Yurtdışına göç eden Türkler anlatıyor: 'Özlüyorum ama pişman değilim'

ÜLKEDEN NEDEN AYRILDILAR?

Yurtdışına göç eden Türkler anlatıyor: 'Özlüyorum ama pişman değilim'

Yurtdışına göç eden Türkler anlatıyor: 'Özlüyorum ama pişman değilim'

Yabancı dilde eğitim veren, en yüksek puanla öğrenci alan devlet ve özel lise mezunlarının çoğu, yurtdışındaki üniversitelerde öğrenim görmeye başladı. Göç eden nüfus içinde yüzde 15.2 ile en büyük dilimi ‘25-29 yaş grubu’ oluşturdu.

Türkiye’den yurtdışına göç eden nüfus içinde yüzde 15.2 ile en büyük dilimi ‘25-29 yaş grubu’ oluşturdu. Bu yaş grubunu yüzde 13 ile 30-34 ve yüzde 12.6 ile de 20-24 yaş grubu takip etti.

İstatistiklere göre İstanbul yüzde 42.5’lik bir oran ile en fazla göç veren il oldu. İstanbul’u yüzde 8.7 ile Ankara, yüzde 5.4 ile Antalya, yüzde 3.4 ile İzmir ve yüzde 3.2 ile Bursa izledi.

Türkiye’den yurtdışına göç eden kişi sayısı 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2 artarak 330 bin 289 oldu. Göç eden nüfusun yüzde 54.6’sını erkekler, yüzde 45.4’ünü ise kadınlar oluşturdu.

ÜLKEDEN NEDEN AYRILDILAR?

‘GAZETECİLİK GİTTİ REKLAMCILIK GELDİ’

Kanada’nın Toronto kentinde yaşayan Hüsna Sarı (33), 2018 yılında Türkiye’den ayrılmadan önce 5 yıl boyunca muhabir ve spiker pozisyonlarında çeşitli basın kuruluşlarında çalıştı. Çalışma koşullarının her geçen gün daha da zorlaştığını söyleyen Sarı, “Tüm yazılanlar, ince telli bir sansür süzgecinden geçiriliyordu. Bu da bir süre sonra öfkeye neden oldu. Yaptığımız iş gazetecilikten ziyade bir nevi reklamcılığa benzemeye başlamıştı. Bunun getirdiği öfke ve keyif almama hali, gelecek kaygısı ile birleştiğinde, kendimi yurtdışı planları yaparken buldum” dedi.

YILGINLIK VE UMUTSUZLUK

İrlanda’nın Dublin kentinde yaşayan ve dünyaca ünlü sosyal medya uygulaması TikTok’ta, ‘operasyon uzmanı’ olarak çalışan Merve Nur Ambrosioni’nin (33) Türkiye’den ayrılma kararında “birikmiş yılgınlık ve umutsuzluk” etkili oldu. “Eğer kadını koruyan bir adalet sistemi olsaydı çok daha başka olabilirdi” diyen Ambrosioni’nin ayrılma kararını tetikleyen en önemli etkenlerin başında ise “Her gün gitgide kısıtlanan özgürlükler ve giderek artan güvenlik kaygıları” geldi. Ambrosioni, “Her genç insan gibi hayallerim, umutlarım ve kariyer hedeflerim vardı. Ayrılma kararımda etkili olan diğer önemli etkenlerin başında siyasi torpilin, terfilerin ayrılmaz bir koşulu olması, kötü giden ekonomi, verilen emeğin hakkı olmayan ücretler, mahalle baskısı, artan kadın cinayetleri, taciz ve şiddet haberleri gelmektedir” dedi.

SOSYAL DEVLET ARAYIŞI

Almanya’nın Frankfurt kentindeki bir klinikte diş hekimliği yapan Özlem Özer’i (38) yurt dışına iten ilk neden ‘gelecek kaygısı’ oldu. “Maaşımın bir kısmını asgari ücret üzerinden alıp geri kalanını zarf içinde elden almam; gelecekte, hastalıkta ya da yaşlılıkta herhangi bir garantimin olmayışı beni sosyal bir devletin idaresinde yaşamaya itti” diyen Özer’e göre, Türkiye’den uzaklaşmasının en önemli sebebi, çevresindeki insanların mutsuzluğu. Özer, “Çevresinde mutlu insan görme arayışıyla ülkeden ayrıldığını” söyledi.

‘EN ÇOK MİDYE DOLMA, TAZE BALIK VE ROKAYI ÖZLEDİM. EVET, BEN ÜLKEMİ ÇOK ÖZLÜYORUM...’

TÜRKİYE’YE ÖZLEM BİTMİYOR

4 yıldır İrlanda’da yaşayan Merve Nur Ambrosioni, Türkiye’ye olan özlemine ilişkin olarak, “En güzel anılarım orada. Ailem, arkadaşlarım, sevdiklerim Türkiye’de kaldı. Güneşini, dört mevsim havasını, doğasını, denizini, insanımızın sıcaklığını, sokak hayvanlarını, kendi lisanını konuşmanın özgüveni ve rahatlığını, her türlü sebze ve meyveyi; tazecik, rengarenk pazar tezgahlarını özlüyorum” dedi. Ambrosioni, “En çok da midye dolma, Akdeniz balıkları, roka ve o enfes yemekleri özledim. Evet ben ülkemi çok özlüyorum” ifadelerini kullandı.

