Savaşçı dizisinin Albay İbrahim Kopuz’u Murat Serezli, SÖZCÜ’ye konuştu

Albay İbrahim Kopuz'u bize nasıl anlatırsın?

Savaşçı dizisinin Albay İbrahim Kopuz’u Murat Serezli, SÖZCÜ’ye konuştu

Ekranda ve sinemada yıllardır izlediğimiz Murat Serezli'nin Albay İbrahim Kopuz rolünde kamera önüne geçtiği Fox ekranından izlediğimiz Savaşçı dizisi dördüncü sezonunu yaşıyor. Serezli ile çekimlerin yapıldığı Eskişehir'de konuştuk. Bize rolünü, diziyi ve oyunculuğunu anlattı.

 

Albay İbrahim Kopuz'u bize nasıl anlatırsın?

Askerlerini evlatları gibi gören, onların yapacakları hataların hayatlarına mal olabileceğini ve bunda doğrudan kendisinin de kusuru olacağının bilincinin ağır yükünü taşıyan; bu yüzden eğitimlerinde acımasız, komutasında daha müsamahalı; Atatürkçü, ilkeli, iyi eğitimli, duygusal, gözü kara, kendisi de becerikli ve usta bir savaşçı, kahraman bir Türk Özel Kuvvetler komutanı.

Dağ 2 filmindeki Yarbay Veysel Gökmusa'nın, Savaşçı dizisindeki Albay Kopuz'a katkıları oldu mu?

Elbette. Dağ 2 için çok uzun ve detaylı bir hazırlık sürecim vardı. Beş ay boyunca aklınıza gelebilecek her türlü araştırmayı ve çalışmayı yaptım. Türk ve yabancı subayların röportajlarını, belgesellerini izledim, askeri filmler ve diziler seyrettim, yabancı hayatta-kalma (survival) dergileri okudum, Türk Özel Kuvvetleri'nden subaylarla tanıştım, arazide savaşma taktikleri üzerine videolar ve kitaplar dışında silah teknik-dökümanları bile inceledim. Dağ 2'deki her sahnemin ve tüm senaryonun analizini çıkarmıştım. Veysel'in filmdeki karakter arkının her noktasına, gittikçe evrilen tonlar ve vurgular yerleştirmiştim. O film için yaptığım tüm bu düşünsel araştırmalar, aynı köke sahip, aynı meslekten ve aynı pozisyonda olan ama oldukça farklı bir karakterde olan Kopuz için de sağlam bir alt-yapı oluşturdu. Kişilikleri ise çok farklı.

Önce bir film, sonra dizi. 1994-96 yılları arasında Manisa ve İzmir'de yaptığın askerliğinin bu film ve dizideki rollere katkısı oldu mu?

Pek az. Çünkü uzun dönem de yapmış olsam, askerlik görevimi bitireli 22 yıl olmuştu. Askerlik bünyemden çoktan çıkmıştı. Üstüne üstlük canlandırdığım özel kuvvetler subayı rolleri ile vatani görevimde aldığım görevler birbirinden çok uzak. Yaşça, mesleki olarak ve entellektüel açıdan olgunlaşmamın da sebebiyle, Dağ 2 için yaptığım çalışma sırasında askerleri ve mesleklerinin muazzam zorluklarını çok daha derinden özümsedim. Canlandırdığım karakterlerin ikilemlerini ve iç çatışmalarını, bunların dışa-vurum dozlarını film ve dizi için yeni yaptığım çalışmalarıma dayanarak kuruyorum.

Halkımızın sinemada da, televizyonda da askerine sahip çıktığını söyleyebilir miyiz? Dağ 2, dört milyona yakın gişe yapmıştı, Savaşçı da dördünce sezonunu yaşıyor…

Halkımız her yerde ve her zaman diliminde askerine sahip çıkmıştır. En çok güvenilenler arasında askerler hep en başta yer alır. Sinema ve TV eserleri bu ilgiyi ve sevgiyi gösterdikleri en basit noktadır. Dağ 2 ve Savaşçı ekseninde konuşmam gerekirse de, içinde bulunmayı özellikle seçtiğim her iki proje de, yaratıcılarının (Dağ 2 için Alper Çağlar, Savaşçı için Süleyman Çobanoğlu) kurduğu dünyanın gerçekliği, akılcılığı, asaleti, askerlerimizi onore edişi ve sonuna kadar, sadece ve sadece Atatürkçü oluşlarıyla en doğru yerde durdukları için bu kadar başarılı oldular ve sevildiler.

