Finlandiya'nın NATO Üyeliği ve Türkiye

"Asıl Avrupa savunma mimarisi değişecek"

Finlandiya'nın NATO Üyeliği ve Türkiye

Finlandiya'nın NATO Üyeliği ve Türkiye

Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğini önce veto etmesi, ardından da yalnızca Finlandiya'nın üyeliğine yeşil ışık yakması, NATO'da Ukrayna savaşından sonra en çok tartışılan konu oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Finlandiya'nın NATO üyeliğini onayladı. Şimdi sorulan soru; bu onay, Türkiye'nin NATO içinde elini rahatlattı mı?

VOA Türkçe Paris Muhabiri Arzu Çakır, Fransız emekli General Dominique Trinquand ile bu kararın askeri strateji açısından, NATO uzmanı Jean-Pierre Maulny ile NATO ve Fransa açısından, Türkiye uzmanı Didier Billion ile de Türkiye açısından yaratacağı "kısa ve uzun vadeli sonuçlarını" konuştu.

Türkiye, Madrid'deki üçlü memoranduma imza atarak diplomatik anlamda taleplerini gerçekleştirmek için önemli bir ilk adımı sağlasa da uzun vadede özellikle ABD ve Ukrayna yanlısı NATO üyesi ülkeler tarafından, ittifak içerisinde eleştirildi. Bu ülkeler, "Savaşın tüm hızıyla devam ettiği hassas bir dönemde, Türkiye'nin, kendi iç politikası için, NATO'yu zora soktuğu" eleştirilerini yöneltti.

Bu eleştirilere karşı, Madrid'de Haziran ayında yapılan zirvede, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyelik süreçlerine yönelik imzalanan üçlü memorandum kapsamında kurulan "Daimi Ortak Mekanizma'nın" toplantılarına katılan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, sık sık Yunanistan örneğini veriyor: "Başka ülkeler geçmişte, yeni üyelerin kabulü için çok uzun süre oyalamalar yaptı. Yunanistan'ın Kuzey Makedonya'nın üyeliği için takındığı tavrı kastediyorum. NATO'nun genişleme tarihinde sadece bir isim meselesinden kaynaklanan ve 10 yıla yakın süren süreçler yaşandı. Biz oyalama taktiği içinde değiliz, sadece gerçek, sahici, somut güvenlik kaygılarımızı dile getirerek bu yöndeki beklentilerimizi ifade ettik"

"Türkiye atılabilecek minimum adımı attı"

TBMM'nin Finlandiya'ya onay vermesinin ardından Türkiye'ye yöneltilen eleştiriler yumuşar mı? NATO eski misyon şefi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un eski güvenlik danışmanı General Dominique Trinquand, "Anladık ki, İsveç'in Kürtlerle ilgili politikası Türkiye açısından bir problem yaratıyor. Finlandiya'nın böyle bir politikası olmadığını gören Türkiye, atılabilecek minimum adımı attı" diye değerlendiriyor.

VOA Türkçe'ye NATO kulislerinde bu kararın nasıl karşılandığını değerlendiren General Trinquand, "Türkiye'nin NATO çıkışı, üye ülkeler nezdinde oldukça rahatsız edici bulundu. Stoltenberg, 'bu Türkiye'nin meşru hakkıdır' vs. şeklindeki ifadeleri dile getirdi ama kendisi kibar bir insan ve herkese 'evet' demek durumunda. Şunu gözden kaçırmayalım; Stoltenberg bir şey yönetmiyor. NATO'yu üye ülkeler yönetir. Ve üye ülkeleri oldukça rahatsız ettiğini söyleyebilirim bu çıkışın" diye konuştu.

Türkiye konusunun NATO içinde sık gündeme geldiğini belirten Fransız General, "Finlandiya'nın Rusya ile sınırı büyük. NATO'ya katılması bu anlamda önemli. Ama asıl konu bu değil. Konu, Türkiye'nin NATO üyeleriyle ilişkisi konusu. Zorluklar burada. Yani müttefikler, Türk iç politikasının, NATO'ya taşınmasından rahatsız. Yunanistan ile sorunu vs, Türkiye ile ilgili bir belirsizlik var ve bu devam ediyor" diye değerlendiriyor.

