Suriye’de en tehlikeli aşamaya geçiliyor

TÜRKİYE’NİN İDLİB HAMLESİ

Suriye’de en tehlikeli aşamaya geçiliyor

Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

Suriye’de en tehlikeli aşamaya geçiliyor

Bu köşede geçen cuma günü yayımlanan “Serakib İdlib denkleminde stratejik düğüm haline geldi” başlıklı yazımız şu tespitle bitiyordu:

Suriye’de en tehlikeli aşamaya geçiliyor

“İdlib’de sahadaki durum, bir tarafta Türkiye diğer tarafta Esad-Rusya ikilisinin attıkları adımlarla sahada yeni mevziler aldıkları, bu şekilde karşılıklı olarak ellerini yükselttikleri tehlikeli bir tırmanma eğrisi izlemektedir.”

Aynı yazıda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Serakib’in 10 kilometre kadar kuzeyindeki Taftanaz’a yaptığı sevkıyatla buradaki askeri havaalanında yeni bir gözlem noktası kurmakta olduğu bilgisi de yer alıyordu.

Ne yazık ki, bu tehlikeli tırmanış hafta sonunda Rusya ile yürütülen müzakerelere rağmen kontrol altına alınamamış, hatta daha da kuvvetli bir ivme kazanmış ve dün öğleden sonra Taftanaz’da Esad ordusunun açtığı topçu ateşine hedef olan beş askerimizin şehit olduğu elim hadiseye kadar varmıştır.

Olayların akışı -Rusya ile müzakerelerde krizi durdurma yönünde bir mutabakata varılamadığı takdirde- İdlib sahasında bir tarafta TSK ve desteklediği silahlı muhalif gruplar, karşı tarafta Esad ordusu, İran yanlısı milisler ve Rusya hava kuvvetleri olmak çok aktörlü ve çatışmanın çok daha geniş bir alana yayılabileceği oldukça kırılgan bir potansiyel taşıyor.

Buraya nasıl geldik?

TÜRKİYE’NİN İDLİB HAMLESİ

Gerilimin birden bu ölçüde yukarı çıkmasında rol oynayan temel faktörlerden biri Esad ordusunun Suriye’nin en büyük ekonomik merkezi olan Halep kentini başkent Şam’a bağlayan, ancak İdlib içinde silahlı muhalefetin denetiminde kalan M-5 otoyolunu geri almak amacıyla yaptığı hamleler oldu.

Rejimin özellikle geçen aralık ayından itibaren Rus ve Suriye savaş uçaklarının ağır bombardımanı desteğinde yürüttüğü bu kademeli harekât 400 bine yakın insanın kuzeye, Türkiye sınırına doğru yollara döküldüğü büyük bir göç dalgasını da tetikledi.

Rejim ordusu M-5 üzerinde kuzeye doğru çıkarken Serakib kasabasına yaklaşmasıyla birlikte durum kritik bir görüntü kazandı. Çünkü Serakib, M-5 otoyolunun, Halep’i Lazkiye’ye, yani Akdeniz’e bağlayan M-4 otoyolu ile kesiştiği son derece stratejik bir mevkide yer alıyor.

Göç dalgası bütün hızıyla sürerken Türkiye sahada kritik bir hamle yaptı. TSK, 31 Ocak tarihinden itibaren rejimin kuzeye doğru çıkışını frenlemek üzere Serakib’in kuzey, güney, doğu ve batıya açılan dört anayolu üzerinde dört ayrı ‘kontrol noktası’ kurdu. Zaten 7’si asker 1’i sivil olmak üzere 8 vatandaşımızın şehit olmasına yol açan Esad ordusunun 3 Şubat tarihindeki topçu saldırısı, bu kasabanın doğusundaki kontrol noktasını hedef aldı.

Bu arada, Türkiye eşzamanlı olarak mevcut 12 gözlem noktasını takviye etmek ve ayrıca yeni ‘mevzi bölgeler’ tesis etmek üzere İdlib’e emsali ender görülen büyüklükte bir askeri sevkıyat da başlattı.

GÖZLEM NOKTALARI REJİM BÖLGESİNDE KALDI

Esad ordusu, geçen perşembe akşamı Serakib kasabasını TSK’nın kontrol noktalarına rağmen dört bir taraftan çevrelemişti. Rejim, aynı gece yan yollardan kasabaya girerek bu yerleşimi de denetimine aldı. Bu durumda TSK’nın Serakib’de kurmuş olduğu 4 kontrol noktası da rejim bölgesi içinde kalmış oldu.

