CHP’Lİ EMECAN: MARMARA DENİZİ 20 YILDIR NEDEN KORUNMADI?

EN ÖNEMLİ SORUN FİNANS PROBLEMİ

CHP’Lİ EMECAN: MARMARA DENİZİ 20 YILDIR NEDEN KORUNMADI?

CHP’Lİ EMECAN: MARMARA DENİZİ 20 YILDIR NEDEN KORUNMADI?

TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi ve İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan, “Başta Marmara Denizi Olmak Üzere Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu” üzerine TBMM Genel Kurulu'nda konuştu. 2001 yılında dönemin valisi tarafından Marmara’daki kirliliğe yönelik çalışmalar başlatıldığını ve geçen 20 senede bu konuda hiçbir önlem alınmadığını belirten Emecan, “20 yılı aşkın süredir, bu sorunlar biliniyorken Marmara Denizi'nin göz göre göre neden öldürüldüğünü sormak ve sorgulamak zorundayız.” diye dedi.

Emine Gülizar Emecan’ın konuşması şöyle:

MÜSAİLAJ NEDEN DEĞİL; SONUÇ

Müsilajın dünyada ve Marmara Denizi'ndeki geçmişi çok eski. Türkiye'de 2007 ve 2008 yıllarında da müsilaj görülmüştü ancak bu sorun 2021 Haziran’ında bu denli şiddetli yaşanınca problemin büyüklüğü fark edildi, sonra da Marmara Denizi'ndeki canlı türlerinin ne kadar azaldığını, fosfor-azot yükünün arttığını, denizin oksijensiz kaldığını konuşmaya başladık.

Mecliste biz muhalefet partilerinin verdiği önergeler reddedilse de ısrarlı duruşumuzla sonunda tüm partilerin ortak önergesiyle bir araştırma komisyonu kuruldu ve 13 Temmuz 2021 tarihinde çalışmalara başladık. Komisyonda çok sayıda bilim insanını, STK temsilcisini, yerel yönetim temsilcilerini, belediye başkanlarını ve su ürünleri yetiştiricilerini dinledik; Marmara havzasında inceleme gezisi yaptık, çalışmaların sonunda da komisyon raporu çıktı. 

YILLARDIR KİRLETİYORUZ AMA TEMİZLENMİYOR, TEMİZLEMİYORUZ

Tüm çalışma boyunca şunu anladık ki müsilaj kolay çözülemeyecek kadar karmaşık ve büyük bir çevre sorunu ve bir sonuçtur. Müsilajın oluşumunu tetikleyen temel neden, ortamda organik madde birikiminin insan kaynaklı yollarla artmasıdır. Çözümü için de müdahale edebileceğiniz en önemli alan kirliliktir. Marmara Denizi, Akdeniz'den gelen alt akıntı ve Karadeniz'den gelen üst akıntıyla ve üç büyük çukuruyla etrafında 7 il, 25 milyon nüfus ve ülke sanayisinin yüzde 50'sini barındıran, yoğun tarımsal faaliyetlerin ve yoğun gemi trafiğinin olduğu çok özel bir denizdir. 

Toplam deniz kirliliğinin yüzde 80'i karalardan kaynaklanırken yüzde 20'si denizlerden kaynaklanmaktadır. Kara kaynaklı önemli kirleticiler, bizlerin evsel atıkları, sanayi atıkları, madencilik faaliyetleri ve tarımsal kaynaklı kirliliklerdir. Havzadaki hidroelektrik ve termik santrallerinin de deniz suyunu çekerek soğutma yapması ve binlerce metreküp suyu 35 santigrat derece gibi bir sıcaklıkta denize geri vermesi deniz ekosisteminin bozulmasına, deniz suyunun ısınmasına sebep olan karasal kaynaklı etkenlerden. Diğer sebepler, iklim değişikliği, düzensiz kıyı yapılaşması, aşırı avlanma, canlı türü çeşitliliğindeki azalış, denizcilik faaliyetleri gibi sayılabilir. Komisyon raporunda kirlilik yükünü yüzde 40 azaltma hedefi var. Ancak bu hedefe ulaşabilmek çok ciddi önlemleri de gerektiriyor. Yani sorun çok büyük, yıllardır kirletiyoruz ama temizlenmiyor, temizlemiyoruz. 

MARMARA DENİZİ 20 YILDIR NEDEN TEMİZLENMEDİ?

