Halk TV bile topa girdi: Çözüm süreci yükleniyor...

İstanbul seçimi bu işin neresinde...

Halk TV bile topa girdi: Çözüm süreci yükleniyor...






Halk TV bile topa girdi: Çözüm süreci yükleniyor... İstanbul seçimi bu işin neresinde...

Yerel seçimlere iki gün kala eski HDP’li Altan Tan Halk TV ekranlarından ‘PKK’nın silahlı mücadeleye devam etmesini isteyenler’in İmamoğlu’na oy vereceğini ileri sürdü. DEM Parti’nin CHP’ye karşı aday çıkarmasıyla başlayan iktidara göz kırpma sürecinde el yükseltildi.

31 Mart yerel seçimlerine iki gün kaldı. Yerel seçimlere kendi adaylarıyla girme kararı veren DEM Parti’nin CHP’ye yönelik artan dozda eleştirileri özellikle İstanbul’da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na kaybettirerek iktidarla masaya oturmayı hedeflediği biliniyor. Eski HDP’li Altan Tan dün bir TV kanalında, 'DEM Parti'de mevcut durumun devamını yani PKK'nın silahlı mücadeleye devam etmesini isteyenler Ekrem İmamoğlu'na oy verecek' ifadelerini kullanarak bu stratejiyi gözler önüne serdi.


Tan, İBB Başkanı İmamoğlu’na oy verecek Kürt kökenli yurttaşları, PKK terörünün devamından yana olmakla itham ederek iktidarın bu konudaki söylem dilini paylaştığını ortaya koymuş oldu. Tan, DEM Parti içerisinde Kandil çizgisinde duranların iktidarla pazarlıktan yana olmadığını öne sürerek CHP’yi terör örgütü PKK ile yan yana getirmeye çalıştı.

EVRENSEL YAZARI CHP ELEŞTİRİSİNİ BİR ASIR ÖNCEYE TAŞIDI

Evrensel’den Yusuf Karadaş da bugün yazdığı yazıda "Peki, gerçekten İstanbul’u kazanmış ve yerel seçimlerden güçlenerek çıkmış bir Erdoğan, Kürt iş birlikçi burjuva çevrelerinin ve Ufuk Uras gibi liberallerin iddia ettikleri gibi Kürt sorununun demokratik çözümü yönünde yeni bir süreç başlatabilir mi?" diye sordu. Karadaş’ın soruya verdiği yanıt iktidarın ‘savaşa hazırlandığı’ ve böyle bir süreç başlatma iddiasının olmadığı yönünde olurken Erdoğan’ın Irak’ın kuzeyine harekat sinyalini hatırlattı. ‘İş birlikçi Kürt burjuvazisi’nin bu olası harekatın ardından gelişecek olan Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesinden pay almayı hedeflediğini de öne süren Karadaş bunların yeni bir ‘çözüm süreci’ konusunda ‘heyecanlandıklarını’ ileri sürdü.

Karadaş, harekat planlarının yapıldığı bu dönemde bir ‘çözüm süreci’nin mümkün olmadığını iddia ederken Kürt sorunun kaynağı olarak da yine cumhuriyetin kuruluşunu gösterdi. Yazar, Kürt sorununun çözümünde şu veya bu politikacının niyetinden bağımsız olarak yine Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun Türk burjuvazisinin Kürt pazarına egemen olma isteğiyle ilişkilendirdi. Karadaş, Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk milletinin emperyalizme karşı mücadelesinin başarıya ulaşmasıyla kurulduğunu ve Atatürk önderliğinde ortaçağ düzeninin kurum ve ilişkilerinin tasfiye edildiğini görmezden gelirken konuyu yalnızca Kürt meselesi çerçevesinden görmeye devam etti. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgede cumhuriyetin kuruluş döneminde ne kadar bir ‘kapitalist pazar’ olduğu tartışırken, tartışılamaz olan gerçek Kürtlerin ortaçağ ilişkilerine mahkum edildiğiydi. Cumhuriyet bu sömürü ilişkisini kırarken aslında bir sınıf mücadelesi verdi. Ancak Karadaş bu müdahaleyi Kürt sorununun başlangıcı olarak görüyor. Bu noktadan yola çıkarak yine CHP eleştirisi öne çıkarılmış oluyor.

KİM BU ‘İŞBİRLİKÇİ KÜRT BURJUVAZİSİ’

DEM Parti’nin seçime kendi adaylarıyla girme kararını Kürt sorunun cumhuriyetin kuruluşuyla ortaya çıktığı iddiasıyla tahkim etmek doğrudan CHP’ye karşı bir hamle yapıldığını gösteriyor. Evrensel yazarı, DEM Parti çevrelerinde, "Faşist rejim inşasına yönelmiş iktidar blokuna kaybettirmek, burjuva muhalefetin desteklenmesi anlamına gelmemektedir" görüşünün savunulduğunu dillendirirken Halk TV ekranlarında "silahlı mücadeleye devam etmesini isteyenler Ekrem İmamoğlu'na oy verecek" görüşünü savunuyor. DEM Parti’nin ve Evrensel yazarı Yusuf Karadaş’ın ‘faşist rejim inşasına yönelmiş iktidar blokuna kaybettirmek’ gibi bir iddiasının kalmadığı aksine ‘burjuva muhalefeti desteklememek’ adı altında doğrudan CHP’ye ve İmamoğlu’na karşı bir pozisyon içine girdikleri açık. Bu pozisyonu ise aslında ‘üçüncü yol’u savundukları, AKP’den de bir açılım beklemediklerini ve bu açılım beklentisinin ‘işbirlikçi Kürt burjuvazisine’ ait olduğunu öne sürerek savunanların atladığı gerçek şu; o ‘işbirlikçi Kürt burjuvazisi DEM Parti tarafından temsil ediliyor ve bugünkü konumlanışları da Kürt milliyetçiliği oldu. AKP iktidarı HÜDA PAR örneğinde olduğu gibi Kürt milliyetçileriyle iktidar ortağı Türk milliyetçilerini siyasal İslamcı bir zeminde birleştirmeye çalışıyor. Bunun birleşme zemini ise İmamoğlu ve CHP karşıtlığı olurken pazarlık masasında kimin ne alacağını İmamoğlu karşısındaki tavrı tayin ediyor.

