Depresyon neden olur? Depresyonla baş etme yöntemleri

​​​​​​​Kısaca depresyon konusunda bilinmesi gereken en önemli noktalar

Depresyon neden olur? Depresyonla baş etme yöntemleri

Depresyon hastalığını daha iyi anlamak tedavi ve uyum için çok önemlidir. Bu yazının amacı depresyon belirtileri, uyarı işaretleri, nedenleri ve tedavisi hakkında kapsamlı bilgiler vermektir. Depresyon ciddi ancak tedavi edilebilir bir hastalıktır. Sıradan bir üzüntü, başarısızlık ya da iradesizlik hali değildir! Hüzün, mutluluk, sıkıntı, stres gibi duyguları yaşamamız ve bu duyguların, sıkıntının büyüklüğüne göre bir süre devam etmesi normaldir. Depresyon durumunda farklı olan ise, yaşamınızda olumlu gelişmeler olmasına rağmen “boşluk hissi”, “bunalım” ve “hüznün” gibi duyguların devam etmesidir. Önceki dönemlerde sizi sevindiren, teşvik eden olaylar depresyondaysanız hiç bir etki yaratmaz.

Depresyon, nüfusun yaklaşık % 15’ni etkilemektedir, kadınların depresyona yakalanma riski erkeklere göre iki kat fazladır (Erkekler: %10, Kadınlar: % 20). Depresyon çocukluktan yaşlılığa kadar her yaşta ortaya çıkabilir. Vakaların yaklaşık % 15-20’sinde, depresyon tedavi edilmediği için veya yetersiz tedavi nedeniyle kronik bir seyir gelişebilir. Vakaların % 50-75’inde ikinci defa tekrar eder. Artan tekrar sayısı ile birlikte başka bir hastalık oluşma riski de artar.

Kısaca depresyon konusunda bilinmesi gereken en önemli noktalar

  • Depresyon ciddi, hatta bazı durumlarda yaşamı tehdit eden bir hastalıktır ve uzman tedavisi gerektirir.

  • Depresyonun temel özellikleri üzgün bir ruh hali veya boşluk hissi, bitkinlik (tükenmişlik), aşırı yüklenme, anksiyete bozuklukları, huzursuzluk, düşünme ve uyku bozukluklarıdır.

  • Depresyondan muzdarip kişiler yaşamdan zevk alamazlar ve hatta en basit kararları vermekte bile büyük güçlük çekerler.

  • Depresyona sıklıkla mide, bağırsak, baş, karın veya sırt ağrıları gibi kalıcı bedensel şikayetler eşlik eder. Bu semptomlar birçok hastada hemen göze çarpmaktadır.

  • Temelsiz suçluluk hissi depresyonun en önemli belirtilerinden biri olabilir.

  • Tüm ağır hasta insanlar gibi depresyon hastaları da çevrelerinden anlayış ve desteğe ihtiyaç duyarlar.

  • Depresyonun karakterize edici özelliği beyinde bir sinir metabolizma bozukluğu olmasıdır. Sinir nöroverici konsantrasyonu (Serotonin, Noradrenalin, Dopamin) dengesizdir. Bunun nedeni, stres hormon sisteminin genellikle sürekli aşırı aktif olmasıdır. Bu aşırı aktivite, hipertansiyon, kalp krizi, diyabet ve osteoporoz gibi tedavi edilmeyen potansiyel komplikasyonlara da yol açabilir. Bu nedenle dikkatli ve sürdürülebilir tedavi çok önemlidir.

  • Depresyon tedavi edilebilir. Tedavi amacıyla çeşitli kanıtlanmış psikoterapi yöntemleri, ruh halini düzenleyen modern ilaçlar (antidepresanlar), stres yönetimi ve gevşeme teknikleri ve yardımcı tamamlayıcı tıbbi yaklaşımlar (örneğin bitkisel tedavi) mevcuttur.

  • Modern antidepresanların neredeyse hiçbir yan etkisi yoktur. Bunlardan genellikle yalnızca tedavinin başlangıcında yararlanılır. Bağımlılık yapmazlar. Kişiliği değiştirmezler. Uyarıcı ya da yatıştırıcı madde değildirler.

  • Antidepresanlar etkisini hemen göstermezler. İyileşene kadar çoğu zaman günler haftalar geçer.

  • İlaçların ihtiyaç duyulduğunda tamamen doktor reçetesine göre ve düzenli olarak alınması çok önemlidir. Olası yan etkiler, huzursuzluk, sıkıntı veya kuşku durumunda daima tedavi eden doktorla açıkça görüşülmelidir.

  • Tekrarlayan depresyon önleyici bir şekilde tedavi edilebilir.

  • İntihar büyük bir tehlikedir. İntihar riski zamanında tespit edilebilir. Acil bir durumdur. İntihar riski bulunanlar en kısa sürede tıbbi tedaviye tabi tutulmalıdır.

Depresyon nedenleri

Depresyonun nadiren tek bir nedeni olur. Genellikle çeşitli faktörlerin kombinasyonu, konjenital bir duyarlılık nedeniyle, hastalığa yol açar. Önemli bir yakının kaybedilmesi veya ölümü ya da kronik aşırı yükleme durumları gibi akut stresler depresif bir hastalığın tetikleyicisi olabilir. Yeni koşullara uyum gerektiren (örneğin evlenme, işsizlik, emeklilik) sosyal faktörler de depresyonun ortaya çıkmasından önce artan bir şekilde görülür. Bununla birlikte tüm hastalarda bu şekilde tetikleyici faktörler olmaz.