Murat Serezli'nin askerliği bitmeyecek galiba.

2016 yılından beri senenin 9-10 ayını askeri üniforma ve kamuflajlar içinde geçiriyorum. Bu dizi ile izleyicileri heyecanlandırmamız ve eğlendirmemiz dışında önemli bir misyon ve sorumluluk da üstleniyoruz. Başta yazarımız, oyuncularımız ve yönetmenimiz olmak üzere, yapım ve kamera arkasında çalışan herkes bu görevin bilincinde. FOX ekranında devam ettiği sürece de Savaşçı dizisinde olmaya devam edeceğim.

Ateş altında, patlayan bombalar arasında olmak nasıl bir duygu?

Bizim yaptığımız kumda oynamak. Ateş altında sahne çekerken o ateşlerin naylon, koşarken patlayan bombaların köpük olduğunu biliyoruz. Zaman zaman, bir arazi sahnesinde siper almış, karşı-ateş altında yatarken, o içinde bulunduğum anın gerçekte bunu yaşayanlar için nasıl olduğunu samimiyetle hayallemeye koyuluyorum. Allah en zor şartlarda bile görevini muazzam bir cesaret ve vatan sevgisiyle ifa eden askerlerimizin her daim yanında olsun.

Ufak tefek yaralanmalar, kazalar oldu mu, oluyor mu? Hatırladığım kadarıyla Dağ 2'nin çekimlerinde epey yara beren olmuştu.

Olmaz mı, oluyor tabi ki. Hele benim gibi gözükara ve fiziksel zorluklardan kaçınmayan bir oyuncunun başına birşey gelmemesi -tüm dikkatime ve önlem alma deneyimime rağmen- imkansız. Çocukluğumdan beri ne kadar kıvrak, dengeli ve performans oyunculuğuna yatkın da olsam; tüm gün arazide çalışınca, yorulunca, üşüyünce, o dikkat dağılmışken; ya da sadece bir yandan bakışına, repliğine, devamlılığına konsantre olmuşken, bir anda bir kaza olabiliyor.

Son aklıma gelenler geçen sezondan: Gece sahnesiydi. Kapkara bir gece. Bir tepenin yamacındayız. Öyle çatışma ve koşturma sahnesi de değil. Onlarda daha tetikte olursunuz. Basit bir telsiz konuşması ardından hareket emri vereceğim ve tepeden aşağı ineceğim. Çok da soğuk. Kaslarımız uyuşmuş durumda. Kimbilir kaçıncı saatimiz o gün. Motor dendi, emri verdim ve hareket aldım. Daha yeni 2-3 adım atmıştım ki, karanlıkta sağ ayağımı bastığım yerde sadece küçük küçük çakıl taşları olduğunu farkettim. Kaymaya başladım, sol ayağımı sağlam bir yer bulma umuduyla yarım metre kadar aşağıya doğru attım. Orası da çakıllardan oluşuyordu. İki ayak patinaj yaptım ve düştüğümde elimdeki tüfeğim dizime ve kaval kemiğime vurdu. Ne kadar basit bir düşüş değil mi, ama acısı 3-4 gün, yarası bir hafta geçmedi.

 

Bir diğeri de, yine geçen sezonda bir uçaktan paraşütle atlama sahnemde oldu. Uçak tabi ki yerde duruyor ama büyük bir 737 kargo uçağı. Yerden oldukça yüksek olduğundan kapı altına bir iskele kuruldu ve üstüne matlar konuldu. Sadece 2 metrelik bir atlayış. Yine çok soğuk bir gece. Kameralar alt açıda. Üzerimize oldukça ağır gerçek paraşüt çantaları takılı ve kafamızda da kask ve maske var. Açtık kapıyı, atladım aşağıya. Zaten sırtımda bir yük, ağırım. Bir de sağ ayağımı bastığım matın altına katladıkları fon bezini, matın altının tamamını dolduracak şekilde koymamışlar. Ayağımın yarısı fon bezine yarısı boşluğa vurunca, hızla bileğimden sağa doğru tamamen yattı. Durumu hisseder hissetmez, kendimi o tarafa serbestçe yuvarladım. Tabi yüksek iskelenin de alanı limitli, onun farkındaydım. Aşağı düşmedim. Ama ayağım botun içinde, bilekten 90 derece yana burkulmuştu. Kendimi o anda yana atmasam belki de çatlatabilirdim. Ertesi günden itibaren 4 hafta sürdü ağrısı. O şekilde hiç ara vermeden, arazi sahneleri bile çektim.

