Kahraman mı vatan haini mi? Kuşçubaşı Eşref’in yalanları…

Eşref, İzmirli Eşref, Çerkes Eşref, Kuşçubaşı Eşref, Kuşçubaşızade Eşref, Eşref Sencer Kuşçubaşı, Eşref Kuşçubaşı oğlu Sencerhan!

Kahraman mı vatan haini mi? Kuşçubaşı Eşref’in yalanları…
Kahraman mı vatan haini mi? Kuşçubaşı Eşref’in yalanları…
İstihbarat tarihimizin önemli figürlerinden Kuşçubaşı Eşref gerçekten bir kahraman mıydı, yoksa palavracı bir vatan haini miydi? Mustafa Kemal’in hayatını kurtardığını iddia eden Kuşçubaşı, Yunanistan ve Mısır’da 27 yıl yaşadıktan sonra hangi hayallerini bize gerçekleşmiş gibi yutturdu?
Taşkın SU

Kuşçubaşı Eşref'in Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucusu ve Arabistan-Sina-Kuzey Afrika Müdürü olmadığını 2006'daki yüksek lisans teziyle ispatlayan Polat Safi, Eşref Kuşçubaşı'nın Alternatif Biyografisi başlıklı eseriyle, istihbarat ve gayrinizami harp tarihimizle ilgili kuşaktan kuşağa aktarılan yanlış bilgileri, suratımıza tokat gibi çarpıyor.

Eşref, İzmirli Eşref, Çerkes Eşref, Kuşçubaşı Eşref, Kuşçubaşızade Eşref, Eşref Sencer Kuşçubaşı, Eşref Kuşçubaşı oğlu Sencerhan!

Hangisi?

Babası Mustafa Bey hayatının hiçbir döneminde saray kuşçubaşısı olarak görev yapmamasına rağmen, neden oğlu Eşref ‘Kuşçubaşı' lakabını kullandı?

Kuleli Askeri İdadisi'nde okurken, idarenin baskılarına karşı geldiği için mi, yoksa basit bir öğrenci kavgasına karıştığı için mi Edirne'ye sürüldü? Mekteb-i Harbiye'den süvari zabiti olarak mı mezun oldu, yoksa bu okuldan hiçbir zaman mezun olamadı mı?

Bedevi kabilelerinden bir çete teşkil ederek II. Abdülhamit'in baskıcı rejimine karşı mücadele ettiğini anlatması, çeteye Arabistan Devrimci Komitesi ismini vermesi ve bu komitenin varlığının dahi şüpheli olması…

LOKANTADA GARSON, GEMİDE TAYFA

Basra-Hindistan-Doğu Türkistan-Afganistan yolculuğunun tek şahidinin kendi olması…

Kılık değiştirerek Hicaz'dan Mısır'a gitmesi, burada eski bir arkadaşının lokantasında garsonluk yapması, bir İtalyan gemisinde tayfa olarak iş bulup Kıbrıs'a gitmesi…

Kuşçubaşı Eşref, Necid çöllerinde (1905)…

Sayfalar ilerledikçe Eşref Kuşçubaşı'nın yalanları da çoğalıyor. Yazar, olayların gerçek yüzünü tane tane ve belgeleriyle anlatıyor. Bir örnek verelim:

“MUSTAFA KEMAL'İN HAYATINI KURTARDIM” YALANI

16-17 Ocak 1912, Trablusgarp…

Mustafa Kemal, İtalyan tabyalarına bir baskın (Kasr-ı Harun taarruzu) düzenler.

Eşref Kuşçubaşı, 8-10 misli kuvvete karşı bitap düşen Mustafa Kemal ve askerlerini kurtarır. Mustafa Kemal “Hay Allah razı olsun” diyerek, Kuşçubaşı'nın boynuna sarılır.

İşin aslı şudur: Düşmana uzaktan birkaç el ateş eden Eşref Kuşçubaşı bırakın Mustafa Kemal'i kurtarmayı, taarruzun başarısızlıkla sonuçlanmasında büyük pay sahibidir.