Birçok depresyon hasta kişiyi birden bire yakalar. Bu nedenle depresyonun zor yaşam şartlarına sadece makul, anlaşılır bir tepki olarak algılanmasına karşı çok dikkatli olunmalıdır. Kaderin ağır darbeleri üzüntüye, çökmüş ruh haline ve ruh hali bozukluklarına neden olur, fakat tam olarak bir depresyon değildir. Ancak depresif bir hastalık ortaya çıkarsa, kalıcı olarak tedavi edilmelidir. Çoğu kez genellikle uzun süre bir hastalığa yol açmayan yıllar süren stresten ibarettir. Genellikle kişisel olarak görece küçük bir olay bardağı taşırmak ve hastalığı tetiklemek için yeterlidir.

 

Depresyon sırasında beyin metabolizması bozulur

Sinir nörovericiler Serotonin, Noradrenalin ve Dopamin dengesi bozulur. Stres hormonu için bozulan kontrol sisteminin nedeni: Stres hormon sisteminin devamlı aşırı aktivasyonu, sinir hücresi metabolizmasını nöroverici üretimini ve ayrışmasını sona erdirecek kadar bozar. Ya çok düşük konsantrasyonlarda bulunurlar ya da iletim artık tam olarak işlev görmez. Sinir hücreleri arasındaki iletim bu vesile ile bozulduğu takdirde, yavaş yavaş duygu ve düşüncelerde yansıması görülür.

Bu, motivasyon eksikliğine, iştah azalmasına, uykusuzluğa, konsantrasyon güçlüğüne ve depresyonun diğer belirtilerine yol açar. Bu noktada antidepresan ilaçlar devreye girer ve stres hormon regülasyonunu normalize ederek beyin metabolizmasını tekrar dengeye getirir. Aynı şeyi psikoterapi de yapar. Bu nedenle orta ve ağır depresyonlarda psikoterapi ve ilaç tedavisi kombinasyonunun neden en iyi sonuçları elde ettiği aşikardır.

Depresyon belirtileri

Depresyon çeşitli belirtiler gösterebilir ve bunların birbirinden ciddi farkları olabilir. Tipik belirtileri önemli bireysel farklılık gösterir. Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre (ICD-10) depresif bir epizot en az iki hafta süren üzgün bir ruh hali ile karakterize edilir. Yaşamdan zevk alamama, hareketlerin yavaşlaması ve ilgi kaybına, konsantrasyon ve genel performans kaybı eşlik eder.

Karakteristik fiziksel bulguların yanı sıra, uyku bozuklukları, iştah ve kilo kaybı gibi durumlar ve ayrıca umutsuzluk hissiyatına kapılma da meydana gelir. Bu, ölüm ve somut intihar düşüncesinin oluşumuna yol açabilir. Düşünce akışı yavaşlar ve genellikle kişi, kendisinin ne kadar kötü durumda olduğu, mevcut durumun ne kadar karamsar ve geleceğin ne kadar umutsuz olduğu gibi tek bir konu etrafında dönüp dolaşır.

 

Depresyonda psikomotor retardasyon belirtileri

Tanımı: Depresyonun seyrinde görülen fizik ve zihni faaliyetlerin yavaşlamasını ifade eder. Bu kapsam içinde düşünce, konuşma, hareketler, içgüdüsel arzular ve hareket dahil edilir.

  • Spontan hareketlerde bariz azalma ve yavaşlama olur.

  • Kederli bakışlar ile çökkün bir hal gözlenir.

  • Enerjisizlik halinden, Enerjinin azalması ve bir işi aşırı yoru­larak yapma haline kadar giden aşırı yorgunluk izlenir. Bazı durumlarda enerji tükenmesi kaygısından işler yarım bırakılırken, diğer durumda işler aşırı yorulma karşılığında bitirilebilmektedir.

  • Konuşmanın akıcılığında ileri derecede bozulma olur. Hastalarda merkezi trans­misyonu sağlayan nörotransmitter azalmasına bağlı olarak soru ve cevap bağlantısı için gereken süre uzar. Algılayıp kavrama, değerlendirme ve cevaplandırma hem zorlaşmıştır hem de süre bakımından oldukça uzamıştır.

  • Zaman akışında ileri derecede bir yavaşlama hali ortaya çıkar. Artık ileri durumlarda zaman hiç geçmiyormuş gibi algılanmaya başlanır.

  • Konsantrasyon halinde ileri derecede bozulma olur ve hastalarda özellikle daha çok yakın hafıza ile ilgili aşırı unutkanlıklar olmaya başlar.

  • Çok sık olarak hastaların üzüntülü konulara daldıkları, konuştuklarında ise daha çok nahoş konular üzerinde durdukları görülür( işler kötü gidiyor, memleket elden gidiyor, geçinecek paranın kalmayacağı, sağlığının her an kötüleştiği gibi konular).