ODATV AÇILIM ALAMETLERİNİ YAZMIŞTI

Odatv, yerel seçim sürecinin başından beri DEM Parti'nin izlediği siyaseti, yapılan açıklamaları takip ediyor. DEM Parti'nin muhalefete kaybettirme riskini göze alarak belediye başkan adayları çıkarmasının yanı sıra Ahmet Türk ve diğer parti kadrolarının yaptığı açıklamalar da iktidarla yeni bir 'açılım' pazarlığına girildiği şeklinde yorumlandı.

Açılım dönemindeki İçişleri Bakanı ve AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala, 9 Şubat’ta Diyarbakır'dan DEM Parti'ye açılım sinyali vermişti. Ala, DEM Partililerle 'hayal bile edilemeyen sessiz devrimleri' gerçekleştirdiklerini ileri sürdü. Eski bakanın atıf yaptığı süreçte AKP hükümeti 'Kürt açılımı' adı verilen siyaseti izliyordu. Ala, eski defteri açmakla da yetinmedi, DEM Partililere 'Gelin destek olun' çağrısı yapması gizli bir diyalog sürecinin yürütüldüğünü akıllara getirdi.

Muhtemel diyalogun diğer tarafı olan DEM Parti’den Ahmet Türk ise toplumu yeniden ortaklaştıracak bir siyasetin ortaya çıkması gerektiğini ileri sürmüştü. Çözüm süreci hakkında konuşan Türk, toplumu yeniden ortaklaştıracak bir siyasetin ortaya çıkması gerektiğini ifade etmişti. AKP'nin atadığı kayyumlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türk, "Bizim üzerinde durduğumuz halk iradesinin ortaya çıkmasıdır. İki dönemdir halk iradesi yok sayıldı. Bizim mücadelemiz bir demokrasi mücadelesidir. Türkiye'de adaletin, eşitliğin, barışın olduğu bir süreci yakalamaktır. Halka hizmet önemli ama bu ülkede demokrasinin kalıcı hale gelmesi için de mücadele ediyoruz. Kayyum atayabilirler ama bizim için önemli olan halkımızın buna rızasının olmadığını ortaya koymak. Elbette halkımıza hizmet etmek isteriz, yerel yönetimleri önemseriz. Bugün hukukun, adaletin olmadığı bir ülkede her şey olabilir" diye konuşarak DEM Parti’nin AKP’yle pazarlıktaki iki talebinden birini dile getirmiş oldu. DEM Parti, kazandığı belediyelere kayyum atanmamasını ve terörist başı Abdullah Öcalan’a uygulandığını iddia ettikleri ‘tecridin’ kaldırılmasını istiyor. DEM’in yeni bir açılım sürecindeki başat taleplerinin bunlar olacağı değerlendiriliyor.

CHP'YE YÖNELİK ELEŞTİRİLER VE 'ERDOĞAN ÇÖZER...' VURGUSU

Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da bir TV kanalında "Sayın Erdoğan çıksın desin ki, 'Kürt meselesi, demokratik bir anayasa, Türkiye'yi demokratik bir zemine çekecek bir çalışma yürüteceğim', biz kimseye sormayız, gider otururuz tartışalım deriz. Ahmet Türk de bunu demek istiyor" diyen Bakırhan, "Keşke muhalefette de bir irade çıkabilseydi. 'Tek kişi çözer' şeklinde mutlak bir belirmede bulunmak benim işim değil. Bu iş çözülmeli. Erdoğan da çözebilir, yarın başka bir iktidar da çözebilir. Biz birisi çözüm dediğinde hangi siyasi partinin, hangi kişinin söylediğine mi bakacağız meselenin çözümüne mi odaklanacağız" ifadelerini kullandı.

DEM Partili Ahmet Türk CHP'nin genel seçimlerde kendileri ile açıktan bir görüşme yapmadığını anımsatarak "CHP bu kadar muazzam bir sorunu çözecek kabiliyette değil" diyerek, sorunu çözecek liderin Erdoğan olduğunu vurgulamıştı. Türk daha sonra bu açıklamasını düzelterek ‘Erdoğan’ı övmek istemediğini’ öne sürmüş ancak aynı açıklamasında ‘çözüm’ ısrarını sürdürmüş ve CHP’ye yönelik eleştirilerini devam ettirmişti. Sonuçta Ahmet Türk’ün iki açıklaması da üslup düzeltmesi dışında öz itibariyle aynı kapıya çıkıyor.

Türk, ikinci açıklamasında “Türkiye’deki akil insanlar, Türkiye’yi yönetecek mantık, bazı şeyleri görmeye başladı diye düşünüyorum. Artık Kürt’ü Türk yapmak, Alevi’yi Sünni yapmak politikalarının bir şey getirmediğini görmeye başladılar. Ama kısa zamanda böyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Bunun altyapısının doğru bir şekilde hazırlanması, halka doğru mesajlar vererek ortamı hazırlamak gerekiyor." ifadelerini kullandı. Buradaki ‘akil insanlar’ ifadesi açılım sürecindeki ‘Akil Adamlar’ topluluğunu ve bunların yürüttüğü faaliyeti akıllara getirdi.

Odatv.com