Erdoğan’ın Van’da 33 ölüm haberine tepkisi ne oldu?

Van’daki çığın Arakan’la alakası…

Erdoğan’ın Van’da 33 ölüm haberine tepkisi ne oldu?

Erdoğan’ın Van’da 33 ölüm haberine tepkisi ne oldu?

5 Şubat Çarşamba. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesindeki Türk Silahlı Kuvvetlerine ait Mühimmat Ayıklama ve Ayırma Tesisinin devreye alınma törenine katılıyor. Oradan Delice ilçesine, halka hitap etmeye geçiyor. Çünkü İstanbul, Ankara ve pek çok büyükşehir belediyesinin kaybedildiği 2019 yerel seçimlerinde 9 bin küsur nüfuslu ilçenin belediye başkanlığını yüzde 85,5 oyla AK Parti kazanmış; onlara teşekkür edecek. Nitekim konuşmasına Türkiye’deki en büyük desteğin burada alındığı vurgusuyla başlıyor.


Ancak o arada Van’dan kötü bir haber gelmiştir. Bir gün önce Bahçesaray yolunda düşen çığın altında kalanları kurtarma çalışmaları sırasında bir çığ daha düşmüş, ölenlerin sayısı 33’e yükselmiştir. Çok sayıda kişi de henüz çığın altındadır. Televizyonların kurtarma çalışmalarını canlı vermesinden doğal bir şey yoktur, dünyadaki uygulama da budur. Ama Türkiye’de kendilerine hâlâ “merkez” diyebilen medyanın bir işi daha vardır: o da Cumhurbaşkanı nerede, ne zaman, hangi koşullar altında konuşursa, mutlaka baştan sona canlı yayınlamaktır. Bu nedenle ortaya yukarıda ekran resmini gördüğünüz tuhaf durum çıkar; günahını almayalım sadece NTV değil bunu yapan, örneğin CNN Türk de, aTV de… Ekranın yarısında bir trajedi yaşanmakta, kar altındaki vatandaşlar biran önce kurtarılmaya çalışılmaktadır. Ekranın diğer yarısında ise Cumhurbaşkanı kendisine dinlemek üzere gelmiş seçmenine hitap etmektedir.

Peki, Cumhurbaşkanı konuşmasında ne demektedir? Nereden, nereye formatını bir yana bırakıp Van’daki acıları paylaşarak, kaç TOKİ konutu yapıldığı istatistiklerini sonraki konuşmalara mı bırakmıştır? Yoksa idarenin bu ikinci çığ felaketinde (örneğin oradan uzaklaştırılması gereken, yeni çığın oluşumuna yol açabilecek sesleri çıkarmamaları gerektiğini bilmeyen sivillerin varlığı gibi) idarenin bir kusuru olup olmadığının araştırılması sözünü mü vermiştir?

Van’daki çığın Arakan’la alakası…

Erdoğan’ın ölüm sayısının 33’e ulaştığı sırada söylediklerini Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı sitesinden aktarıyorum“Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailelerine başsağlığı diliyoruz, yaralılara yine Allah’tan şifalar diliyoruz. Kardeşlerim, ölümlü bir dünyanın içinde kimsenin kimseye efendilik yapmaya hakkı yok, bir faydası da yok. Geldik, gidiyoruz. Dünya iki kapılı bir han değil mi? Bir kapıdan giriyoruz, öbür kapıdan da malum çıkıyoruz. Kendi vatandaşlarımızla beraber komşularımızdan başlamak üzere tüm mazlum ve mağdurların yaralarını sarıyoruz. Arakan’dan Suriye’ye, Kırım’dan Türkistan coğrafyasına kadar nerede bir kardeşimize özellikle bir yanlışlık yapılsa biz oradayız.”
Cumhurbaşkanımız, 33 vatandaşın ölümü haberini aldığında ki 6 Şubat’ta sayı maalesef 41’e yükselmişti, vatandaşlara neredeyse “olur böyle şeyler, kaderde var” mealinde tevekkül tavsiye etmiş, lafı üçüncü cümlede Arakan’a, Suriye’ye, Kırım’a getirmiştir. Oradan yine AK Parti başarılarına geçiş yapan Cumhurbaşkanı, o arada seçim ortağı MHP’ye teşekkür etmiş, bunlar da kendilerine hâlâ merkez medya diyebilen televizyonlar tarafından acı görüntüler eşliğinde yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanımız Elazığ deprem felaketini de “Büyük bir imtihan” olarak tanımlamış, “teslimiyet” telkin etmişti.