  • Hastaların içlerinde bulundukları güvensizlik durumundan kaynaklanmakta olan ileri derecede “karşıt duyguları bir arada taşıma” hali yaşanır. Şizofreniden bu noktada ayırtmak gerekir. Bu ambivalans durumlarından dolayı depresyonlu insanların bir gün içinde işlerinde ileri derecede yetersizleştikleri gözlenir. Yaptıkları hiçbir işi güvenip bitiremezler ve hep yarım bırakırlar.

Depresyonda kognitif bozukluk belirtileri

Tanımı: Kendisi ve çevresi hakkında yaptığı değerlendirmelerin bozuk ve yanlış olması halidir.

  • Öz saygı ve öz güven durumunda ileri derecede azalma hali olur.

  • Yokluk ve kaybetme düşüncelerinde aşırı artma olur.

  • Kendi kendine aşırı suçlayıcı olan hastada marazi suçluluk duygusu artar. Musibet­ler onun eski bir hatasından dolayı başına gelmektedir.

  • Savunmaları bozulur.

  • Umutsuzluk ve kötümserlik olur, hastaya işe yaramadığını, yaptığı işlerin her birinin büyük hatalar olduğunu düşünürken; bazen yapacağı işlerin hepsinin başına büyük musibetler açacağını ve ileride kendisine bakıp yardım edecek kimse kalmayacağını düşünür. Eğer bu umutsuzluk ve kötümserlik geçmiş ile ilgili ise o zaman yaptığı kötü işlerin günahına katlanmak üzere Tanrının kendisini lanetlediğini, başına bu hastalık musibetini verdiğini, bunu çekmeye mecbur olduğunu düşünür. İntihar vakaları ileriye dönük kötümserlik hissedildiği durumlarda artar, çünkü bakacak ve konuşacak kimsenin kalmayacağı düşünce ve endişesinin egemen oluşu aşırı etkili olmaktadır.

  • Sık tekrarlayan intihar fikirleri bulunur. Gerçekleştirilmiş intihar riskinin en yüksek frekans gösterdiği bir hastalık gurubudur. Dikkatli olmak gerekir.

Depresyonun psikotik belirtileri

Tanımı: Olumsuz bir takım düşünce ve davranış şekline eşlik etmekte olan hezeyanlı ve halllusinasyonlu durumların görülmesi haline denilir.
Schneider’e göre hezeyanlar şu özellikleri göstermektedir
a- Temel güvensizlik konuları ağırlıklıdır,
b- Sağlık konusunda çarpık düşünce ve hezeyanlar olur (Sağlık durumu bozulmak üzeredir, duyduğu ağrılar bir kanser hastalığı belirtisidir, sağlık bozulunca ona kimse bakmayacaktır gibi).
c- Maddi durum konusunda hezeyanlar olur (Mevcut paraları bir gün tükenecektir, o zaman muhtaç kalacaktır gibi ).
d- Ahlaki değerler ve çevre ile ilgili konularda hezeyanlar olabilir (Toplumun ahlaki ve dini inançları son derece bozulmuştur, çevresinde insanlar onu anlamamaktadır gibi)

  • Bu yüzden depresyonlu insanlarda değersizlik, günahkarlık, referans hezeyanları ile perseküsyon (korku sanrısıdır.bu hezeyana sahip kişiler kendilerine komplo kurulduğunu yada öldürülmek istenildiğini düşünürler) hezeyanları sık görülür. Geçmiş hatalardan dolayı kendilerinin ileri derecede suçlu olduklarına, herkesin kendilerini ileri derecede beceriksiz gördüğüne inanmaktadırlar

  • Doğum sonrası depresyonların ortaya çıkması halinde Psikotik depresyon görülür­se hastanın bebeğini öldürme riskine karşı hem hasta hem de bebek emniyete alınmalıdır.

  • Umutsuzluk ve intihar durumları da tehlikeli durumlardır. Umutsuzluk halinin çok olması halinde; intihar girişimi daima depresyonun iyileşme döneminde görülür. İntihar eden vakaların otopsilerinde beyindeki nöronlarda elektron mikroskopu ile yapılan incelemelerde serotonin reseptörlerinin upregüle oldukları, bunların hastanın nörotransmitter açısından serotonin eksikliği çeken vakalar olduğunu gösterir.

Depresyonun negatif belirtileri

  • İştahsızlık ve kilo kaybı: Depresyonlarda iştahsızlık ve kilo kaybı durumlarına sık rastlanır. Hastalığın seyrinde körelen tat ve koku duyusu sonunda hasta yediği ye­meklerin hiç birini tadını hissetmez ve yemekten de bir zevk almaz. Ender durum­da bazı psikoz belirtilerinin de olduğu durumlarda hastalar yedikleri yemekler ile zehirlenebilecekleri şeklinde hezeyanlı düşünceler geliştirebilir ve hezeyanlarının doğrultusunda da yemek yemekten uzak dururlar.

  • İştahsızlık sonucunda ortaya çıkan malnütrisyon (beslenmenin içerik veya miktar açısından yetersiz olması sonucunda, vücudun gereksinimlerinin karşılanmaması) durumlarından özellikle yaşlılar daha çok etkilenirler. Ciddi elektrolit dengesizliği ortaya çıkar.

