Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu'ndan Ak Parti'ye büyük kıyak!

Terkoğlu, Ak Parti'yi bekleyen tehlikeye karşı  Ak Parti Genel Başaknı Erdoğan'ı  üstü örtülü olarak bilgilendirdi.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu'ndan Ak Parti'ye büyük kıyak!
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu'ndan Ak Parti'ye büyük kıyak!
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Ak Parti'yi uyardı. HDP'nin kapatılmasıyla ilgili yasal sürecin devam ettiği  bir dönemde, Ak Parti'nin kapatılmasıyla ilgili yapılan suç duyurusuna vurgu yapmadan Ak Parti'yi bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekti.
Ak Parti ile yıldızı barışmayan  Terkoğlu, Ak Parti'yi bekleyen tehlikeye karşı  Ak Parti Genel Başaknı Erdoğan'ı  üstü örtülü olarak bilgilendirdi.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), 2008/1 esas sayılı dosyasında yer alan belgeleri gündeme taşıyan  Terkoğlu, bu belgelerin Ak Parti'yi FETÖ'nün siyasi ayağı konumuna düşürdüğünü belirttiği köşe yazısında, Ak Parti yönetimini gelecek büyük tehlikeye karşı uyardı
İşte Barış Terkoğlu'nun "AKP dosyasındaki terör örgütü" başlıklı yazısı...
Barış Terkoğlu
Barış Terkoğlu

AKP dosyasındaki terör örgütü

Yıllar sonra, HDP vesilesiyle “AKP kapatma davası, terör örgütü, bir zamanlar açılan davalar” gündeme gelince merak ettim. Acaba 2008 yılındaki AKP kapatma davasına giren bir terör örgütü var mıydı?

Elbette kastettiğim PKK ya da IŞİD değil. Doğrudan FETÖ’den bahsediyorum.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), 2008/1 esas sayılı dosyasını açtım. Bu kalın dosya, Yargıtay başsavcısının iddianamesinden, AKP’nin savunmasından, karşılıklı beyanlardan ve nihayetinde karardan oluşuyor.

CEMAAT DEĞİL ÖRGÜT

Gelelim “örgüt”e…

İddianameye bakıldığında, Yargıtay Başsavcılığı’nın AKP’yi, Fethullahçılara destek vermekle açıkça suçladığı görülüyor. Elbette 13 yıl önce FETÖ adı kullanılmıyordu. Buna rağmen savcı Abdurrahman Yalçınkaya, Gülenciler için “örgüt” ifadesini tercih ediyor. AKP’nin “Cemaat” kavramını kullanılmasını da eleştiriyor: “Bir tarikat liderinin oluşturduğu yasadışı dini örgütlenme bir anlamda meşrulaştırılarak ‘Fethullah Gülen Cemaati’ olarak nitelendirilmiştir.”

AKP ise yaptığı savunmalarda ısrarla Gülen’e ya da örgütüne yönelik olumsuz bir dil kullanmıyor.

Örnek mi?

En bilineni, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün yurtdışındaki Gülen Okulları’na destek verilmesi için yayımladığı genelge. 16 Nisan 2003’te büyükelçiliklere gönderilen metinde, okullarla temas ve işbirliğinde bulunulması istenmişti.

İşte bu olay, iddianamede suçlama olarak AKP’ye geri döndü. Yargıtay Başsavcısı, konuyu şöyle ifade etti: “Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak suçundan hakkında dava açılan Fetullah Gülen isimli tarikat liderinin yurtdışında kurduğu okullar bir ticari şirket olarak değerlendirilip temas ve işbirliği yapılması, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Bakanlığın genelgesi ile Büyükelçiliklerimizden istenmiştir.”

GÜLEN’İ NASIL ANLATTI?

Savcılık, AKP’ye defalarca Fethullahçıları destekleme suçlamasında bulunurken Gülenciler için, 13 yıl sonra bugün, herkesin kabul edebileceği tanımı yapıyor: “Demokratik yollardan devlet kademelerinde kadrolaşarak Atatürk İlke ve Devrimlerini ortadan kaldırıp Şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurma…”

AKP ise yaptığı savunmada genelgeyi reddetmiyor. Ancak Gülencilerle ilişki konusunun bir talimat olmadığını söylüyor: “(…) Bahsi geçen dernek, vakıf ve okulların faaliyetler ve tutumlarına bağlı olarak ve yerel koşullar çerçevesinde temas ve işbirliğinde bulunma konusunun misyon şeflerimizin takdir yetkisi içinde bulunduğu hatırlatılmaktadır.”

Savcı Yalçınkaya ile AKP arasındaki Gülen atışması, dava dosyasında sürmüş. AKP verdiği savunma eklerinde, bir zamanlar Gülen okullarını ziyaret eden devlet yetkilileriyle ve bunun fiilen suç olmadığıyla kendisini savunurken, Savcı Yalçınkaya mütalaasında itiraz ediyor:

“Fethullah Gülen’in faaliyetleri Anayasal düzene ve laikliğe aykırı eylemlerdir. Bu nitelikteki eylemler suç olmaktan çıkarılsa dahi siyasi partilere isnat edilebilir (…)”

FETÖ GENELGESİ İPTAL EDİLDİ

Anayasa Mahkemesi, 30 Temmuz 2008’de verdiği kararda, AKP’nin laiklik karşıtı odak olduğunu söyledi. Ancak partiyi kapatmak yerine hazine yardımından yoksun bıraktı.

Bu cezayı eksik bulanlar da vardı. Zira 6 üye partinin kapatılması gerektiğini söylüyordu. Karara, kapatma isteklerini söyleyerek şerh düştüler. AKP’nin Gülen okullarına destek veren genelgesine de dikkat çektiler. Hazine yardımından mahrum bırakılmanın yeterli olmadığını söylediler.

Sonuç olarak AKP, şimdi FETÖ adıyla andığımız yapıyla ilişkileri de delil kabul edilerek cezalandırılan ilk siyasi parti oldu. FETÖ, yıllar sonra terör örgütü kabul edildi ancak “siyasi ayak” tartışılırken o mahkeme kararı ve yapılan savunma unutuldu.

Tayyip Erdoğan’ın gündeme geldiğinde “Teröre bulaşmadıktan, bir fiili eylemin içerisinde olmadıktan sonra, ülke hassasiyetlerini koruyan derneklerle, vakıflarla niçin bizim büyükelçiliklerimiz iletişim içinde olmasın” diyerek savunduğu genelge, AKP-FETÖ ittifakının dağılmasıyla iptal edildi.

O davada, AKP’nin ceza almamasını savunan tek üye, Başkan Haşim Kılıç’tı. İlginçtir, Kılıç da yıllar sonra lehine oy verdiği partinin hedefi oldu. Şimdi pek kimse anımsamıyor. Ancak mahkeme dosyasını açınca gözüme ilk çarpan, Kılıç’ın AKP’yi savunmaya sosyalist Rosa Lüksemburg’dan yaptığı alıntıyla başlaması oldu: “Özgürlük, yalnızca ve daima farklı düşünenlerindir.”

Geçmiş, ondan habersiz olanlar için ne ifade eder bilmem. Ama bildiğim bir şey var: Geleceğin resmi, mutlaka geçmişi hatırlayanların renkleriyle yapılacak.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-terkoglu/akp-dosyasindaki-teror-orgutu-1823024

BARIŞ TERKOĞLU / CUMHURİYET