Hesap verme endişesi: çorap söküğü gibi

Van’daki çığ felaketiyle Arakan’ın, Suriye’nin, Kırım’ın ne alakası olduğunu sorabilirsiniz. Ancak günümüz Türkiye’sinde bunun sorulup sorgulanması dahi sorun olabilir. İkinci çığın eski AK Parti Van milletvekili, halen Cumhurbaşkanı danışmanı Gülşen Orhan’ın olay yerine gitmesi sırasındaki seslerle mi tetiklendiğini sorgulayan Habertürk’ten Bülent Aydemir, türlü hakaretler altında, iddiayı yeterince araştırıp teyit etmeden gündeme getirdiğini söyleyerek özür dilemek zorunda kaldı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 41 kişinin öldüğü 24 Ocak Elazığ depremi ardından, deprem vergilerinin nereye harcandığını sorguladığı için neredeyse ihanetle suçlandı.
Elazığ Valisi Çetin Oktay Kaldırım’ı, sorumluluğu altındaki şehirde henüz enkaz altında insanlar varken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “Kamuoyunda algı çok iyi” dedirtebilen de aynı Parti-Devlet yönetimine toz kondurmama ruh halidir. Orada da AK Partili belediye başkanı Şahin Şerifoğulları’nın neden hiç ortalarda görünmediğinin sorulması, hatta daha da ileri giderek “terbiyesizlik” suçlamasıyla püskürtülmeye çalışılmıştır.

 

Eşi görülmemiş bir üste çıkma gayreti içinde, adeta en basit konularda hatanın kabul edilmesinin, demokratik hesap verme düzeneğinin işletilmesinin çorap söküğü gibi başka yerlere genişleyeceği endişesi gözlenmektedir.

Bir örnek de uçak kazası

5 Şubat akşamı Sabiha Gökçen Havalimanında yaşanan uçak kazası sırasında Ankara’ya uçmak üzere oradaydım. Diğer yolcularla bekleme salonundaki televizyondan Van’daki kurtarma çalışmalarını izlerken birden görevlileri bir telaş aldı, hemen ardından “son dakika” olarak uçak kazası verilmeye başlandı. Herkesin aklı önce uçakta ölü, yaralı olup olmadığındaydı. Bir süre sonra havaalanının kapatıldığı haberi geldi; bu doğaldı. Ardından kulenin pilotları inişin tehlikeli olabileceği konusunda uyardığı bilgisi…
Peki, Pegasus uçağı iniş için neden bir başka havalimanına, örneğin Atatürk havalimanına yönlendirilmemişti? Japonya’dan Lübnan’a kaçan Nissan eski CEO’su Carlos Ghosn 2 Ocak’ta pekâlâ kullanabilmişti kargo uçuşlarına açık Atatürk Havalimanını. 8 Ocak’ta İstanbul Havalimanına inişi tehlikeli bulan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin pekâlâ kullanmıştı. Neden fırtınalı havada inişi tehlike taşıyan İzmir-İstanbul uçağı Atatürk havalimanına yönlendirilmemişti?


Bunu sormak da terbiyesizlik, ya da ihanet mi sayılacak?
Hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu çoğulcu demokrasilerin temel ilkelerinden olan “saydamlık” ve “hesap verebilirlik” ilkelerinin hatırlatılması, Erdoğan hükümeti ve ona kendisini sürekli, kanıtlama ihtiyacındaki medya gözünde suçlama gerekçesi olarak görülmektedir. Bu durum kendisini ekonomi ve dış politika kararlarında da gösteriyor, ama şimdi konuyu dağıtmayıp, bu eğilimin ne Erdoğan, ne de ülkeye bir fayda sağlayacağına inanmadığımı söylemekle yetineyim.

 

MURAT YETKİN

 

Ne Düşünüyorsun?

like
0
dislike
0
love
0
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0
Site Yöneticisi - Editör