  • Kilo alma daha çok depresyon ve hipomaninin birlikte görüldüğü Bipolar tip II gurup hastalığın üyelerinde çok sıktır. Yüksek kilonun uzun süre devam etmesi ve kullanılan ilaçların da etkisiyle ensülin direncinde bozulmaların olduğu vakalar vardır.

  • Sabah erken uyanma daha çok depresyonlu insanlara has bir belirti olup toplam uyku süresinin kısalmasına bağlı bir durumdu. Gece sabaha karşı uyanma ve bir daha uyuyamam ile karakterize duruma Terminal insomni adı verilir. Uykunun depresyonlularda 3 ve 4. dönemlerin bozuk uyunması veya uyunamaması sonun­da periyotların ve toplam uykunun kısalmasına bağlı bir durumdur.

  • Cinsel fonksiyon bozuklukları: Her iki cinste de depresyonların seyrinde cinsel ar­zularda önemli derecede bir azalma olur. Depresyonlu kadınlarda daha çok frijidite şeklinde kendini belli ederken, erkeklerde azalmış veya kaybolmuş ejakülasyon ve ereksi yon bozukluklarıyla ortaya çıkar. Bazı depresyon vakalarında artmış olduğu ifade edilen cinsel arzu hastanın iki uçlu (Bipolar Tip II karma tip) karma nöbet geçirdiğini veya siklotimi durumlarına işaret eder.

Depresyonun belirtisi olan uyku bozuklukları

Uyku bozuklukları uykuya dalmakta güçlüğe, uykuda sık sık uyanmaya veya erken uyanmaya yol açabilir. Uyku yetersiz, dinlendirici olmayan şekilde ve çok yüzeysel hissedilir. Derin uyku veya REM uykusu eksikliği ya da her bir uyku evresinin tam olarak geçirilmemesinin yanı sıra, çoğunlukla fark edilebilir şekilde dinlendirme özelliği olmayan uzun bir uyku da olabilir. Depresyonda durum bu şekildedir. Modern klinikler uykuyu inceleyebilir. Antidepresanlar normal ve sağlıklı bir uyku yapısını tesis ederler.

 

Depresyon Türleri

Depresyonun özellikle göze çarpan belirtileri vasıtasıyla özel depresyon biçimleri ayırt edilebilir. Bunların arasında «gizlenen depresyon» (maskelenen depresyon) en önemlilerinden biridir. Fiziksel belirtiler, vejetatif bozukluklar ve organ sorunları ön planda bulunur. Daha alt bir biçimi olan «melankolik depresyon» durumunda belirgin bir şekilde uyanılması gereken saatten çok önce uyanma ve tekrar uyumakta güçlük çekme, kilo kaybı, yaşamdan zevk alamama, cinsel istek kaybı ve ilgi kaybı karakteristik özellikleridir. Bazı insanlarda depresyon çok farklı şekilde de görülebilir.

Aşağılık duygusu veya üzüntü yerine bazı insanlar tepkilerini asabiyet, saldırganlık, öfke veya artan alkol tüketimi ile ortaya koyarlar. Muhtemelen abartılı şekilde aşırı spor yaparlar. Etkilenenler kendilerini stresli ve tükenmiş hissederler. Bu tür belirtilerden daha çok erkekler etkilenir.

Depresyonun Olası Fiziksel Belirtileri. Fiziksel şikayetler öylesine ön planda bulunur ki arka planda bulunan ruhsal bozukluklar güçlükle ortaya çıkarılabilir. Bu durumda maskelenen (gizlenen) bir depresyondan söz edilir.

Tükenmişlik sendromu

Tükenmişlik sendromu: denilen bitkinlik sendromu, sürekli (mesleki) çalışmadan kaynaklanır. Tükenmişlik sendromu; geçmişten beri süregelmiş, genellikle uzun süreli, çok yüksek bağlılık ve üstün performanstan kaynaklanan enerji kaybı, azalan performans, umursamazlık, sinizm ve isteksizlikle karakterize edilir. Genellikle uzun süren stres birikimi durumunda hastalığın ortaya çıkması için sadece kısmen küçük bir tetikleyici (örneğin iş değiştirme) yeterli olmaktadır. Genellikle, artan terleme, baş dönmesi, baş ağrıları, mide-bağırsak sorunları ve kas ağrıları gibi belirsiz fiziksel şikayetler söz konusudur. Uyku problemleri burada da çok sık görülür. Tükenmişlik sendromu ağır bir depresyona kadar ilerleyebilir.

 

İleri yaş depresyonu

65 yaş üstü hastalık döneminden «yaşlılık depresyonu» olarak söz edilir. Depresif hastalıklar yaşlılarda bütün olarak sıklıkla görülmez. İleri yaştaki hastalarda depresyon genellikle gözden kaçırılır ve bu nedenle yıllar boyu tedavi edilmezler. Yaşlı hastalar depresif belirtileri kolayca saklarlar ve diğer ek fiziksel hastalıklarından yakınırlar. Bu nedenle yaşlı insanlarda çeşitli fiziksel belirtiler daha genç hastalarda olduğundan daha sık ön planda bulunmaktadır. Örneğin belirsiz ağrılar, yaşlı insanlarda arka planda bulunan depresyondan daha çok dile getirilir. Yaşlılık depresyonu, yokluk ve yetersiz beslenme veya yetersiz sıvı alımı bağlamında da ortaya çıkabilir veya ilerler.