Dublör kullandığınız sahneler oluyor mu?

Daha çok yüksekten düşme sahnelerinde dublör kullanılmıştı, benim içinde olduğum sahnelerde. Mesela helikopteri vinç ile yukarı kaldırdığımız ve aşağı düşen bir teröristin olduğu sahnede profesyonel dublör geldi. Çeşitli patlama sahnelerinde de kullandığımız oldu. Benim içinse dublör gerekmedi herhangi bir bölümde. İkinci sezonda motosiklet kullanma sahneleri için dublör isteyip istemediğimi sormuşlardı. Biraz serbest çalışırsam kendim çekmek istediğimi söyledim, öyle yaptık. Bu sayede kaskı şeffaf cam ve camsız olarak kullanarak motosikleti kullananın direkt Kopuz olmasını sağladık. Yine, Kopuz'un arabasıyla takla attığı sahnede de, son derece güvenli bir araba asma ve çevirme sistemi olduğunu düşündüğümden, döndürülen arabanın içine kendim bağlandım. Berk Oktay ile birlikte bir binanın havaya uçuruluşunda da, ağır-çekimde yüzlerimiz net olarak gözükeceği için, patlama efektine oldukça yakın bir şekilde öne uçtuk.

 

Şehit haberini vermek, emrindeki bir askerin vurulduğunu ailesine bildirmek sizi etkiliyor mu?

Bu durum zaten oynadığım karakter Kopuz'un içsel olarak en çok yaralandığı anlar. Ben de bu anların doğru bir şekilde içine girmeye çalışırken, tabii olarak o sahnede yazılı durumun gerçekten yaşandığı halleri düşünüyorum. Fakat bu süreçte bazen empatinin dozu, gerçekten fazlasıyla üzülmeme neden olabiliyor. Savaşçı'da anlattığımız olayların çoğu gerçeklerden hiç de uzak değil. Bunlardan etkilenmemek imkansız.

Formda kalmak için diyet ve spor yapıyor musunuz?

Elbette. Ama Dağ 2 için bunu çok daha disiplinli yaptığımı itiraf etmem gerekli. 4 ay boyunca çok ciddi bir kampa sokmuştum kendimi. Veysel rolüne hazırlanmak için 12 kilo vermiş, yapılanmıştım. Eskişehir'deki yaşamımda da, diyet yapmasam da, yediklerimin kalorisine ve sağlıklı oluşuna o yıllardan beri dikkat ediyorum; spora her sezon zaman ayırıyorum. Zaten boş günlerimizde en çok yaptıklarımız, buluşup sohbet etmek, sinema-kitapçı gezileri, spora gitmek ve futbol turnuvasına katılmak. Dizide İlyas rolünü oynayan, en yakın dostum Ali Tarık Fındık bana kişisel spor hocalığı yapıyor. Zaman zaman daha disiplinli olmak üzere sporu hiç çıkarmıyorum hayatımdan.

 

İkiz kızların Beste ve Bade'yi özlüyor musun?

Dört yıldır onlar da ben de ayrılığa alıştık aslında. Haftanın bir ya da iki günü görebiliyorum kızlarımı. Bazen iki hatta üç hafta eve gidemediğim oluyor. Teknoloji ve görüntülü konuşma sağ olsun. Neyse ki onlar da artık günlerinin çoğunda okullarıyla meşgul olduklarından, yokluğumu daha az hissediyorlar. Beraber olduğumuz zamanları da nitelikli değerlendiriyoruz.

 

Yüksel ŞENGÜL / SÖZCÜ