Davutoğlu AK Parti’den ihraç edilmek istenirken..

Fransız İhtilali esnasında yaşananları hatırladım…

Davutoğlu AK Parti’den ihraç edilmek istenirken..

“Devrimler kendi çocuklarını yer.”

Öyledir, bir gün gelir en imkansız görünen de gerçekleşir. 

‘Fransız İhtilali’ en baştan itibaren iki kişinin eseridir: Georges Danton ve Maximilien Robespierre’in… Önce Robespierre en samimi ve sadık dostu, halkın sevgilisi Danton’u giyotine göndermiştir (5 Nisan 1794), sonra da ihtilal mekanizması, ihtilal uğruna Dantondahil onlarca dostunun başını giyotine teslimde tereddüt göstermeyen Robespierre’in hayatını sona erdirmiştir (28 Temmuz 1794).

Günümüzde giyotin artık kullanılmıyor. Siyasiler için idam cezası da bizde de söz konusu değil artık. Onlar yerine daha farklı mekanizmalar çalışıyor. Yine de sonuç değişmez: Köklü altüst oluşların yaşandığı siyasi ortamlarda siyasi kişilikleri ortadan kaldırmak için o mekanizmalar devreye girmekte gecikmiyor.

Ahmet Davutoğlu siyasete uzak durmak istemişti

Sonunda gerekirse kendi partisini kuracağını da belli eden Ahmet Davutoğlu ve onunla birlikte hareket ettiklerini gizlemeyen bazı arkadaşları hakkında, AK Parti MYK’sı, ihraç işlemi başlattı. Siyasi hayata AK Parti’de başlamış, bakana, başbakana danışmanlık yapmış, sonra kendisi de bakan ve başbakan olmuş Prof. Ahmet Davutoğlu AK Parti’den atılmak isteniyor.

Davutoğlu’nun danışman olarak Ankara’ya çekilmesi hayli zahmetli olmuştu. 

İstanbul’da üniversitelerde dersler vermesi yanında, kurucularından olduğu Bilim ve Sanat Vakfı’nda kendi eliyle seçtiği gençleri yetiştirmekle de meşguldü Davutoğlu. Tarih bilgisi yanında dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen bir kişilik olarak da biliniyordu. 

AK Parti’nin ilk başbakanı olarak görevi üstlendiğinde Abdullah Gül’ün yanında bulunmasını arzu ettiği bir-iki kişiden biriydi. Hemen göreve koşmak yerine vakıf bünyesinden yakınlarıyla istişare ettiği ve Ankara’ya gelmekte pek de gönüllü olmadığı duyuluyordu.

Gül kendisini sonunda ikna etti.

[Kendisini ikna için çaba gösterip Ankara’ya gelmesini, danışman ve bakan olarak atanmasını sağlayan Abdullah Gül’ün adını, başbakanlığı da üstleneceği AK Parti kongresinde (27 Ağustos 2014) yaptığı uzun konuşmada, bir tek kez bile anmayacaktır. Onun giyotini de öyle çalışmaktaydı.]

Türkiye’nin en kritik ve tarihi kararlarından biri sayılması gereken 1 Mart Tezkeresi (2003) öncesinde takındığı tavır sebebiyle, ABD’nin bölgeye askerleriyle gelmesini isteyen kalemler tarafından hayli hırpalandığını hatırlıyorum.

Danışmanlığı döneminde başbakana (Tayyip Erdoğan) ve sonra da bakana (Abdullah Gül) yararlı bilgiler sunduğunu düşünmemiz için elimizde hayli veri bulunuyor. Ancak, her iki durumda da, nihai kararlar siyasiler tarafından alınmaktaydı.

Kendisinin son zamanlarda keskin eleştirilere muhatap edilmesi danışmanlıktan karar makamı olmaya evrilmesi sonrasıdır. Siyasetçi kimliği üzerine tam oturmadığı için, o tür bir kişiliğin süzgecinden de geçmediğinden, bakan ve başbakan olarak aldığı kararlar fazlaca köşeli -ve sorunlu- olmaya başlamıştı.

AK Parti tarihinin görece olarak en düşük (7 Haziran 2015) ve yine görece olarak en yüksek (1 Kasım 2015) seçim sonuçları onun başbakanlık dönemine aittir.

Sadece başbakanlık (2014-2016) ve bakanlık (2009-2014) yaptığı yıllar değil, neredeyse bütün AK Parti dönemi, Ahmet Davutoğlu fotoğraftan silinerek yazılamaz.

 

 

Fakat yine de onsuz yazılmak istenecektir.

[Tek partili İsmet İnönü döneminde, ülkenin gidişinden mutlu olmayan dört isim (Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan) görüşülmesi talebiyle bir ortak takrir sunmuştu CHP yönetimine. Takrir görüşülüp reddedildi ve ardından bu dört isim partiden ihraç edildi. Onlar da gidip Demokrat Parti’yi kurdular.]

Biri (Danton) devrimin kalbiydi, öteki (Robespierre) de beyni

Dünya tarihini köklü biçimde değiştiren Fransız İhtilali’nin çekirdek kadrosu, devrimin her aşamasında, başlangıçta birlikte olunduğu halde Robespierre-Danton ikilisinin çizgisinden farklı düşündükleri ortaya çıkanların gözden düşmesi ve çoğunun hayatlarını giyotinde kaybetmesiyle seyrekleşip durdu. Bir yandan tarih yaşanıyor, bir yandan da bazı isimler silinerek yaşanan tarih yeniden yazılıyordu ihtilalde.

Her şey değişse de tarihte değişmeyen bazı şeyler var sizin anlayacağınız. Yalnız bize ait olanda değil, dünya tarihinde de.

[Tutkulu ihtilalci Robespierre bütün dünyayı etkileyen bir büyük devrimin arkasındaki beyindi; Danton ise devrimin kalbi. Danton gidince devrim kalpsiz kaldı ve ömrü de kısaldı. İkisinin ölümü arasındaki süre sadece dört aydır. Bugünün Fransa’sında Danton’un adıyla anılan hayli kurum, okul, bina var; ancak koca ülkede Robespierre’in adını taşıyan bir tek yapı bulamazsınız.]

O günden (1789) bilinen gerçek şu sözde gizlidir: “Devrimler kendi çocuklarını yer.”

Bakalım günümüz tarihinde daha neler öne çıkacak, daha başka hangi isimler yaşanan tarihten kazınmak istenecek ve tarih her şeye rağmen hangi kulvardan ilerleyecek?

 

FEHMİ KORU