Derin bir kuyunun içinden yıldızlara bakmak gibi!..

‘HAKLI ÇIKTIK AMA…'

Derin bir kuyunun içinden yıldızlara bakmak gibi!..

Derin bir kuyunun içinden yıldızlara bakmak gibi!..

Silivri’dek iki tutuklu gazeteci Barış Pehlivan ve Murat Ağırel, evlat özlemini anlattı: Pehlivan, kızının ilk cümlesini hücresindeki TV’den duydu: “İyi ki doğdun baba!” O an için “Derin bir kuyudan yıldızları bakmak gibiydi” dedi. Ağırel ise hasretini “Dereotlarını şişeye dolduruyorum. Biri çiçek açarsa Ada’yı hatırlayıp ‘kızım’ diye seviyorum” sözüyle ifade etti.

Can ÖZÇELİK

‘HAKLI ÇIKTIK AMA…'

Daha önce de kumpas davasında yargılanan Pehlivan, yaşanan süreci şöyle anlattı: “FETÖ'nün kumpas mahkemelerinde söylediklerimizi yıllar içinde AKP tekrar etmeye başladı. Haklı çıktık ama ülke çok şey kaybetti. Bugün ise hem kriptolar hem de FETÖ'ye özenenlerin iş birliği, o kumpas dönemlerini tekrar diriltme gayreti var. Yeniden tutuklanmamız da bunun en büyük kanıtı.”

Yeniçağ Yazarı Murat Ağırel

‘ADALET YERİNİ BULACAK'

Tutuksuz yargılanmaları gerektiğini de vurgulayan Pehlivan, “Bir hukuk devletinde bir saniye bile hapiste olmamalıydım. Af gibi çıkarılan son infaz paketiyle bile hapiste ‘yatarım' kalmamasına rağmen altı aydır Silivri'deyim. Birçok hukuksuzluğa rağmen bir gün mutlaka adaletin yerini bulacağına inancım tam. Tarih bizi akladı, en önemlisi bu” diye konuştu. Pehlivan, şöyle devam etti:

‘ACI ACI GÜLÜYORUM'

“İçeri gazetecilikten atıldım, içeride de gazetecilikle yaşadım. Günüm çoğunlukla okumakla, yazmakla, çalışmakla geçiyor. Bir televizyonum var. Bazen televizyonda azılı suç işleyenlerin mahkemelerde tutuksuz yargılandığını görüp acı acı gülümsüyorum. Yine de günde iki kez sayımda ‘Buradayım' diyerek devlete kaçmadığımı ispatlıyorum.”

‘GÖZLERİM DOLDU

“Ciğerlerimi hissettiğim anı doğum günümde yaşadım. Tutuklandığım günden bu yana göremediğim 2.5 yaşındaki kızımı (Arya), doğum günümü kutlarken izledim. İlk kelimelerini kaçırmıştım ama ‘İyi ki doğdun baba' dediğini TV'de duydum. Önce gözlerim doldu, sonra kızdım, sonra güldüm. O anı iple çekip geri getirmek, tekrar tekrar yaşamak istedim. Derin bir kuyunun içinden yıldızlara bakmak gibiydi.”

YAZDIKLARIMIZDAN RAHATSIZ OLDULAR

Barış Terkoğlu ile yazdıkları “Metastaz” isimli kitabın bazı çevreleri rahatsız ettiğini aktaran Barış Pehlivan, “Hem Odatv'de yaptığımız gazetecilik hem de yazdığımız ‘Metastaz' kitabı birilerini çok rahatsız ediyordu. Haberciliğimizi cezalandırmak için bahane arıyorlardı ve bulundu. Üzüldüğüm; yaptıkları operasyona şehidimizi alet etmeleri. Ön yargılarından sıyrılan ve vicdanı olan herkes bu gerçeği görüyor” ifadelerini kullandı. Pehlivan, “Ben 9 yıl önce olduğu gibi yine gazetecilik yaptığım için hapse atıldım. İçeride de dışarıda da yazmaya devam edeceğim. Çileli bir yol yürüdüğümün farkındayım. Fakat adil bir gelecek için gerçeğin izini sürmek zorundayım. Belki farkında değiller ama bugün harflerimden rahatsız olanların da buna ihtiyacı var.”

‘SARMAL'DAN DOLAYI'

Kendisine açılan davanın ve tutuklanmasının son kitabı “Sarmal” ile ilgili olduğunu belirten Ağırel, “Kitaptan önce avukatlarıma, yayınevine ve dostlarıma da böyle bir durumun yaşanabileceğini söyledim. Yanılmadım! İlk yazdığım kitap ‘Şaki' ve son kitabım ‘Sarmal'da yer alan yazılar tamamen belgelere dayanıyor. Tutuklanma nedenim tamamen bu yazılardır” dedi.

DAVADAN BEKLENTİM ADALETİN TECELLİSİ!

Yeniçağ Yazarı Murat Ağırel, tek kişilik hücrede geçen günlerini anlattı: “Bazen aklım almıyor. Hapishane yetmemiş, tecrit yetmemiş, avlunun üstünü de telle kapatmışlar. Bulutların tellerin arasından geçişine bakarken her gün o telleri aşarak bana ulaşan kuşları sayıyorum. Tabii bir de çiçek gibi olmayan çiçeklerim var. Hapishanenin manav gününde haftada bir meyve, sebze alabiliyorsunuz. Yediklerim dışında yaşattıklarımı seviyorum. Çayın posasına meyve çekirdekleri ekiyorum. Maydanozları, dereotlarını demet demet plastik şişelere dolduruyorum. Olur ya biri başını dikerse, biri çiçek açarsa kızım Ada'yı hatırlayıp onları ‘kızım' diye seviyorum.”

ONLAR DA CEZA ÇEKİYOR

Cezevindeki pandemi koşullarının personeli de zora soktuğunu belirten Murat Ağırel, şöyle devam etti: “İnfaz koruma memurları salgın sebebi ile 15 gün cezaevinde kalıyor. Sonra 15 gün karantinada, evlerinde kalıyorlar. Yani bizim gibi cezaevinde ceza çekiyorlar adeta! Tek farkları cezaevi koridorlarında serbestçe geziyor olmaları. Cezaevi yönetimi elinden geleni yapıyor açıkçası ancak cezaevi kampüsü içinde farklı bölümlerde, farklı uygulamalar var. Örneğin salgın sebebiyle sıkı tedbirler uygulanırken hastaneye gittiğinizde nezarethanede toplu olarak saatlerce bekletiliyorsunuz. Diş tedavim nihayet bitti. Ağrılar dayanılmaz hale gelip yüzüm şişince avukatlarım duruma müdahil oldu. Şu anda gayet iyiyim.”

ADALET BEKLİYORUM

Ağırel, “Bu davadan tek beklentim adaletin tecelli etmesidir. Ne yazık ki öğrendiklerimizden ders çıkarmıyoruz. Yargıda kumpasçı bir örgüt tarafından Ergenekon'a dahil edildim ve yargılandım. Şimdi de yargıda örgütlenmeye çalışan başka bir yapı tarafından hedef gösterildim, tutuklandım, yargılanıyorum. Yaşadıklarımız kumpas davaları dönemindeki yöntemler ile aynı. Evet, fark var demeyi çok isterdim ama yok!”

SÖZCÜ