Belarus’ta turuncu darbe girişimi

Karadeniz’i NATO gölü yapma operasyonu

Belarus’ta turuncu darbe girişimi

Mehmet Ali Güller yazdı...

Belarus’ta turuncu darbe girişimi

Renkli devrim” diye isimlendirilen turuncu darbeler, ABD’nin klasik darbelerinden biçimsel olarak ayrılıyor. ABD’nin eskisi gibi bir gecede düğmeye basarak hükümet değiştirebilme gücünde olmaması, darbelerin biçimini ve kullanılan araçları değiştirdi.

Fakat amaç değişmedi; hedef ülke ABD politikalarını uygulayacak kıvama getirilmeli ve Washington’ın liderlik ettiği neo-liberal zincire eklemlenmeliydi. Bu, ABD’nin ana stratejisinin gereğiydi; baş düşman bu yolla çevrelenecekti...

Karadeniz’i NATO gölü yapma operasyonu

2003’te Ukrayna’da “Turuncu devrim”, 2004’te Gürcistan’da “Gül devrimi”, 2005’te Kırgızistan’da “Lale devrimi” adıyla yapılan renkli darbeler, ABD’nin Putin’le yeniden güç kazanmaya başlayan Rusya’yı çevreleme operasyonuydu; hatta eski çevreleme politikasını SSCB toprakları üzerinden daraltma harekâtıydı...

Ve aynı zamanda Karadeniz’i kuşatma operasyonuydu. Tabloyu iyi okuyamayan Ankara, üç renkli darbeyi de destekledi. Neyse ki Kırgızistan ve Gürcistan darbeleri güç kullanılarak boşa çıkarıldı, ancak Ukrayna darbesi sürüyor ve Ankara hâlâ destekliyor!

Oysa Karadeniz’in batısında Bulgaristan ve Romanya’nın, kuzeyinde Ukrayna’nın ve doğusunda Gürcistan’ın Batı kampına (AB ya da NATO üyeliği) alınmasıyla Karadeniz bir NATO gölü yapılmak isteniyordu, hâlâ da isteniyor...

Ancak bu büyük stratejiyi yutturmak için Batı basınından Ukrayna ve elbette diğerleri için de bir “insan hakları hikâyesi” yazıldı; halklar diktatöre karşı ayaklanmıştı!

Oysa gerçek ortadaydı. Nitekim ABD Başkanı Barrack Obama, 3 Şubat 2015’te CNN’ye verdiği röportajda meselenin ne olduğunu sergilemişti: “Putin, Maydan protestoları ile Ukrayna’da yönetimin değişiminde bizim aracı olmamıza hazırlıksız yakalandı.

Darbenin sözleşmesi

Benzer tablo Venezüella’da da yaşandı. Hugo Chavez’in ardından petrol ülkesi Venezüella’yı yeniden neo-liberal zincire eklemleme fırsatı bulduğunu düşünen ABD, Chavez’in takipçisi Maduro’yu devirmeye çalıştı.

Maduro direndikçe ve ABD’nin girişimlerini püskürttükçe, Batı basınından “diktatör Maduro’ya karşı özgürlük mücadelesi verildiği” kampanyası başlatıldı. Kampanyanın etkili olabilmesi ve halkı ekonomik sıkıntılar üzerinden kışkırtmak için de ABD ve İngiltere uluslararası hırsızlık yaptı; Venezüella’nın parasına ve altınına el koydu, petrolüne ambargo uyguladı.

Ve en sonunda ABD’nin özel harekât askerleri yeni bir darbe girişimi sırasında yakalandı ve ABD’nin Maduro’ya karşı desteklediği sözde özgürlükçü Guadio’nun bunlarla yaptığı darbe sözleşmeleri ortaya çıkarıldı. Böylece ABD’nin Venezüella’daki darbe girişimleri resmiyet kazandı.

NATO’nun ‘Baltık Savunma Planı’

Benzeri şimdi Belarus’ta yaşanıyor. Yine aynı şekilde seçim sonuçlarını tanımamak üzerinden bir ülkenin yönetimi devrilmeye çalışılıyor. Yine “diktatör Lukaşenko” sloganları, yine “Belarus’ta halk özgürlük için alanlarda” haberleri...

ABD emperyalizminden özgürlük bekleyebilmenin “saflığını” bir kenara koyarak haritayı açalım: Belarus, Ukrayna’nın kuzeyinde ve Rusya’nın batısında; ABD’nin Rusya’yı çevrelemek için egemen olmak istediği Batı yayı üzerindedir.

Washington, Baltık-Belarus-Ukrayna yayı ile hem Rusya’yı sıkıştırmayı hem de Rusya ile işbirliğine eğilimli Avrupa ülkeleri arasına girmeyi hedefliyor.

Türkiye’nin vetosunu kaldırmasıyla yakın zamanda onaylanan NATO’nun “Baltık Savunma Planı” bile resmi anlamaya yetiyor. ABD; Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya’yı kapsayan bu planla Rusya’yı hedef alıyor. Bu dört NATO ülkesi ile Rusya arasında bir tek Ukrayna ve Belarus kaldı!

Trump mekanizmayı özetledi

Belarus’taki olayları Batı basını dışından okuyanların gördüğü en önemli gerçek, Venezüella’daki gibi muhalefet ile ABD arasında yapılan işbirliğidir. Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’ya karşı “turuncu darbe” için kurulan “koordinasyon konseyi”nin ilişkileri adım adım açığa çıkıyor...

Kaldı ki Trump’ın 3 Kasım’da yapılacak ABD seçimlerine dair dile getirdiği ve özetle “kaybedersem oylar çalınmış demektir” yaklaşımı bile, aslında turuncu darbe mekanizmasını özetlemektedir.

Trump’ın ABD’de istediğini, ABD dün Venezüella’da, bugün Belarus’ta istedi!

CUMHURİYET