Komisyon olarak çalıştık, alınması gereken önlemlerden bazılarında ortaklaşabildik ama geçmişi de sorgulamak zorundayız. Yıl 2001, dönemin Valisi Erol Çakır İl Çevre Müdürlüğüne bir genelge gönderiyor, bu genelgede denizlerdeki kirlenmenin önüne geçilmesi amacıyla kurumlara yönelik bir dizi görevler sıralanıyor. Genelgenin bir bölümünde de şunlar belirtiliyor: "Dünyanın gözünün üzerinde olduğu İstanbul Boğazı bütün tedbirlere rağmen kirlilik tehdidi etkisindedir. Bir zamanların temiz Marmara kıyılarındaki bu ağır kirlenme tehdidi denize girecek plaj bırakmamıştır. İstanbul denizlerinde evsel atıklar, endüstriyel kirlenme ve denizden gelen kirlenme sonucu bir sorunlar yumağı oluşmuştur. Gelecek için, yeni yüzyıl için Aziz Atatürk'ümüzün çağdaşlaşma projesi için iddialı olan bir Türkiye'nin kendi iç denizi olan, tamamen kendi sorumluğunda olan İstanbul denizlerinin günden güne yok olmasına göz yummaması, aldırmaması mümkün olmamalıdır." diyor Erol Çakır. Yirmi yıl önceki devlet anlayışı bu. Bu nedenle yirmi yılı aşkın süredir, bu sorunlar biliniyorken Marmara Denizi'nin göz göre göre neden öldürüldüğünü sormak ve sorgulamak zorundayız.

KANAL İSTANBUL GARABETİ NEDEN HALA GÜNDEMDE?

Bir de bu kadar sorunun üzerine Kanal İstanbul Projesi gibi bir garabeti hâlâ gündemde tutuyorsunuz; rant, talan hep önceliğiniz. Kanal İstanbul Projesi'nden acilen vazgeçilmesi gerekmektedir. Bu proje hem sebep olacağı nüfus artışı hem de organik madde yükünü artıracağı için Marmara Denizi adına büyük bir tehlikedir. 

Raporda da görüşmelerde de Kanal İstanbul Projesi hiç dikkate alınmadı. Yine, hâlâ çamur akan Ergene Nehri'nin derin deniz deşarjının müsilajda
tetikleyici unsur olduğu yönünde uyarıda bulunan uzman görüşlerine de raporda yer verilmedi. Hazırlanan raporun samimiyetini işte bu nedenle sorguluyoruz. 

EN ÖNEMLİ SORUN FİNANS PROBLEMİ

Muhalefet şerhimizde önerilerimizi 67 maddeyle sunduk. Temel prensip, en az kirletme ve maksimum geri kazanım olmalıdır ve en önemli konu, arıtma ve arıtma sonrası doğru yöntemlerle kirliliğin bertarafıdır. Bölgede bulunan mevcut atık su arıtma tesislerinin tamamı en hızlı şekilde ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülmeli ve yeni arıtma tesisleri ivedilikle yapılmalıdır; bu işlemlerin yapılması için de finansal kaynağa ihtiyaç vardır. Örneğin, İSKİ Genel Müdürünün toplantıda yaptığı açıklamasına göre, İstanbul'da yeni arıtma projelerinin dört yılda hayata geçebilmesi için 10 milyar TL gerekiyor. 10 milyar TL gerekiyor ama dövizdeki ani yükselişle birlikte bu bütçe bugün 1 milyar euroya ulaşmıştır yani finans problemi en önemli sorun. İktidar çözüm için samimiyse öncelikle kaynak yaratmak zorundadır. Ergene derin deşarjı başta olmak üzere, Marmara'yı sınırsız bir alıcı ortam olarak kabul eden tüm derin deşarj sistemlerinin faaliyetine en kısa sürede son verilmeli, sanayi tesisleri atıklarını önce kendi bünyelerinde arıtmalı, "Kirleten öder." prensibi hayata geçirilmelidir ve gerçekçi denetimler yapılmalıdır.

Yirmi yıldır iktidardasınız, yapılması gerekenlerin bir kısmını yirmi yıldır eğer yapmış olsaydınız bugün kirlilik ve müsilaj sorunu bu denli ciddi boyutlarda olmazdı. Şimdi, süreç çok daha zor, yol çok daha uzun. Müsilaj Marmara'da yeniden görülmeye başlandı. Umarım ki bu rapor raflarda unutulmaz ve denizlerimizle ilgili atılması gereken adımlar bir an önce atılır ama hepimiz biliyoruz ki iktidarınızın zihniyeti de buna izin vermeyecektir, siyasi ömrünüz de yetmeyecektir.