"Finlandiya'nın katılımıyla bir devir kapandı"

Savunma, jeopolitik ve NATO uzmanı, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı Jean-Pierre Maulny, Türkiye ve NATO arasındaki gerginliğin, eski NATO Genel Sekreteri Rasmussen'in seçimine kadar uzadığını belirterek "Bugün sorun askeri olmaktan çok politik. Bugün İsveç'in NATO dışında olması bile bir şeyi değiştirmeyecek. Zira öncesini de sayabiliriz, ama özellikle 2014'ten bu yana (Kırım'ın işgalinden bu yana), İsveç ve Finlandiya, NATO'ya ciddi anlamda yakınlaştı. Sadece kağıt üzerinde üye değildi. NATO açısından çok radikal bir değişim değil ancak bu, kesinlikle Avrupa'nın savunma mimarisini değiştirecek bir gelişme" diyor.

IRIS Başkan Yardımcısı ve Türkiye uzmanı Didier Billion ise, "NATO içinde tarafsızlığı anlatmak için "Finlandiyalılaşma" diye bir terim vardı. Bir ülkenin NATO ve Rusya arasında tarafsız kalmayı seçmesini anlatan bir terimdi bu. Şimdi bu tarafsızlık sona eriyor. Finlandiya'nın NATO'ya girişini sıradan bir olay diye değerlendiremeyiz. Resmen bir devir sona erdi" diyor.

"Türkiye, yıllardır pazarlık yapıyor"

Türkiye'nin bu süreçteki tavrını ve Finlandiya'ya yeşil ışık yakmasının NATO içindeki pozisyonunu rahatlatıp rahatlatmayacağını değerlendiren NATO uzmanı araştırmacı Jean-Pierre Maulny, "Şüphe hala ortada. Güven tümüyle oluşturulmadı" diyor.

Maulny, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 yıldan daha uzun süre, İttifak'ın güneydoğu kanadının Amerikalılar için çok önemli olduğunu gördü ve sürekli bu durumu kullanıyor. Neredeyse Fransızlar'ın kullandığı argümanlar gibi ama Fransızlar'dan daha iyi kullanarak 'Benim kendi güvenlik kaygılarım var. NATO olarak benim güvenlik kaygılarımı küçük göremezsiniz' diyerek birtakım kazanımlar elde etmeye çalışıyor. Bu dediğim gibi Rasmussen'in genel sekreterliğe seçilmesi sırasında, karikatür krizinin yaşandığı dönemde başladı ve sistematik olarak devam ediyor" görüşünü dile getiriyor.

Türkiye uzmanı Didier Billion da bu noktada, "Bir gerçeklik var. NATO, Amerika demek. Amerika'daki karar vericiler, her zaman, bütün anlaşmazlıklara, bütün tartışmalara rağmen, Türkiye'nin çok önemli bir ortak olduğunu düşündüler. O nedenle de Türkiye'nin gözden çıkarılması, Türkiye'nin NATO'yu gözden çıkarması, hem de şu yeni gergin ortamda çok da olası değil" diye analiz ediyor.

Jean Pierre Maulny de, Putin'in batıyı düşman gösteren yeni diplomasi doktrinine atıfta bulunarak, "Putin'in doğu ve batı arasında çizdiği yeni güvenlik doktrini, NATO'da Türkiye'ye neden ihtiyaç olduğunu açıkça gösteriyor" diyor.

"Asıl Avrupa savunma mimarisi değişecek"

Jean-Perre Maulny, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya girmesinin bugün değil, asıl savaş sonrası oluşturulacak barış çabaları sırasında zorlu bir süreç yaratacağına dikkat çekiyor ve "Burada asıl değişen Avrupa savunma mimarisi. Nasıl olsa bu iki ülke AB üyesi ve AB'nin güvenlik şemsiyesi altında (47. madde). Asıl değişim, şimdi değil, bu savaştan çıktığımızda farkedilecek. Umarız barış kısa zamanda gelir. Barış geldiğinde, daha genişlemiş bir NATO göreceğiz. Bu durumu yönetmek hiç kolay olmayacak. Bu iki ülke NATO'ya girince; size 50 yıl sonrasını söylüyorum, 6 ay değil, maalesef bu durum sürdükçe Ukrayna'nın, Gürcistan'ın girmesinin yolu da açılmaya devam edecek. Fransa ve Almanya, bu üyeliğin gerçekleşmemesi için çalışıyor. Bana göre çok geç. Savaştan sonra bu ülkelerin tarafsız olduğunu söyleyemeyiz. Bir barış anlaşması için oldukça zor bir ortam olacak" değerlendirmesini yapıyor.

Arzu Çakır / voa