YAKUP CEMİL HADİSESİ VE ERİŞİME KAPALI MAHKEME KAYITLARI

Kitabın en ilginç kısımlardan biri de yıllardır pek çok gazeteci tarafından istismar edilen Yakup Cemil'le ilgili… ‘Yakup Cemil Hadisesi' başlıklı bölüm, şu cümleyle biterek, konuyla ilgili okurun iştahını kabartıyor:

BİR GAZETECİNİN HEM SİYASİ HEM TİCARİ KAYGILARI

Milli Mücadele'de Ankara hükümetiyle birlikte hareket ederken saf değiştirip Yunan tarafına geçen; 150'likler listesine alınıp, 1927'de vatandaşlıktan çıkarılan; 1930 yılında affını isteyen, 1938 affına rağmen Türkiye'ye dönmeyen; Yunanistan ve Mısır'da 27 yıl yaşadıktan sonra 1950'de Türkiye'ye dönen Eşref Kuşçubaşı'nın kaleme aldığı metinleri, ‘okurların üzerindeki etkisini artırmak için' hiç de güven vermeyen yöntemlere tevessül eden gazeteci-tarihçiyle tanıştırıyor Polat Safi bizi…

CHP'yi ve İnönü'yü ağır bir dille eleştiren, Demokrat Parti'ye yakın duran bu gazeteci-tarihçinin; Kuşçubaşı'nın yıllarca tuttuğu notlar ile sakladığı belge ve fotoğraflardan hareketle yazdığı kitaplar için “Siyasi olduğu kadar ticari kaygılarla yayınlamış olmalıdır” diyen Safi, düşüncesinin arka planını şu sözlerle açıklıyor:

“1920'lerin sonlarında başlayan, Osmanlı tarihini ve özellikle de son dönemlerini inkâr ve yeniden inşa süreci 1950'lere gelindiğinde yerini yavaş yavaş Osmanlı geçmişini sahiplenmeye bırakmıştır. Bunun bir sonucu olarak tarihçi ve yazarlar Osmanlı'nın karanlıkta kalmış tarihi figürlerini kamuoyuna tanıtan ve Osmanlı döneminde yaşanan olayları yeni bir okumaya tabi tutan kitaplar kaleme almış; bu kitaplarsa okurların yoğun ilgisiyle karşılaşmıştır.”

Eşref Sencer Kuşçubaşı’nın 1955 yılında çekilmiş fotoğrafı.

KAHRAMAN-HAİN, MUHALİF-YANDAŞ

Eşref Kuşçubaşı'nın popüler tarihçiler, akademisyenler, gazeteciler ve siyasilerle olan işbirliğinin ciddi sorunlara kapı açtığına vurgulayan Polat Safi, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Kamuoyunun ve akademinin kayda değer bölümü tarafından tarihi bir hakikat olarak kabul görmüş ve bir Kuşçubaşı kültü olmuştur. Buna karşı çıkanlar ise çoğu kez Eşref'i hain olarak yaftalamayı tercih etmişlerdir. Yani, Eşref hem popüler tarih alanında hem de akademik çalışmalarda kahraman-hain, muhalif-yandaş gibi dikotomiler (dikotomi: ikileşim) çerçevesinde ele alınmıştır.”

KURTLAR VADİSİ VE KUŞÇUBAŞI EŞREF

Teşkilat-ı Mahsusa, Eşref Kuşçubaşı ve Yakup Cemil’le ilgili tezvirat, martaval ve zırvaların azar azar bölümlere serpiştirildiği Kurtlar Vadisi adlı dizi; 2000’lerin başında, haftada bir gün TV başında put kesilerek, derin devletin geçmişini, gayrinizami harbi öğrendiğini sanan bir kitle yarattı.

Polat Safi bir süre önce yeraltı dünyasının gediklilerini ‘kahraman’, vatanperver askerleri ‘hain’, teröristleri ‘sempatik devrimci’ gibi gösteren propaganda dizisi için ‘yakın tarihimizin ırzına geçen popüler işlerin zirvesi’ gibi mükemmel bir tanımlama yapmıştı.

Daha yakın bir zamanda ise sosyal medya hesabı üzerinden ricada bulunarak “Arkadaşlar Kurtlar Vadisi’ndeki İttihatçılar ve Teşkilat-ı Mahsusa ile ilgili atıfları bulabilmek için desteğe ihtiyacım var. Videonun kendisi olabileceği gibi bölüm dk/sn de olabilir. Balayında bile KV izleyen aziz milletimizin evlatlarının bizi mahcup etmeyeceğine inancım tam :)” şeklinde bir tweet atmıştı.

Kurtlar Vadisi'nde “Kuşçubaşı Eşref'in torunu” olarak lanse edilen Aslan Akbey / Aslan Amca / Abbas Ustaoğlu karakteri, 1990'da bir suikasta kurban giden eski MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas'la ilişkilendirilmişti.

Bu isteğin sözkonusu kitabın tamamlanmasına yakın bir tarihe gelmesi, bende, yazarın dizideki ipe sapa gelmez saçmalıklardan bir de izleyici gözüyle emin olması düşüncesini yarattı.

Sıradışı bir esere imza atan ve ‘derin' tarihimizde bir tabuyu yıkan Polat Safi, okurunu yersiz dipnotlarla boğmuyor. Aksine, nokta atışı yaparak mütenevvi kaynakları cömertlikle sunuyor.

SÖZCÜ