından endişe edilen koronavirüs salgını nedeniyle raftan indirerek önceliklendirdiği yeni ceza infaz düzenlemesine ilişkin taslak metni salı günü muhalefet partileri CHP ve İYİ Parti'ye iletti.

Ancak, taslak teklifinin basına sızan mevcut çerçevesine dair birçok eleştiri gündeme getiriliyor.

Zira buna göre hükümlülerin cezaevinde geçirdiği süre kısalırken, uyuşturucu ve cinsel istismar suçları indirim kapsamına alınıyor. Koşullu salıverilme oranı ise yarı yarıya indiriliyor. Terör ve örgütlü suçlar ise indirim kapsamı dışında tutuluyor.

Avukat Erdal Doğan, “Sayıları 300 bini bulan tutuklu ve hükümlü, çoğu yerde birkaç misli dolu ve hijyen koşullarından yoksun hapishanelerde salgına yakalanma ve hayatlarını kaybetme tehdidiyle karşı karşıya; ancak kimi suçluları ve grupları, özellikle de siyasî tutuklu ve hükümlüleri dışarda bırakacak bir uygulamaya gidilemez” diyor; zira böyle bir uygulamayı hem Anayasa'nın eşitlik ilkesine hem de sağlıklı bir ortamda yaşama ve sağlığa erişim hakkına aykırı buluyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Doğan, “Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nde yer alan sağlık hakkı maddesi başta olmak üzere, birçok uluslararası sözleşme ve ulusal üstü mahkeme kararlarında belirtildiği gibi, mahkûmların yaşam ve sağlık koşullarından yoksun bırakılması hiçbir koşulda ve hiçbir suç için söz konusu olamaz” diyor.

Ceza indirimleri

Teklife göre; tekrar eden suçlar, cinsel suçlar ve uyuşturucu ticareti suçlarındaki 4’te 3’lük salıverilme oranı 3’te 2’ye indirilirken, 3 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan ve yeni doğum yapmış kadın hükümlülere, cezalarını evlerinde geçirme olanağı verilecek.

“Cezaevlerinde bulunan herkesin sağlığından ve canından devlet sorumludur. Bu nedenle; öncelikli hasta, yaşlı, engelli, çocuk, kadın olmak üzere risk gruplarındakilerin tümünün ve çoğu siyasal saikle açılmış ve ceza usul uygulamasının kurbanı olan hapishanelerdeki siyasi tutuklu ve hükümlülerin tahliyesinin de zaman kaybetmeden gerçekleştirilmesi gerekir” diyen avukat Doğan, “yargı reformu paketindeki infaz indirimi hükümlerine paralel olarak infaza ara verme, denetimli serbestlik, ev hapsi gibi tedbirleri hayata geçirecek olan yasal düzenlemelerin, eşitlik ilkeleri çerçevesinde yapılması gerekir” diyor.

CHP'nin tavrı nedir?

AK Parti Grup Başkanvekilleri Mehmet Muş ve Cahit Özkan, infaz düzenlemesine ilişkin CHP'nin Meclis Grubu'nu Salı günü ziyaret etti.

Görüşmede yer alan CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen, euronews Türkçe'ye verdiği demeçte, uyuşturucu ticareti, cinsel saldırı suçları ve kadına ve çocuğa karşı şiddet suçlarının kapsam dışında kalması gerektiğini belirtti.

CHP ayrıca Terörle Mücadele Yasası’nın uygulama sorunlarına da dikkat çekerek, terör örgütü üyesi olmadığı halde yardım ve yataklık sebebiyle ceza alan kişilerin durumuna dikkat çekerek bu durumu düzeltecek adımlara yönelik ihtiyacı vurguluyor.

CHP’li yetkililer, hükümetle görüşmelerini sürdürüyorlar ve önerilerinin yer aldığı çalışması AK Parti’ye iletecekler.

Geçtiğimiz hafta taslak metin konusunda MHP heyetiyle görüşmüş olan AK Parti heyeti, daha sonra İYİ Parti'yi ve HDP'yi ziyaret etti.

Görüşmelerin tamamlanmasının ardından teklifin Meclis Başkanlığına sunulması, ardından Komisyon görüşmelerini müteakip önümüzdeki hafta Meclis gündemine gelmesi ve yasalaşması bekleniyor.

