Kazakistan'da olaylar... Kimin parmağı var

OLAYLARIN KIVILCIMI: ZAMLARA TEPKİ

Kazakistan'da olaylar... Kimin parmağı var

Kazakistan'da olaylar... Kimin parmağı var

Deniz Berktay yazdı...

Eski Sovyet cumhuriyetlerinden (ve Türki Cumhuriyetlerden) Kazakistan’da yılbaşından bu yana patlak veren ve şimdiden ülkenin yarıya yakınını etkisi altına alan olaylar, dünya gündemine oturdu. Sıvılaştırılmış doğalgaz fiyatlarına yapılan zammı gerekçe göstererek başlayan protestoların aslında siyasi nitelik taşıdığı görülüyor. Cumhurbaşkanı Tokayev’in ülkeye Rusya’nın başını çektiği Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nü davet etmesi, olayların, bütün bölgeyi sarsacak jeopolitik değişimlere yol açabileceğine işaret ediyor. Daha önceden Odatv’ye yazdığım yazılarda da değindiğim şekilde, Rusya ile Batı arasındaki çatışmanın bir başka yansımasını görüyoruz. Peki, bu olaylar nasıl başladı ve nereye doğru gidebilir? Kısaca yazmaya çalışacağım.

OLAYLARIN KIVILCIMI: ZAMLARA TEPKİ

Bu son olaylarda kıvılcımı çakan gelişme, Kazakistan Hükümeti’nin yılbaşının hemen ardından, 1 Ocak’ta, sıvılaştırılmış doğalgazın litresine yüzde yüze yakın zam yapması oldu. Kazakistan’da benzin fiyatları halk için çok pahalı olduğundan, sıvılaştırılmış gaz, araba sahipleri için, en uygun yakıt durumunda. Ona da büyük bir zam yapılması, dar gelirli kesimi çaresiz bıraktı. İlk protestolar, ülkenin petrol rafinerilerinin olduğu, fakat halkın yoksul yaşadığı, Batı Kazakistan’daki Janaozen’de patlak verdi. Hemen ertesi gün, Aktau gibi daha büyük kentlere isyan yayıldı. Ardından da, Batı Kazakistan’ın neredeyse tamamı, olayların etkisi altında kaldı. Hükümetin zam kararını geri aldığını açıklamasına rağmen olayların dinmeyerek daha da büyümesi, konunun sıvılaştırılmış doğalgaz zammından ibaret olmadığını gösteriyor. Cumhurbaşkanı Tokayev’in hükümetin istifa ettiğini açıklaması bile, olayları yatıştırmaya yetmedi. 

"İHTİYAR, GİT!"

Olayların belirgin bir özelliği, Kazakistan’ın ilk cumhurbaşkanı olan (ve halen iktidarın iplerini elinde tutan) Nursultan Nazarbeyev’e yönelik protestolar oldu. Gösterilerde, 81 yaşındaki Nazarbayev kastedilerek, “şak ket” (ihtiyar, git!) sloganları atılıyor. Ülkeyi 1989’dan beri yöneten ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsız Kazakistan’ın ilk cumhurbaşkanı olan Nursultan Nazarbayev, parlamentoyla giriştiği mücadeleyi 1995’te nihai olarak kazanarak, Kazakistan’ın tek adamı haline gelmiş, 2019’a kadar da, cumhurbaşkanlığını sürdürmüştü. O tarihte, cumhurbaşkanlığı makamını, kendisinin önceki başbakanlarından olan Kasım Cömert Tokayev’e devretmiş, fakat ülkenin dizginlerini muhafaza etmişti (Nazarbayev, Ulusal Güvenlik Konseyi başkanlığını yürütüyordu düne kadar ve yine daha düne kadar, ülke yönetiminde en nüfuzlu isimlerden biri, Nazarbayev döneminde atanan ve onun sağ kolu olarak bilinen, Askar Mamin idi. Tokayev, iki yıldan fazla zamandan beri cumhurbaşkanı olmasına rağmen, düne kadar, Mamin’i değiştirememişti). Ülkenin başkentine “Nursultan” adı verilirken, Nursultan Nazarbayev, Elbası (halkın başı) unvanını almıştı. Bu son olaylar, tepkilerin Nazarbayev rejimine yönelik olduğunu, hatta, mecvut Cumhurbaşkanı Tokayev’in, fırsattan  yararlanarak, Nazarbayev’in boyunduruğundan çıkmaya çalıştığını gösteriyor (onu başbakanını istifaya zorlamasında olduğu gibi). 