Rejim, ardından geçen hafta sonu M-5 otoyolu üzerinde kuzeye doğru ilerleyişini düzenli bir şekilde sürdürdü. Serakib’den Haleb’e doğru yaklaşık 40 kilometrelik mesafeyi -aşama aşama- önemli ölçüde kapattı. Bu yazıya noktayı koyduğum dün akşam saatlerinde M-5’i tümüyle almasına 7 kilometre kadar bir mesafe kalmıştı.

Ancak rejim yalnızca kuzeye çıkmadı, aynı zamanda doğudan batıya doğru da genişledi. Batıya doğru da genişleme Türkiye’nin gözlem noktalarının birinin daha rejim bölgesi içinde kalmasıyla sonuçlandı. Böylelikle daha önce rejim bölgesinin sınırları dahilinde kalan en güneyde Morik’teki (9), onun kuzeyinde Surman’daki (8) ve Serakib’in doğusunda Tel Tukan’daki (7) numaralı gözlem noktalarından sonra bu kez hafta sonunda Serakib’in 20 kilometre kadar kuzeydoğusunda Tel Eys’deki (6) numaralı gözlem noktası rejim bölgesine geçti.

TSK’nın geçen ağustos ayında M-5 otoyolu üzerinde Maarat el Numan’ın hemen güneyinde tesis ettiği Maar Hitat’taki mevzi bölge ile Serakib’de yeni kurulan 4 kontrol noktasındaki birliklerin durumu da farklı değil. Rejim M-5’ten Halep’e ulaştığı takdirde TSK’nın en kuzeyde Raşidin’deki (5) numaralı gözlem noktası da muhtemelen benzer bir duruma girecek.

SAHADA ÇİZİLEN YENİ STRATEJİK HAT 

Sonuçta, TSK’nın İdlib’in doğusunda muhtelif konumdaki askeri birliklerinin neredeyse tümü bugün itibarıyla rejim bölgesi içinde kalmıştır. Özellikle her biri tahkim edilmiş küçük çapta birer askeri üs statüsündeki gözlem noktaları, şehit verilen son saldırıların ardından rejim hedeflerine topçu ateşiyle ağır misillemede bulunarak muharip bir konuma geçmiştir. Her halükârda Esad ordusu ile TSK’nın bu gözlem noktaları arasında yükselen bir gerilim ortamı içinde açık bir çatışma evresine girilmektedir. Bu çerçevede ciddi güvenlik riskleri söz konusudur.

Altını çizmemiz gereken çok kritik bir husus, TSK’nın İdlib’e ay başından beri sürmekte olan asker sevkıyatının büyük bir tempoda devam etmekte oluşudur. Sahadan verdiği inandırıcı raporlarla tanınan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, dünkü bir raporunda 2 Şubat’tan itibaren Türkiye’den İdlib’e giriş yapan TIR ve askeri araç toplamını 1.300 olarak verdi. Aynı raporda bu sevkıyatla birlikte İdlib’e takviye gelen Türk askerlerinin sayısı da 5 bin dolayında gösterildi.

Sahada gözlenen önemli bir başka gelişme, TSK’nın İdlib’de güneybatıdan kuzeydoğu istikametinde M-5’e paralel gidecek bir şekilde tesis ettiği mevzi bölgelerle bir stratejik hattı yerleştirmekte oluşudur. Sahadaki hareketlere baktığımızda İdlib şehir merkezinin güneyindeki Kaminas, kuzeyinde dün saldırı alan Taftanaz ve daha kuzeyde Maarat al Nassan’da kurulmakta olan mevzi bölgelerin öncelikle rejimin batıya doğru daha fazla genişlemesini baskılamayı amaçladığı düşünülebilir.

Yerleştirilmekte olan bu stratejik hat, aynı zamanda İdlib’de güneyden kuzeye doğru gelen göçmenleri iskân etmek için oluşturulması tasarlanan ‘güvenli bölge’nin sınırlarını belirlemeye dönük bir hamle olarak da görülebilir.

 

SEDAT ERGİN / HÜRRİYET