Denetimli serbestlik

Taslak düzenlemede denetimli serbestlik kriterlerinde değişiklik öneriliyor ve herkese mevcut uygulamada olduğu gibi 1 yıl denetimli serbestlik uygulaması yerine verilen cezayla orantılı bir düzenleme getiriliyor. Bu sayede her hükümlünün cezasının en az yüzde 40’ı oranında hapiste kalması hedefleniyor ve terör, kasten öldürme ve özel hayatın gizliliğine ilişkin suçlar haricinde geriye kalan tüm suçlarda denetimli serbestlik süresi, en az 1 yıldan en az 3 yıla çıkarılıyor.

Aynı şekilde, 0-6 yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile 7ana0 yaşından büyük hükümlülere uygulanan 2 yıllık denetimli serbestlik süresi 4 yıla yükseltiliyor.

Doğan’a göre; bu süreçte muhalefet partileri hem Anayasa’yı hem de Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararlarını göz önünde bulundurarak ayrımsız tüm suçların kapsam içinde tutulması için çabalamalı.

Salgın hastalıklar durumunda ne yapılmalı?

Bu doğrultuda yapılacak bir yasal düzenlemede suç tasnifi ve suç ayrımı yapılamayacağını savunan Doğan, salgın ve öldürücü bir hastalıkla karşı karşıya olunan koşullarda “fiziki şartlar gereği kapalı mekanlar olan, hijyen ortamından yoksun, hijyene ve sağlık hizmetlerine erişimi çok zor olan ayrıca kapasitesi üzerinde mahpusun yer aldığı cezaevlerinde acilen tahliyelerin yapılması gerekir” diyor ve bunun tek istisnasının insanlığa karşı suçlar olabileceğini, ancak bu hükümden de tutuklu kimsenin olmadığını belirtiyor.

“Kısmı af veya infaz indirimleri veya denetimli serbestlik veya sağlık nedeniyle acil tahliyeler veya hükümlülerin infazının evde çekilmesi gibi hangi başlık altında düzenleme yapılırsa yapılsın ilk etapta düşünülmesi gerekenlerin siyasi saiklerle tutuklanan ve mahkum edilenler olması gerekirken tam tersine ayrı tutulması düzenlemenin ruhuna da aykırıdır” diyor Doğan ve ekliyor:

“Cinayet, darp veya uyuşturucu satıcısını kapsam içine alıp da sosyal medya paylaşımları nedeniyle örgüt propagandası, örgüt üyesi veya örgüte üye olmamakla beraber örgüte yardım ve yataklık yapmaktan tutulanı ayrı tutmanın hukukla açıklanır bir yanı olamaz.”

100 bin kişi tahliye edilecek

Düzenleme bu şekilde kabul edildiğinde, yaklaşık 60 bin uyuşturucu suçu hükümlüsü de dahil olmak üzere 100 bin dolayındaki kişinin tahliyesi öngörülüyor. Ancak bu tahliyeler de bir günde olmayacak, kişilere verilen cezaların sürelerine bağlı olarak tedrici gerçekleşecek.

Öte yandan, insan hakları savunucuları ve hukukçular, koronavirüsün cezaevlerinde görülmesi riskine karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihat kararlarını anımsatıyor. Örneğin, cezaevinde tüberküloz hastalığına yakalanan bir başvurucuya ilişkin alınan bir karar emsal niteliğinde; zira bu kararda taraf devletin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin üçüncü maddesini ihlal ettiğine hükmetti; zira cezaevine girdiğinde tüberküloz hastası olmayan başvuru sahibinin, bir süre sonra bu hastalığa yakalanması veya mevcut hastalığının ilerlemesine neden olabilecek koşullarda tutulması, AİHS’in 3. maddesinin ihlaline yol açıyor.

“Yüksek risk grubunda bulunan bir kişinin her an öldürücü bir hastalıkla karşılaşma riski altında kapasitenin çok üstünde tutuklu ve hükümlülerle birlikte tutulmasının kendisine yaşatacağı acı, elem ve ızdırap, AİHM’in ifadesi ile adeta “ölüm koridoru” benzeri bir koridorda bekletmeye eş değer olup, “ölüm koridoru” AİHM tarafından insan onuruna aykırı muamele olarak değerlendirilmiştir” diyor Doğan.

Öte yandan, suçluların öngörülenden erken salıverilmesine koşut olarak rehabilitasyon ve topluma kazandırma açısından ne tür programlar yürütüleceği konusunda henüz bir açıklama yapılmış değil.

 

 Menekse Tokyay  /  EURO NEWS