Doğum sonrası depresyon

Doğum sonrası depresif epizotlar kadınların yaklaşık olarak % 10-15 ‘inde görülür ve genellikle ilk veya ikinci haftada başlar. Çoğu zaman haftalar aylar süren sinsi bir seyri vardır. Klinik tablosu yaşamın diğer evrelerindeki tipik bir depresif epizottan ayırt edilemez. Çok daha sık görülen «Annelik hüznü» diye adlandırılan depresyon («Loğusalık Hüznü» de denir) Doğum sonrası depresyondan ayrı tutulmalıdır.

Annelik hüznü doğumdan sonraki ilk hafta başlar, fakat genellikle üçüncü günün öncesinde başlamaz ve sadece birkaç saat veya birkaç gün sürer. Lohusa kadınların yaklaşık olarak % 50’sinde görülür ve hiçbir klinik önemi yoktur.

 

Mevsimsel depresyon

Karanlık ve sisli kış günleri ruhsal durumu kötüleştirebilir. «Mevsimsel depresyon» veya özel durumlarda «Kış depresyonu» denilen bu durum, ciddi ve hatta yaşamı tehdit eden bir hastalığa yol açabilir. Nedeni mevsimsel olarak göz tarafından algılanan gün ışığı etki alanının azalmasıdır. Hassas insanlarda bu nedenle beyin metabolizmasının bozulmasına ve böylece depresyon oluşumuna neden olur.

Depresyon tedavi edilmezse ne olur?

Depresyon ciddi, hatta bazı durumlarda yaşamı tehdit eden bir hastalıktır. Tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabilir. 40 yaşına kadar olan insanlarda depresyon kaynaklı özkıyım (intihar) neticesindeki ölüm, kazayla ölümden sonra en sık görülen ikinci ölüm nedeni olarak gösterilmektedir. Majör depresyonu olan hastaların hemen hemen tamamında en azından intihar düşüncesi vardır. Depresyon tespit ve tedavi edilirse, genellikle baskın gelen ölüm isteği ortadan kalkar.

« Melankoli nöbetinde bugün kendini öldüren kişi, sadece bir hafta beklemiş olsaydı, hayatta olmak isterdi. » Voltaire, Yazar ve Filozof, 1694-1778

Depresyonda İntihar Tehlikesi

Her depresif kişi için intihar riskinin ne kadar büyük olduğunu bilmek önemlidir. İntiharı hangi yoğunlukta ve hangi sıklıkta düşündüğü, en iyi şekilde, doğrudan etkilenen kişilerle konuşarak anlaşılır. Genellikle, akıllarına bazı düşünceler gelir diye depresif insanlarla intiharla ilgili olarak asla konuşulmaması gerektiği şeklinde fikirler beyan edilmiştir. Bu yanlıştır. Her depresif insan çaresizlik içinde bir şekilde en azından bu ihtimali düşünmüştür ve genellikle nihayetinde rahatlamak için bu konu hakkında konuşabileceğini hisseder. İntihar eğilimi acil bir durumdur! İntihar riski bulunanlar en kısa sürede tıbbi olarak tedavi edilmelidir.

 

Depresyon bütün vücudu etkiler

Depresyon, kalp hastalıkları ve inme gibi vasküler hastalıkların oluşumunda bir risk faktörüdür. Depresif bir hastalık aynı zamanda, osteoporoz ve Tip 2 diyabetin ortaya çıkmasına önayak olur. Bu nedenle depresyon beynin yanı sıra diğer birçok organ sistemini etkileyebildiği için günümüzde «sistemik» hastalık olarak görülüyor. Bütün bunlar, doğru zamanda, dikkatli ve sürdürülebilir bir tedavinin büyük önemini vurgular.

Depresyon Nasıl Tedavi Edilir?

Doğru tedavi edildiğinde depresyon tamamen iyileştirilebilir. Depresif hastaların etkin tedavisi bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Süreç içinde kognitif davranışçı terapi, psikodinamik terapi ve konuşma terapisi gibi çeşitli psikoterapi yaklaşımları her hastanın ihtiyaçlarına göre seçilir veya tek tek birleştirilir. İlaç tedavisine ek olarak, bireysel ve grup terapileri ve belirtilere bağlı olarak farklı ve bireysel nitelikte yaratıcı terapötik yöntemler, gevşeme teknikleri ve stresi yenme eğitimi (örneğin Biofeedback, Jacobsen’e göre progresif kas gevşetme, Yoga, Çigong, Tai Chi) gibi ek fiziksel yöntemler uygulanır.

Etkili depresyon tedavisinin üç evresi

Akut Tedavi: Şikayetleri iyileştirir ve bunları azaltmaya çalışır. Süre: 4-8 hafta.
Bakım Tedavisi: Belirtisi olmayan hastalık evresini daha fazla stabilize ederek hastalığın nüksetmesini önler. Bu tedavide belirtiler ancak altı ay görülmediği takdirde, tam bir iyileşmeden söz edilebilir. Süre: en az altı ay.
Nüksetmeyi Önleme: Tamamen iyileşmenin ardından hastalığın yeniden nüksetmesini önler ve yeni bir hastalık epizodunun gelişimini engeller. Süre: birkaç yıl.