KAZAKİSTAN'IN KARMAŞIK YAPISI

Kazakistan, 2 milyon 700 bin kilometrekare civarında yüz ölçümüyle dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesi olsa da, çok seyrek bir nüfusa sahip (18 milyon 600 bin kişi). Mevcut nüfusu da, etnik olarak çok farklı: 1991 yılında Sovyetler Birliği dağılıp Kazakistan bağımsız olduğunda, etnik Kazak nüfusu, yüzde 40’lar civarındaydı (Özbekler, Uygurlar gibi diğer Türk kökenli etnik gruplar eklendiğinde Türk kökenli nüfus, yüzde 50’ye yaklaşsa da, Sovyet dönemi millet politikasının da etkisiyle, Kazaklarla diğer Türk kökenli etnik gruplar arasında çatışmalar vardı). Nüfusun yarıya yakınını ise, Ruslar başta olmak üzere, Slav kökenliler oluşturuyordu. Rus kültürü, hayatın her alanında, özellikle şehir merkezlerinde baskın durumdaydı. 1990’lı yıllarda, yurt dışında yaşayan Kazakların Kazakistan’a davet edilmesi ve burada yaşayan Rusların bir şekilde ülkeden ayrılmaya yönlendirilmesi sonucunda, Kazakların nüfusu yüzde 68’i bulurken, Slav nüfus, yüzde 20’lere düştü. Ancak, Rus nüfus, halen ülkenin kuzey bölgelerinde yoğun olarak bulunuyor. Kuzey Kazakistan, Sovyetler Birliği öncesinde (Çarlık Rusya'sı zamanında), Rusya’nın Sibirya bölgesine dahildi ve burada, bir zamanlar Rusya yönetiminin Orta Asya’daki göçebe Kazakların akınlarını durdurmak için yerleştirdiği Slav kökenli nüfus vardı. Rus nüfusun yaşadığı bu bölgeler, Sovyetler Birliği kurulduktan sonra, Kazakistan’ın Rusya’dan kopmasının önüne geçmek amacıyla, Moskova yönetimi tarafından, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dahil edilmiş ve 1991 yılında SSCB yıkılırken, Kazakistan sınırları içinde kalmıştı. Bu nedenle bazı Rus milliyetçileri, Rusya’nın bu toprakları geri almasını savunuyor. Rusya Parlamentosu’nda bazı politikacılar, 2020 yılı sonlarında, Kuzey Kazakistan’ın SSCB’nin Kazaklara bir hediyesi olduğunu söylemişler, bu sözler, Kazakistan’da hem devletin, hem de toplumun çeşitli kesimlerinin tepkisine neden olmuştu. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in de 2014 yılında, Kazaklar'da devlet geleneğinin eskiden olmadığını, Kazaklar’da devlet geleneğini Nazarbayev’in başlattığını söylemesi, Kazakistan'da tepki ve endişelere neden olmuştu. 2014 yılında Rusya’nın Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’nı ele geçirmesi ve Ukrayna’nın Donbas bölgesinde Rus yanlısı ayrılıkçıların bazı il merkezlerini ele geçirmesi, Kazakistan’da da, Ukrayna senaryosunun tekrarlanması endişesine neden oldu. (Kazakistan’da 2021 parlamento seçimleri öncesinde de, seçimlerle beraber ülkenin karışabileceği ve Rusya’nın bundan yararlanıp Kuzey Kazakistan’a girebileceği değerlendirmeleri yapılıyordu). 

Etnik Kazak nüfusuna baktığımız zaman da, eski kabile ilişkilerinin devam ettiğini görüyoruz. Üç büyük kabile birliği olan Ulu Cüz, Orta Cüz ve Küçük Cüz, Sovyet döneminde de etkisini korumuştu, ülke bağımsız olduktan sonra da, ilişkiler, bu kabile sistemine göre yürüyor. Nazarbayev ve çevresi, Ulu Cüz’den idi. İsyanın başladığı Janaozen şehri ve Batı Kazakistan ise, devlet yönetiminden büyük ölçüde dışlanan Küçük Cüz’ün egemen olduğu bölge. Buralar aynı zamanda, Sovyetler Birliği zamanında da, Sovyet etkisinin en zayıf olduğu, geleneklerin en kuvvetli olduğu bölgelerdi. Halen de Kazakistan’da İslamcu örgütlerin en faal şekilde örgütlendiği bölge, burası. Janaozen’de, 2011 yılında da benzer şekilde bir ayaklanma patlak vermiş ve çok sayıda kişi, hayatını kaybetmişti. Şimdiki olayların 2011’dekinden farklı olarak ülke geneline yayılması, önceden örgütlenmiş olabileceğine işaret ediyor. Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev’in olayların ardında dış güçlerin olduğunu söylemesi, bu nedenle, temelsiz bir iddia, sayılamaz. 

KAZAKİSTAN'IN ÇOK YÖNLÜ POLİTİKASI

Kazakistan, eski Sovyet ülkeleri içinde, Rusya’yla en yoğun ilişkileri olan ülkelerden. Hem Rusya’nın başını çektiği Avrasya Birliği’nin bir parçası, hem de, “NATO’nun Rus versiyonu” diyebileceğimiz, Kolektif Savunma Anlaşması Örgütü’nün üyesi. Ama diğer taraftan da, Batılı ülkelerle ve Çin’le yoğun ilişkileri var. Dünyanın en büyük doğalgaz ve petrol üreticilerinden biri olan Kazakistan, Batılı ülkelerin Rus doğalgazını ve Rusya’yı by pass etme planlarını da en önemli bir parçasını oluşturuyor. Çin de, doğalgazının önemli bir bölümünü, Kazakistan’dan ithal ediyor. Son yıllarda, Çin yatırımları, Rusya’nın yatırımlarını önüne geçti ve bununla paralel olarak, Çin’in etkisi, belirgin bir şekilde arttı. 

