Asıl şaşırtıcı olan İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında yapılan anlaşmaya Filistin meselesini sahiplendiğini iddia eden bazı ülkelerin “Aa, nasıl olur böyle bir şey, bu anlaşma Filistin mücadelesine darbedir” açıklamaları.
Sanki bugüne kadar Arap-İslam ülkeleri ile İsrail arasında ilişki yokmuş gibi ve bu sadece Filistin aşkıyla yapılmamış gibi BAE eleştiriliyor.
Mısır 1979’da İsrail’i tanıyan ilk Arap devleti.
İran İsrail’i 1950’den 1979’a kadar tanımış.
Ürdün 1994’ten bu yana ilişkilerini sürdürüyor.
Katar 1996’da karşılıklı olarak ticaret ofisleri açmış, yani fiilen tanımış. 2009’da ofisler kapanmış. 2022 Dünya Kupası’nda İsrailliler giriş yapabilecekler.
Suudi Arabistan resmen tanımıyor ancak 2005’te İsrail menşeli ürünlerin ülkesine girmesine izin vermeye başladı. Doğrulanmamış askeri, istihbari ilişkilerin de olduğu belirtiliyor. Yani fiili olarak İsrail’i tanıyor.
2003’ten sonra Irak ile İsrail arasında temas sağlanmış ancak görüşmeler anlaşma sağlanamadan bitmiş.
Suriye ve Lübnan İsrail ile hiçbir şekilde ilişki kurmayan (tanımayan) ülkeler arasında. Bu ülkeler ile birlikte Cezayir ve Libya İsrail pasaportunu da tanımıyor. Suriye ve bazı başka ülkeler pasaportunda İsrail damgası olanların ülkeye girmesine izin vermiyor, İsrail menşeli malların ya da İsrail ile dolaylı da olsa ortaklığı bulunan firmalarca üretilen ürünlerin ithali yasak.
Yukarıdaki tablo İsrail’in Arap dünyasının önemli bir bölümü ile doğrudan ya da dolaylı olarak fiili ilişki içinde olduğunu gösteriyor.
Bu anlaşma ile olan, kimisi resmi kimisi gayriresmi bir şekilde İsrail ile ilişkili Arap-İslam ülkeleri arasında BAE’nin cesaretli davranmasından ibaret değil mi?
İsrail 1948’den bu yana Arap ülkelerine karşı (2006 savaşı hariç) ezici psikolojik üstünlüğünü sürdürüyor.
Dönemin Suudi Arabistan petrol bakanı Zeki Yamani’nin 1973 yılında yaşanan Yom Kippur Savaşı sırasında uyguladığı petrol ambargosu ve yaşanan kriz dışında Suudi Arabistan ya da diğer Arap-İslam ülkelerinin Filistin meselesi nedeniyle mücadele ettiklerini savundukları İsrail’e karşı dişe dokunur bir yaptırımları da var mı?
Tarih boyunca Arap Birliği toplantılarında, Suriye ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantılarında İran dışında Filistin konularında somut çıkış yapan ülke göremezsiniz. Yapılan petrodolar zengini ülkelerin Filistin’e arada bir cep harçlığı vermesinden ibaret.
Bu durum Arap-İslam ülkelerinin Filistin meselesinde ne kadar çaresiz ya da isteksiz olduklarını gösteriyor. Bu ülkelerin Batı olan ilişkileri, kendi aralarındaki çekişmeler de belirleyici çünkü.
Bu tablo bize İsrail gerçeğinin bu ülkeler tarafından da aslında/gizlice kabul edildiğini gösteriyor. Öyle ki anlaşmaya olumlu tepki veren ülkeler BAE, İsrail isimlerini zikretmeden “anlaşma İsrail’in ilhak planını askıya alıyor, bu da büyük başarıdır, bölgeye barış getirecek” minvalinde ifadeler kullanıyor.
Herkes biliyor aslında ilhakın daha sonra tamamlanacağını, herkes biliyor bölgeye ve en başta Filistinlilere barış getirmeyeceğini ve bir süre sonra bildik tabloların yaşanacağını ve herkes kendilerinin atamadığı adımı atan BAE’yi gizlice tebrik ediyor.
Mısır, Bahreyn, Umman gibi ülkelerden gelen olumlu açıklamalar önümüzdeki dönemde İsrail’in daha çok Arap ülkesi tarafından tanınacağını gösteriyor. Bahreyn tarih verdi bile.
El Fetih’ten yapılan ilk açıklamalarda bile tonun düşük olduğu görülüyor, yapılanın “stratejik hata” olduğu belirtilmekle yetiniliyor.
Filistin’in kendisi zaten bir yandan İsrail ile savaşırken diğer yandan aslında İsrail’i tanıyor olması durumu yeterince anlatmıyor mu?
İsrail’in kabul ettirmeye çalıştığı da bu zaten. Bazı bölge ülkelerinde kendisine yönelik olarak var olan “teveccühün” fiiliyata dökülmesi. BAE bunu yapan ilk ülke oldu, bakalım ardından kimler gelecek.
Diğer yandan bu anlaşma Ortadoğu’da şekillenen yeni gruplaşmayı hızlandıracaktır. Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed Bin Selman da muhtemelen tahta geçtikten sonra BAE ile aynı adımı atar. İsrail ise Arap ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirdikten sonra bu grubun içinde yer alır. Türkiye ve İran dışarıda kalacak gibi görünüyor.
Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Halen Artı TV’de hafta içi her gün iç ve dış gündeme medyanın yaklaşımını yorumladığı “Medya Kritik” ve iç ve dış gündemin tartışıldığı “Bu arada” haftalık programını sunmaktadır.
duvar
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Mayıs 28, 2021 0
Editor Kasım 3, 2019 0
Editor Kasım 30, 2019 0
Editor2 Nisan 20, 2024 0
Editor2 Nisan 20, 2024 0
Editor2 Nisan 26, 2024 0
Editor2 Nisan 26, 2024 0
Editor2 Nisan 26, 2024 0
Editor2 Nisan 26, 2024 0
Editor Kasım 4, 2019 0
Üsküdar Küçük Çamlıca Terfi Merkezinde yapılacak olan bakım – onarım
Editor Kasım 1, 2019 0
'Biraz da benim ismim üzerinden tatmin olmaya çalışanlar var'
Editor Mart 6, 2021 0
KAPALI KEPENK ÖNÜNDE DERT DİNLEDİ
Editor Eylül 7, 2020 0
Şehit Polis Memuru Ahmet Kılıçaslan’ın babası Rafet Kılıçaslan vefat etti, köyünde...
Editor Temmuz 5, 2020 0
Dış cephesi tamamen 24 ayar altın kaplama olan otel için 1 tondan fazla altın madeni...
Editor Ağustos 23, 2020 0
'157 KİŞİ KURTARILDI'
Editor Ağustos 10, 2020 0
Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi’nde açıldı. Sergi 8-14 Ağustos tarihleri arasında...
Editor Mayıs 12, 2021 0
“KASTEN ÖLDÜRME” SUÇLAMASI
Editor Kasım 21, 2019 0
'Zamana yayarak' değişim
Editor Kasım 29, 2020 0
Avukat, Hukukçu; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Hasan Kalyoncu