Depresyonda tedavi seçenekleri

Depresyonda psikoterapi tedavisi

Depresyon tedavisi daima psikoterapi içermelidir. Bu ideal olarak stresin davranış değiştirmesine ve negatif bireysel değerlendirmenin düzelmesine ve kişisel stresli kritik durumların iyileşmesine yol açar. Psikoterapötik yöntemlerde, davranışçı terapi (DT) ve kişiler arası psikoterapi (KAP) günümüzde en iyi şekilde araştırılır ve etkin olarak kullanılır. Ayrıca uzun vadede nüksetme riskini azaltırlar ve hem ayakta tedavide hem de hastanede başarılı bir şekilde kullanılırlar.

Bu modern terapi yöntemlerinde tedavinin ağırlık merkezi esas olarak çözüm bulmaya ve kaynak mobilizasyonuna odaklanır, sadece önceki çatışmaları ve nedenlerini araştırmaya ve açıklarla uğraşmaya odaklanmaz. Duygularımız, düşüncelerimiz ve eylemlerimiz birbirlerinden daima etkilenirler ve fiziksel fonksiyonlarımız üzerinde etki yaparlar. Bu şekilde depresif ruh hali, örneğin negatif düşüncelerle daha da pekiştirilir. Genellikle kötü sağlık durumunun doğal sonucu olan toplumdan çekilme yine hoş olmayan duygu ve düşünceleri pekiştirir.

Bu, depresif insanları gerçek anlamda yakalayarak bu kısır döngüyü daha da pekiştiren yeni stresler meydana getirir. Psikoterapötik tedavi, depresyonun kısır döngüsünü kıran yaklaşımlar ortaya koyar. Terapötik destekle ruh halini düzelten aktivitelere yeniden başlamak genellikle önemlidir. Depresyon durumunda bunlar tek başına yapılamaz. Aynı zamanda depresyonda belirli durumların, belirli negatif duygu ve düşünceleri neredeyse otomatik olarak nasıl tetiklediğinin farkında olmak önemlidir. Tipik depresif düşünce tek taraflıdır ve biçimi negatiftir. Depresyon her şeyi karanlık bir gözlükle görmek zorunda bırakır. Psikoterapi bu gözlüğü yavaşça çıkarmaya yardımcı olur.

Depresyonda davranışçı terapi tedavisi

Her insan yaşamı boyunca kişisel tecrübe ve taklit yoluyla kendisi için tipik davranış kalıpları, yaklaşımlar ve duygusal reaksiyon biçimleri öğrenmektedir. Depresyon gelişimi ile ilgili olarak, ciddi yükleme durumları ve kronik stresle birlikte hastalığa yol açan bir dizi tipik düşünce ve davranış kalıpları bulunmaktadır. Tedavide sorunlu davranış biçimleri, düşünce kalıbı ve yaklaşımlar somut olarak ele alınır ve araştırılır. «Davranışçı terapi» hem negatif düşünce kalıplarına hem de davranış düzeyine oturtulur.

Memnun edici eylemlerin ve sosyal faaliyetlerin yeniden tesisi gibi davranış değişikliği, yavaş yavaş pozitif duygulara ve yeni tecrübelere yol açar. Bunlar diğer taraftan düşünce içeriğinin değişmesine yol açar ve tersi de doğrudur. Davranışçı terapinin amacı diğer şeylerin yanı sıra başarılı ve tatmin edici sosyal ilişki tasarımı için beceri kazanma ve kendi duygularıyla ilgilenmedir. Başka bir amacı, geçmiş stresli deneyimlerin, mevcut krizlerin ve zor yaşam koşularının iyileşmesini teşvik etme olabilir.

Depresyonda Kişiler Arası Psikoterapi (KAP) tedavisi

Kişiler arası psikoterapi özellikle depresyon tedavisine uygun hale getirilmiştir. İnsanlar arası (kişiler arası) ilişkilerin depresyon gelişimine önemli ölçüde katkıda bulunabileceği varsayılmaktadır. Hastanın, daha önceki insanlar arası ve psikolojik deneyimlerinin mevcut davranışlarında ortaya çıkacağı varsayılmaktadır. Bu nedenle yaşamdaki stresli olaylar (örneğin bir yakının ölümü veya partnerlerin ayrılması) ve zor yaşam şartları (işyerinde taciz, işini kaybetme ve emeklilik veya sürekli tartışma) depresif belirtilerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Diğer hastalar için kayıp deneyimlerinin (matem) tedavisi veya belirli sosyal roller arasındaki geçişlerin üstesinden gelme (ör. çocuklar evi terk ettiği zaman) önemli olabilir. Kişiler arası psikoterapinin amaçları depresif belirtilerin hafifletilmesi ve insanlar arası ilişkilerin özel yaşamda ve iş çevresinde iyileştirilmesidir.