“Kanada harikalar diyarı değil” diyen gazeteci Hüsna Sarı’ya göre, “Aile özlemi tüm özlemlerin üzerinde ve bizi biz yapan ezgileri yepyeni bir coğrafyaya taşımak zor. Kanada’da da çözülmeyi bekleyen pek çok ciddi politik sorun var ve bu durum göçmenleri doğrudan etkiliyor. 

“Ayrımcılık yok diyorum, ancak bu büyük kentler için geçerli” diyen Sarı, kısa vadede Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyor.

‘KURTULDUM DİYEMİYORUM’

“Türkiye benim için dünyanın en güzel yeri” diyen Özlem Özer ise Türkiye’ye olan özlemini şu sözlerle ifade etti: “Burada her şey çok güzel, oh be kurtuldum diyemiyor insan, bir yarınız hep eksik, sevdikleriniz hep uzakta. Ülkemi çok özlüyorum. Ülke değiştirmenin artıları kadar eksileri de çok. Hiç bir zaman tam anlamıyla ait hissedemiyorsunuz...” 

‘DOKTOR HER YERDE DOKTOR’

Yoksunluk ve özlem duygusunu mesleğine sarılarak aştığını söyleyen Özer’e göre, “Doktor her yerde doktor, yeminimize sadık şekilde, insanları hiçbir surtte ayırmadan mesleğimizi icra etmeye çalışıyoruz. Özlem her zaman var, ancak özlemek de güzel. Çünkü Türkiye insanıyla, doğasıyla güzel bir ülke.”

SOSYAL DAYANIŞMA ÖZLENİYOR, ANCAK BU BOŞLUĞU SOSYAL DEVLET DOLDURUYOR

‘HAK VE ÖZGÜRLÜKLER KORUMA ALTINDA’

Giderek keskinleşen sosyal ve ekonomik zorluklar sonrası Türkiye’den ayrılma kararı alan gazeteci Hüsna Sarı’ya göre, Türkiye ve Kanada arasındaki farklar oldukça keskin. “Kanada, alım gücünün çok yüksek olduğu, ekonomik avantajlar sunan bir ülke” diyen Sarı, bu durumun en çok küresel salgın sürecinde kendini gösterdiğini söyledi. Sarı, “Kanada hükümeti sadece kendi vatandaşlarına değil, ülkede öğrenci vizesiyle kalanlara bile aylık 2000 dolar ödeme yaptı. Tek şart vergi ödemiş olmaktı” dedi. Ülkede kişi hak ve özgürlüklerinin katı kurallarla devlet koruması altında olduğunu belirten Sarı’ya göre, “Kanada en kötü yüzünü sağlık sisteminde gösteriyor; Türkiye ise bu konuda Kanada’ya kıyasla daha iyi bir noktada.”

HUKUK İYİ İŞLİYOR

İrlanda’da yaşayan Merve Nur Ambrosioni de sağlık sistemi konusunda Sarı ile benzer düşüncelere sahip. Ambrosioni’ye göre, özel kuruluşların inisiyatifine terk edilmiş İrlanda sağlık sisteminde her an doktor bulmak zor, özel sağlık sigortası ise ağır bir koşul, ancak bu karşılaştırmayı yaparken sağlık sektörü şüphesiz tek değerlendirme kriteri değil. 

Ambrosioni’ye göre, İrlanda’da da her yerde olduğu gibi ırkçılık ve aile içi şiddet var, ancak iyi işleyen hukuk sistemi bu sorunları en aza indirmeye yardımcı oluyor, zira “İrlanda’da insanlar hukukla başları derde girsin istemiyor.”

“Sosyal hakların gelişmiş olduğu İrlanda eşitlikçi bir anlayışla yönetiliyor” diyen Ambrosioni’ye göre, küresel salgın sürecinde ülkede misafir olarak kalan öğrencilere bile haftalık 300 Euro destek sağlanması bunun en büyük kanıtı. Ambrosioni’ye göre, Türkiye sosyal dayanışma ile öne çıkarken, İrlanda, hükümet tarafından sağlanan sosyal destek ile bu boşluğu dolduruyor.

YURTTAŞLAR, TÜRKİYE’YE DÖNMEK İSTİYOR, ANCAK BIRAKTIKLARI TÜRKİYE’YE DEĞİL

‘KOŞULLAR DÜZELİRSE SEVE SEVE GELİRİM’

“Mutlak mutluluğun hüküm sürdüğü bir ortam mümkün olmayabilir ama en azından insanlarımızın umutsuz olmadığı bir ortamda dönmek isterim” diyen Özlem Özer’e göre, “Umutsuz insanları görmek bir yana dursun, onları uzaktan izlemek bile insanı mutsuz etmeye yetiyor. Geri dönüş için sosyal hakları teslim eden, usulsüzlükleri tespit eden ve cezalandıran bir devlet anlayışının geliştirilmesi gerekiyor.” Özer, sağlık sektörü çalışanlarına insancıl yaşama koşulları ve gelecek garantisi sağlanması durumunda Türkiye’ye seve seve döneceğini söylüyor.

