Kadınların adalete güveni yok

'CİNSİYET EŞİTLİĞİNDE SİYASİ İRADE EKSİKLİĞİ'

Kadınların adalete güveni yok

Kadınların adalete güveni yok

Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı, Opuz Grup Davaları'nın izlenmesi süreciyle ilgili hazırladığı raporda kadınların adalete güvenmedikleri için şikayetçi olamadığına ve cezaların caydırıcı olmadığına dikkat çekti.

Kadın Savunma Ağı'nın yaptığı anketten çıkan veriler, kadınların 'güvensizlik' duygusunun sonucuyla günün sadece 3’te 1’ini kullandığını ve karakol tecrübelerini acı bir şekilde ortaya koymuştu.

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı da, ‘Türkiye’deki kadınların şiddete karşı nasıl korunduğuna’ ilişkin hazırladığı raporda, kadınların adalete güvenmedikleri için şikayetçi olamadığına ve cezaların caydırıcı olmadığına dikkat çekti.

Diken'de yer alan habere göre, 2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’yi Nahide Opuz ve annesini maruz kaldığı sistematik erkek şiddetine karşı korumayarak ayrımcılığa neden olduğu için mahkum etmişti.

Bu karar aynı zamanda AİHM düzeyinde bir devletin kadına yönelik şiddetle mücadele etme yükümlülüğünü vurgulayan ilk karar olurken, İstanbul Sözleşmesi de bu karar üzerine inşa edildi.

Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden 2021 yılında çekilmiş olsa da ‘Opuz Grup Davaları’ nedeniyle izleme altındadır. Opuz kararı sonrasında AİHM nezdinde açılan dört kadının davasında da Türkiye aleyhine karar verildi.

Türkiye, Opuz Grup Davaları için düzenli olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK)’ne rapor sunuyor ve Bakanlar Komitesi Türkiye’ye tavsiyelerde bulunuyor.

Mor Çatı da bu davaların izlenmesiyle ilgili sürece hazırladığı bir raporla katkı sundu.

'CİNSİYET EŞİTLİĞİNDE SİYASİ İRADE EKSİKLİĞİ'

Uygulama ve sistem sorunlarının ele alındığı raporda, ‘Türkiye’deki temel sorunun İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekmekle de somutlaşan, toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığı ve şiddetle mücadelede siyasi irade eksikliği olduğunun‘ altı çizildi.

Raporda, kadınların adalete güvenmedikleri için şikayetçi olmadığı vurgulandı: “Şikayette bulunulan örneklerde de soruşturma ve kovuşturma süreleri, makul süreyi aşmaktadır. Özel avukatla, iyi takip edilen bir dosyada şikayetten iddianamenin hazırlanmasına giden süre bir yılı bulabilirken yerel mahkeme süreci bittikten sonra dosyanın sonuçlanması istinaf aşamasında ortalama iki-üç sene, Yargıtay’da da ayrıca yaklaşık iki-üç seneyi bulabilmektedir. Karar temyiz veya Yargıtay tarafından bozulur ve yeniden yerel mahkemeye gönderilirse süreç neredeyse en baştan başlamaktadır ve bazen dosyaların kesinleşmesi on yıldan fazla sürebilmektedir.”

ERKEK ŞİDDETİNDE CEZALAR

Raporda aynı zamanda verilen cezaların caydırıcı olmadığına ve faile göre ceza verildiğine dikkat çekildi:

“Cezalar arttıkça hakimlerin daha güçlü deliller beklentisi içine girdikleri ve beraat kararı verme yönünde eğilimleri olduğu görülmektedir. Bu nedenle cezaların artırılması cezasızlığa sebebiyet verebilmektedir.

Mahkeme kararlarını da failin görünüşü ve ekonomik standartları etkilemektedir. Fail ‘temiz yüzlü’, ‘iyi giyimli’, ‘kendini iyi ifade eden’ veya ‘zengin’, ‘nüfuzlu’ bir kişiyse cezasızlığa meyil olduğu ancak kötü görünümlü, kendini ifade edemeyen bir kişiyse daha kolay ceza verildiği gözlemlenmiştir.”

AVRUPA KONSEYİ BAKANLAR KURULU’NUN TÜRKİYE’YE TAVSİYELER

AKBK, 9 Aralık’ta açıkladığı tavsiyelerinde Türkiye’ye İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararını geri almasını güçlü bir şekilde tavsiye etti. Ceza Kanunu ve diğer alanlarda yapılan yasal düzenlemelere rağmen kadına yönelik şiddetin halen çok yaygın olmasına dair endişelerini tekrar etti ve yetkilileri şiddete karşı kurumsal müdahaledeki boşlukları tespit etmek, gidermek ve önlemek, yargı ve kolluk kuvvetleri tarafından veri toplamayı iyileştirmek ve yürürlükteki mevzuatın gerektiği gibi uygulanmasını sağlamak amacıyla daha fazla yasal ve diğer önlemleri almaya çağırdı. Devletin kadın örgütleri ile işbirliği içinde çalışması konusunda verdiği tavsiyeyi tekrar etti.

KARAR