Taha Akyol: Gaye Erkan ne diyor?

‘SÖZ’ YETMEZ

Taha Akyol: Gaye Erkan ne diyor?

Gaye Erkan ne diyor?

TAHA AKYOL YAZDI

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, göreve başladığından bu yana en anlamlı konuşmasını yaptı. İSO’daki konuşmasından bahsediyorum…

Tamamen ‘ortodoks’ ve ‘teknik’ dil kullanarak siyasete de mesaj verdi. Şu sözlerine bakın:

“Biz üzerimize düşeni yaparken şu ya da bu sebeple ‘algı, kabul, itibar’ üçlüsü devreye girmiyorsa, enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya azimli ve kararlıyız.”

Bizde, cumhurbaşkanı istediği an yönetimi değiştirebileceği için Merkez Bankası bağımsız değildir. Buna rağmen bir Merkez Bankası Başkanı, siyasetten bir beklentisi, bir göze girme çabası yoksa, kariyerini siyasetten üstün tutuyorsa, elbette bağımsız davranabilir. İzlediği politikalara güven sağlamak için, bağımsız davranacağını ifade edebilir. Erkan’ın sözlerini ben böyle okudum. Zira Erdoğan “karışmıyorum” diyor, engellemiyor ama açık destek vermediği gibi “yapısal reformlar” konusunda da suskun kalıyor.

MERKEZ’İN İTİBARI

Bütün merkez bankacılar ve bütün iktisatçılar ifade etmiştir ki, Merkez Bankalarının enflasyonu aşağı çekmede başarılı olmasının iki ön şartı vardır: Bağımsız olmak ve uygulamalarıyla piyasalarda güven yaratmak… Güven yani kredibilite, itibar… Diğer şartlar bundan sonra gelir.

Erkan “biz üzerimize düşeni” yapıyoruz diyor. Birkaç ayrıntı dışında piyasalar ve hemen bütün iktisatçılar bu konuda hem fikir…. Hele de politika faizini yüzde 40’a çıkardığında, önde gelen bütün iktisatçılar destek verdiler. Ama döviz artışı durmadı. Sebebi sadece jeopolitik riskler değil.

Görülüyor ki, Merkez Bankası’nın “üzerine düşeni yapması” yetmiyor, yetmez. En önemlisi siyasi iradenin, yani bizde tek yetkili olan Cumhurbaşkanının da desteği ve desteğinin ‘devamlı’ olması şarttır. Sorun da burada.

İKİ YILDA DÖRT BAŞKAN

Bizde kanuna göre Merkez Bankası başkanı ve yardımcıları en az beş yıl süreyle atanır, yarı yolda görevden alınamazlardı. Dünyada da böyledir, hatta daha uzundur.

2001 Kemal Derviş reformları bizim Merkez Bankasını hem süre hem yetki bakımından bağımsız hale getirmişti. O dönemdeki başkanlar Süreyya Serdengeçti, Durmuş Yılmaz ve Erdem Başçı “laf dinlemediler.” Süreleri dolmadan görevden alınmaları mümkün değildi.

2002-2012 arasındaki başarıda bunun rolü büyüktür.

Fakat CB sistemine geçişin hemen ikinci günü çıkarılan 3 Sayılı CB Kararnamesiyle Cumhurbaşkanına “üst kademe yöneticilerini”, bu arada TCMB Başkanı’nı her an görevden alma yetkisi verildi…

Başkan Murat Çetinkaya “laf dinlemedi” denilerek 40 Nisan 2019’da görevden alındı, halbuki iki yılı daha vardı. Sonra Murat Uysal, sonra sağlam bir iktisatçı olan Naci Ağbal, sonra Şahap Kavcıoğlu; iki yılda dört başkan!

Cumhurbaşkanı ünlü açıklamasını o dönemde yaptı:

“Ağustos ayını geride bıraktığımızda, enflasyonda düşüşü göreceğiz. Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Faiz oranlarında da düşüşe geçiyoruz.” (4 Ağustos 2021)

Erdoğan’ın “nass var…” konuşmaları da aynı dönemde. Sonuçları malum…

‘SÖZ’ YETMEZ

Duvara çarpılacakken Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan göreve getirildi. Ortodoks iktisatçı oldukları bilinen bu iki isim iç ve dış piyasalarla olumlu karşılandı. “Nass var” döneminde 700’ü aşan CDS (risk primi), Erkan’ın da açıkladığı gibi bugünlerde “700'den 339 baz puana kadar geriledi.”

Evet ama yetmez. Para ve maliye politikalarının şart ama yetersiz olduğunu Şimşek ve Erkan herkesten iyi bilirler.

Ya Erdoğan, bir miktar sermaye girişi sağladıktan sonra, bu iki ismi görevden alırsa?! Bu soru piyasalarda sorulduğu gibi dış basında da soruluyor.

Bu noktada mevcut ekibin politikalarının güvenilir olmasının ötesinde Merkez Bankası bağımsızlığının yeni bir kanunla sağlanması lazım… Mehmet Şimşek’in 2018’e kadarki bakanlığında belirttiği gibi Kamu İhale Yasası’nın Batı standartlarına uydurulması lazım…

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın operasyonları doğru fakat yetmez. Yolsuzlukla mücadele kanunların çıkarılması da lazım…

Yani kurallar ve kurumlar!.. Bu yönde hiçbir adım atılmadı, hatta sözel bir işaret bile yok.

Onun için Erkan, dezenflasyon programının kalıcı bir program olduğu konusunda “‘algı, kabul, itibar’ üçlüsü” Beştepe tarafından devreye sokulmazsa, “enflasyonun daha yüksek bir maliyetle” ortaya çıkacağını, kendilerinin ise bu maliyete rağmen “azimli ve kararlı” olacaklarını, heterodoks yollara sapmayacaklarını beyan ediyor.

Bu, çok önemli bir sinyaldir. Haklıdır da….

TAHA AKYOL / KARAR