Psikoterapinin Diğer Unsurları

Stres yönetimi: psikoterapinin diğer bir önemli yapı taşıdır. Bazı durumlarda, psikanalitik veya psikodinamik terapi çok yararlı olabilir. Burada çocuk gelişimine büyük önem verilir: Psikanaliz, yaşamın ilk yıllarının etkilerinin insan ruhu üzerinde izler bıraktığını varsayar. Hastalara yönelik gizli veya bastırılmış çatışmalar tedavide ortaya çıkarılmaya ve işlenmeye çalışılır.

«Sistemik terapide (Aile terapisinde)» ağırlık merkezi olarak bireyin yaşadığı gruba (sisteme) odaklanılır. Bu sistem evli bir çift, bir aile, arkadaş çevresi veya çalışma ekibi olabilir. Hasta kişinin sadece bir «belirti taşıyıcısı»olduğu ve sorunlarının nedenlerinin tüm sistem içinde aranması ve tedavi edilmesi gerektiği varsayılır. Kişiler arası psikoterapide olduğu gibi insanlar arası ve sosyal yön, merkezi konumda bulunmaktadır.

Depresyonda ilaç tedavisi

Hastalığın hafif formlarında sadece psikoterapi ile birlikte genellikle çok iyi tedavi sonuçları elde edilebilir, orta ve ağır formdaki depresyon tedavisinde ek olarak antidepresanlarla ilaç tedavisi uygulanır. Tüm ilaç tedavisi 50 yılı aşkın bir süre önce İsviçre’de Roland Kuhn tarafından keşfedilen sinir nörovericilerin (Serotonin, Noradrenalin, Dopamin) etkin takviye prensibine dayanır.

Ancak günümüzde, stres hormon aktivitesinin normalizasyonu olduğu biliniyor. Ayrıca hafif ve orta şiddetteki depresif hastalıklarda, diğerlerine ilaveten, etkili bir bitkisel ilaç olan Kılıç otu (Hypericum perforatum) Serotonin ve Noradrenalin üzerinde etki yapar. Gereksiz ve erken ilaç değişikliği nedeniyle zaman kaybını mümkün olduğu kadar önlemek için, antidepresan etkinin genellikle ancak 2-4 haftadan sonra ortaya çıkacağını akıldan çıkarmamak gerekir. Bu nedenle reçeteli ilaç değişikliği en erken yeterli dozdan sonra ve dört hafta sonra yapılmalıdır.

Antidepresanlar intihar riskini artırmazlar. Bununla birlikte farmakoterapi tedavinin erken döneminde özel durumlarda intihar düşüncelerini ve eylemlerini ihtimal dahilinde kötüleştirebilir, zira bu sırada antidepresan etkinin harekete geçirilmesinden önce sinir metabolizmasının stimülasyonu ile sinirlilik ve aktivasyon meydana gelebilir. Bu, depresyon durumunda yakın tedavinin gerekliliğini ve hastalara refakat etmeyi ve geçici Benzodiyazepin reçetesini dikkatle inceleme gereğini vurgular. Bu tür yan etkiler genellikle bitkisel preparatlarla (fitoterapi) azaltılabilir veya ortadan kaldırılabilir. Çarkıfelek çiçeği, kediotu kökü, öksürük otu kökü, melisa yaprağı etkilidir.

 

Muhtemel yan etkileri (örneğin nadir durumlarda kilo artışı, cinsel işlev bozuklukları, sinirlilik), tedavinin öyküsü ve mevcut hastalık epizotlarının bireysel belirtileri, antidepresan ilaç seçimi için önemlidir. Uyku bozuklukları, huzursuzluk, sinirlilik, anksiyete veya intihar eğilimi gibi örnek belirtilerin ön planda olması durumunda, sedatif (yani yatıştırıcı) antidepresanlar, gerektiğinde bir Benzodiyazepin ile geçici bir kombinasyonda ilk tercihtir. Uyku bozukluklarında – geleneksel uyku ilaçlarının aksine – antidepresanlar depresyonla bozulan uyku yapısını tekrar normal hale getirmesi ve bu nedenle dinlendirici bir uykuya neden olması dolayısıyla avantajlıdır.

Antidepresanlar hakkındaki mitler

Depresyonun tedavisine yönelik günümüzde kullanılan tüm antidepresanların az sayıda yan etkisi bulunmaktadır. Yan etkiler ortaya çıktığı takdirde, bunlar genellikle sadece başlangıçta ve geçici olarak görülürler. Antidepresanlar bağımlılık yapmazlar ve kişiliği değiştirmezler. Uyarıcı madde ya da yatıştırıcı madde değildirler. Terapötik hedef, sorunları asla örtbas etmek değildir. Aksine: İlaç tedavisi ancak psikoterapi temelinde iyileşmeyi sağlayarak başarılı olur. Antidepresanlar doğru kullanıldığında, kendiliğinden iyileşme gücünü yeniden harekete getirmek için sinir hücresi metabolizmasını normalleştirmeye yardımcı olan bir destek veya koltuk değneği gibidir. Kendi kendine yardıma yönelik yardımlardır.