‘SİYASAL İSLAMCI’ BASKI

“Eşim İtalyan asıllı, bu kararı birlikte verebiliriz, ancak şu bir gerçek ki ayrıldığım zamanki Türkiye’ye asla dönmeyeceğim” diyen Merve Nur Ambrosioni, “Ekonominin düzelmesini falan beklemiyorum. Biz çalışkan ve çözümler üretmekte başarılı bir halkız. İmkanlar ve olanaklar eşit sağlandığı takdirde, bilimin ışığında ilerlediğimiz sürece kalkınırız” dedi. 

Ambrosioni aynı zamanda siyasal İslamcı baskının toplum üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekti. “Hoşgörüye dayanan bir dinin, politik emeller için kullanılması çok üzücü. Herkesin birbirinin hayatına saygı duyduğu, insanların birbirinin diline, dinine, kültürüne saygı duyduğu bir ülke istiyorum” diyen Ambrosioni’ye göre, birlikte yaşama kültürüne saygı duymayanlar hukuk aracılığıyla cezalandırılmalı, adalet ve hukuk sistemine güven, beyin göçünü geri çevirebilecek garantilerin başında geliyor.

MANZARA KORKUTUYOR...

Almanya’dan Murat Dönmez, hayati bir durum olmadığı sürece dönmeyeceğini söyledi. “Üniversitedeki hocalarım bile sosyal medyadan ulaşıp dil kursu ve kaynak soruyor, süreçle alakalı bilgi almak istiyor” diyen Dönmez, “Yurtdışına göç meselesi artık bireysel bir hareket olmaktan çıkarak toplumsal bir karakter kazandı. Doğrusu, bunun sonuçlarını düşünmek bile beni çok korkutuyor” ifadelerini kullandı.

BEKLENTİLERİ KARŞILANDI MI?

‘ZORLU BİR SÜREÇTİ DİRENDİM’

Dublin’den Merve Nur Ambrosioni ise bugünkü durumunu şu sözlerle özetledi: “Elde avuçta biriktirdiğim az bir para, biraz borç ve annemin desteği ile yola çıktım. Hem zihinsel hem de fiziksel olarak çok zorlu bir süreçti ama direndim. Bugün, uluslararası anlamda saygın bir şirkette iyi bir pozisyonda çalışıyorum ve ikinci yüksek lisansımı Yönetim Bilimi alanında yapıyorum. Türkiye’de yaşadığım zorluklar yoluma rehberlik ediyor ve direnme gücü veriyor...”

“Bir hayalin peşinden gittim, pişman değilim” diyen gazeteci Hüsna Sarı, Kanada’ya öğrenci olarak geldi ve orada iki kolej bitirip üç farklı kuruluşta gazetecilik stajı yaptı. Şu an Kanada kamu medya kuruluşu CBC’de yardımcı prodüktör olarak çalışıyor. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Enstitüsü’nün yıllık araştırma projesi ve Florance Üniversitesi’nin yazılı basın özel projesinde yer alan Sarı’ya göre, “Türkiye’de bu imkan ve deneyimlere ulaşmak neredeyse imkânsız...”

‘TEMEL BEKLENTİM HUZURDU’

Almanya’nın Berlin kentindeki bir klinikte doktorluk yapan Murat Dönmez’in (28) gideceği ülkeden temel beklentisi huzurlu olabilmek ve Türkiye’de şahit olduğu bazı çarpıklıklara orada şahit olmamaktı. Dönmez, bu durumu şu sözlerle ifade etti: “Türkiye’de içinde bulunduğum gergin ortamdan uzaklaşmak, herhangi bir şey satın alırken 3-4 kere düşünmemek, mesleğimi tekrar sevebilmek beklentilerim arasındaydı. Bunların bir çoğu buraya geldikten sonra hayal ettiğim şekilde gerçekleşti...”

‘HAFTASONLARI BİLE ÇALIŞIYORDUK’

Frankfurt’tan diş hekimi Özlem Özer yola çıkmadan önce en çok da gelecek kaygısı olmadan yaşayabileceği, mesleğini tüm saygınlığıyla icra edebileceği ve karşılığını hak ettiği şekilde adil olarak alabileceği bir yer hayal ettiğini söyledi. Özer, beklentilerinin karşılanıp karşılanmadığına ilişkin sorumuza şu sözlerle yanıtladı: “Haftalık 40 saati geçmeyen çalışma saatleri, mesleğimde daha verimli çalışmama olanak tanıyor. Ülkemde haftasonları bile çalışmak zorundaydım. Bana kalan pazar günleri ise ancak kişisel ihtiyaçlarımı gidermeme yetiyordu...”

YARIN: GELENLER ZAMAN AYARLI TEHDİT

CUMHURİYET