Gazeteci Müyesser Yıldız: Ayhan Bora Kaplan davasında bu kadar AKP’linin ismi geçene kadar nerelerdeydiniz?'

Kime kime operasyon çekiyor?

Gazeteci Müyesser Yıldız: Ayhan Bora Kaplan davasında bu kadar AKP’linin ismi geçene kadar nerelerdeydiniz?'






Gazeteci Müyesser Yıldız: Ayhan Bora Kaplan davasında bu kadar AKP’linin ismi geçene kadar nerelerdeydiniz?'

Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne ilişkin soruşturmada adı geçen ve İçişleri Bakanlığınca görevden uzaklaştırılan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Öner ve Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca resen soruşturma başlatıldı. Yurt dışına kaçan ve gizli tanık olduğunu iddia eden Serdar Sertçelik, ifadesinin içeriği konusunda polisler tarafından yönlendirildiğini ve AKP'li bazı yöneticilerin ismini vermesi için zorlandığını iddia etmişti.

28’i tutuklu 61 sanıklı Kaplan davasının 15-26 Nisan tarihleri arasında yapılan duruşmalarını izleyen gazeteci Müyesser Yıldız da 12 Punto'da kaleme aldığı yazısında, "Çok önemli'  denilen bir dosya bu kadar mı ele yüze bulaştırılır?.. Soruşturma, iddianame ve yargılama süreçleriyle bir iş bu kadar mı kötü yönetilir?! Gizli tanığın ifşaatlarından sonra ortaya çıkan gerçek ne? Çok kez tanık olduğumuz üzere; demek ki, tümüyle polislerin getirdiği bilgilerle hazırlanan iddianameler Allah kelamı değilmiş!.." diye yazdı.

Yıldız, Ankara Emniyeti'ne kadar uzanan iddialar, soruşturma, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve "FETÖ" hakkında iddiaların yer aldığı dava hakkında şunları yazdı:

"Öncelikle Sertçelik’in iddia ettiği, “Süleyman Soylu, Hasan Doğan, Bekir Bozdağ, Abdülhamit Gül, Fahrettin Koca, Mücahit Aslan, Yüksel Kocaman” gibi isimlerin Bora Kaplan’ın ifadesine de konulmak istendiğini öğrendik.

Dahası; Kaplan’a, 15 Temmuz’un önemli ismi Adil Öksüz’ün nasıl firar ettiği bile sorulmuş.

Kaplan’ın ikinci bir ifadesi daha var; “Ek ifade vermek istedi” denilen, gerçekte ise suç örgütü liderliğinden tutuklandıktan sonra geçtiğimiz Mart ayında ikinci kez, “kara para aklama” suçlamasıyla tutuklanmasına ilişkin ifade. Suç örgütü liderliği soruşturmasını yapan ve açılan soruşturmadan sonra görevlerinden uzaklaştırılan polislerin de arasında olduğu bir grup polis, kara para suçlamasıyla ilgili ifadesini almak üzere Kaplan’ın cezaevinde olduğu İzmir’e gitti.

Bu ifadeye ilişkin iddia şu; polisler, “Süleyman Soylu ve Sadık Soylu’nun adını söyle. Senin için iyi olur. Yoksa müebbet alırsın.” demiş.

Kime kime operasyon çekiyor?

Davanın önemi ve ilgi çekmesinin sebebi; operasyonunun Süleyman Soylu’yu köşeye sıkıştırmak için yapıldığının öne sürülmesi, beraberinde 15 Temmuz darbe teşebbüsünde TRT’nin önüne giden Bora Kaplan’ın elindeki kalaşnikofları nereden bulduğunun sorgulanacak olmasıydı.

Ama son gelişmelerden sonra operasyon yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya döneminde göreve getirilen Ankara Emniyet Müdürlüğü ekibine yöneldi. Beraberinde de kulislerde; geçen yıl gündeme gelen ve Soylu’nun sert bir şekilde yalanladığı, “Soylu, Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanlığı’nı engellemek için hakkında ‘FETÖ dosyası’ hazırlayıp Erdoğan’a sundu.” iddiası yeniden konuşulmaya başlandı.

Sadede gelirsek; Bora Kaplan operasyonunu alây-ı vâlâ ile duyuran, iddianame üzerinden hüküm veren ve yargılama süreciyle hiç ilgilenmeyen iktidar medyası mensupları, şimdi, “Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevden uzaklaştırılan üst düzey isimlerin AKP’ye 17/25 Aralık benzeri bir emniyet kumpası kurmak istediğini, ana hedefin Erdoğan olduğunu”, “FETÖ vari gizlik tanık kullanılarak, AK Parti döneminde kirli bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıktığını göstermenin amaçlandığını ve FETÖ’nün fiziken uzakta olsa da aklının hâlâ devletin kılcal damarlarını kemirmeye devam ettiğini” yazıp çiziyor.

Öyleyse, yine bu yazarlardan birisinin ifadesiyle, “Ört ki, ölem”!.. Söylendiği gibi, “FETÖ işi” midir, AKP içindeki veya polisteki ekipler arası savaş mıdır, topyekûn “AKP ve Erdoğan’a operasyon” mudur, bilinmez; ama “Bu kadar AKP’linin ismi geçene kadar nerelerdeydiniz?” deyip şunları sormakla yetinelim:

O polisleri kim/kimler göreve getirdi?.. Soruşturmayı yaparken kimden, kimlerden emir aldılar?.. Bu kadar hukuksuzluğu kime, kimlere güvenerek yaptılar?.. Onca temizliğe rağmen Emniyette hâlâ “FETÖ” varsa sorumlusu kimlerdir?.. Ve dahi yargı ayağının şu tabloda hiç mi sorumluluğu yok ki, fatura sadece polislere kesiliyor?"

Yazının tamamını okumak için tıklayın.