Kazakistan, Rusya’yla bütün yakın ilişkisine rağmen, dış politikada ondan farklı tavırlar sergiliyordu. Mesela, Rusya’nın 2008 yılında Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgeleri olan Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlık kararlarını tanımasına, Kazakistan, destek vermedi. Rusya’nın 2014 yılında Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’nı ilhakı da, Kazakistan tarafından tanınmadı. Kazakistan, kendince, çok boyutlu bir dış politika yürütüyor ve kendisini, Avrasya’nın merkezi olarak görüyordu. 

RUSYA'NIN TEPKİSİNİ ÇEKEN KAZAKLAŞTIRMA POLİTİKALARI

Kazakistan’da 1990’ların başlarında Rusça’nın ve Rus nüfusun egemen durumda olmasına karşılık, yukarıda değindiğimiz üzere, 1990’ların ortalarından itibaren, Kazaklaştırma politikaları yürütüldü ve 200’li yıllarda, Rusça ,toplumsal hayattan ve bazından büyük ölçüde çıkartıldı. Rus kökenli nüfus, kendisini buralarda ayrılmak zorunda hissetti. Bütün bunlar, Rusya’daki Rus milliyetçilerinin tepkisini çekiyor ve Rusya yönetimi, Kazakistan’daki bu politikalara göz yummakla suçlanıyordu. Rusya yönetimi, geçen yıl, Kazakistan’daki bu politikalara tepkisini daha açık şekilde, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova aracılığıyla dile getirmeye başlamıştı. 

OLAYLARDA KİMİN PARMAĞI VAR

Olayların başlamasından itibaren siyasi taleplerin öne sürülmesi ve bazı polis birliklerinin, hatta, istihbaratçıların göstericilerin safına geçmesi, bunun sıradan bir kargaşa olmadığını gösteriyor. ABD Beyaz Saray Sözcüsü Jane Psaki, ABD’nin olayların arkasında olduğu iddialarını reddetse de, gelişmeler bu açıdan, eski Sovyet ülkelerinde gördüğümüz renkli devrimleri çağrıştırıyor (onlarda da, olaylara halk hareketi görüntüsü verilmiş, fakat, halktan pek çok kişinin içtenlikle destek vermesine karşılık, olaylarda belirleyici olan, güvenlik güçlerinden ve bürokrasiden bazı kişilerin önceden kararlaştırılmışçasına muhaliflerin safına geçmesi olmuştu. Almatı’daki Belediye Binası’nın kolaylıkla göstericilerin denetimine geçmesi de, bu benzerliğe ve güvenlik yetkililerinden bazılarının önceden bazı çevrelerle anlaşmış olabileceğine işaret ediyor). Bunların dışında, Rusya’nın ABD ve NATO ile Ukrayna (ve genel olarak Doğu Avrupa) konusunda pazarlıklar yürütmeye hazırlandığı bugünlerde hemen güneyinde böyle bir yangının başlaması, Rusya’nın hiç arzu etmeyeceği bir durum olur. Diğer taraftan, Rusya ile Orta Asya arasında Kazakistan’ın yer alması ve Kazakistan’ın kaynakları ve nüfuzu göz önünde bulundurulursa, Kazakistan’daki gelişmelerin Rusya’nın aleyhine seyretmesinin, Rusya’nın Orta Asya politikasını çökmesine yol açacağı da söylenebilir. 

NELER OLABİLİR

Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, dün, ani bir şekilde, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nü Kazakistan’a davet etti. Bu durum, onu kendi silahlı kuvvetlerine güveninin olmadığını gösteriyor. Rusya’nın başını çektiği bu örgütün Kazakistan’da güvenliği sağlamak için gelmesi ve oraya yerleşmesi, Kazakistan’ın Çin’le ve Batı’yla yürütmeye çalıştığı bağımsız politikaların da sonunu getirebilir. Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandır Lukaşenko’nun yıllarca Rusya’ya yakın fakat Rusya’dan bağımsız bir politika izlemeye çalışmasına karşılık geçen yılki ihtilal girişiminden sonra Rusya’nın dış politikasına tam uyum göstermesi ve Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu söylemesinde de, bu durum görülmüştü. Öte yandan, yukarıda değindiğimiz şekilde, Kazakistan’ın nüfus yapısının karmaşık olması ve Kazakistan’ın özellikle güney ve batı bölgelerinde milliyetçi geleneğin güçlenmesi, Rus askerlerinin buralarda işgalci olarak görülmesine yol açabilir; hatta, bazı Rus uzmanların ifade ettiği üzere, Afganistan fiyaskosunun bir benzeri, burada yaşanabilir. 

Orta Asya’da çok etken var ve olayların seyri konusunda kesin öngörüde bulunmak, şu aşamada zor. Fakat, Doğu Avrupa’ya ek olarak, Avrasya coğrafyasını da epey sıcak günlerin beklediğini söylemek, gerçekçi olur.

Deniz Berktay 

Odatv.com