Kanıtlanmış tamamlayıcı ilaçsız depresyon tedavi biçimleri

Uyanık kalma tedavisi (uyku yoksunluğu tedavisi) veya ışık terapisi gibi, ilaç tedavisine alternatif olarak tamamlayıcı ve kolaylaştırıcı diğer kanıtlanmış tedavi olanakları bulunmaktadır. Ağır vaka durumlarında özel uzmanlık merkezlerinde yeni yöntemler Vagal Sinir Uyarımı (VNS) veya Transkranial Manyetik Uyarım (TMS) başarıyla uygulanabilir. Tedaviye tamamlayıcı tıbbi yaklaşımlar ilave edilebilir, örneğin fitoterapi, naturopatik yaklaşımlar (bitkisel tedavi) ve hidroterapi (su uygulamaları, örneğin Kneipp terapi), geleneksel Çin tıbbı (örneğin Akupunktur, Çigong), masaj ve aromaterapi.

Uyanık Kalma Tedavisi

Uyku yoksunluğu ruhsal durumunuzu düzeltir. Bu başlangıçta oldukça tuhaf gelebilir, zira birçok depresif hasta zaten uykusuzluktan muzdariptir. Bununla birlikte depresyon tedavisinde uyku yoksunluğu genellikle sadece kısmen kanıtlanmıştır. İnsanlar normal şekilde uyurlarve sabah saat bir sularında tekrar uyandırılırlar. Önemli olan, uyanık kalma tedavisi sırasında ve ertesi gün çok kısa bir süre dahi olsa asla uykuya dalmamanızdır. Bu tüm yükselen ruh halinize zarar verebilir. Bu tedavi tek başına uygulaması çok zor olduğu için, genellikle terapötik olarak eşlik eden bir grup dahilinde gerçekleştirilir.

Depresyon tedavisinde Işık Terapisi

Yan etkisi hemen hemen olmayan bu terapi sadece kış depresyonunun tedavisinde değil aksine tüm depresyon biçimlerinde çok etkili şekilde uygulanmaktadır. Parlak bir ışık (2’500 – 10’000 Lüks) önünde her gün sabahları 30 ile 60 dakika geçirilir. Bu esnada herhangi bir şey de okuyabilirsiniz. Sabah ışık terapisi ne kadar erken yapılırsa, genellikle tedavi başarısı o kadar daha iyi olur. Sonbahar ve kış aylarında tipik olarak tekrarlayan depresyonda, tedavi önleyici olarak ta kullanılabilir.

Terapötik Stresle Baş Etme Yöntemleri

(Psikoterapiye ve ilaçla tedaviye ek olarak)

  • Aktif olarak stresle baş etme eğitimi/Stres yönetimi

  • Otojenik eğitim

  • Progresif kas gevşetme

  • Biofeedback, Neurofeedback

  • Tai-Chi

  • Çigong

  • Craniosacral terapi

  • Masaj

  • Ayak refleks masajı

  • Hidroterapi (örneğin Kneipp terapi)

  • Aromaterapi

  • Akupunktur

Depresyonun Tedavisine Yönelik On İki Kısa Temel Kural

  1. İyileşme konusunda sabırlı olun! Depresyon genellikle yavaş gelişir ve tedavi edilirken de adım adım geriler. Tedavi zaman alır – Buna değer.

  2. İlaçlara ihtiyaç duyduğunuzda, lütfen bunları tamamen doktor reçetesine göre alın. Sabırlı olun, etkisi genellikle gecikmeli olarak ortaya çıkar.

  3. Antidepresanlar bağımlılık yapmazlar ve kişiliğideğiştirmezler.

  4. Doktorunuza sağlık durumunuzdaki herhangi bir değişikliği bildirmeniz ve tedavi kapsamında muhtemelen edineceğiniz endişelerinizi, korkularınızı ve kuşkularınızı açık ve emin bir şekilde konuşmanız önemlidir.

  5. Hoş olmayan yan etkileri hemen sorun. Bunların çoğu zararsızdır ve sadece başlangıçta görülür.

  6. Kendinizi daha iyi hissettiğinizde bile, ilaçları bırakmayın! Bunun dikkatlice planlanması gerekmektedir.

  7. Her günü bir önceki akşam mümkün olan en doğru şekilde planlayın (örneğin bir zaman tablosu ile). Keyifli faaliyetlere de zaman ayırın.

  8. Küçük ve gerçekleştirilebilen hedefler koyun. Doktorunuz veya terapistiniz bu konuda size yardımcı olacaktır.

  9. Bir ruh hali günlüğü tutun. Doktorunuz veya terapistiniz bunun nasıl yapılacağını ve tuttuğunuz kayıtları birlikte düzenli olarak nasıl değerlendireceğinizi açıklayacaktır.

  10. Uyandıktan sonra derhal kalkmalı ve yatağı terk etmelisiniz. Depresyon durumunda yatağın içinde «saplantılı düşünceler» hazırda beklemektedir. Bu genellikle çok zordur. Bu durumda terapistinizle birlikte stratejiler üzerinde çalışın.

  11. Fiziksel olarak aktif olun: Hareket antidepresiftir ve sinir hücrelerinin yeniden oluşumunu destekler.

  12. Daha iyi hissetmeniz durumunda: Kişisel olarak yeniden nüksetme riskini azaltmak konusunda doktorunuzla veya terapistinizle birlikte çalışabilirsiniz. Erken uyarı işaretleri ve bir kriz planı üzerinde çalışın.

 

KAYNAK: https://www.medikalakademi.com.tr/depresyon-belirtileri-nedenleri-tedavisi/