Köy Enstitüleri’nin ruhu İzmir’de yaşatılıyor

Dünya üzerindeki ender eğitim modellerinden birisi 

Köy Enstitüleri’nin ruhu İzmir’de yaşatılıyor

Köy Enstitüleri’nin ruhu İzmir’de yaşatılıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin aydınlanmasının en önemli adımlarından biri olan ve 1954 yılında kapatılan Köy Enstitüleri’nin anılarını Konak Tan Mahallesi’nde tarihi bir binada yaşatıyor. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitimli, çağdaş, modern nesiller yetiştirme hedefinin özgün projesi, Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi’nde İzmirliler ile buluşmaya devam ediyor. 

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Cumhuriyetin 100. yılında açılışını yaptığı Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Arşivi, Müzeler ve Kütüphaneler Şube Müdürlüğü ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği işbirliğiyle hayata geçirilen “Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi” genç Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitimli, çağdaş, modern bir nesil yetiştirme hedefinin özgün projesi olan Köy Enstitülerini konu alıyor.  Konak Tan Mahallesi’nde bulunan anı evi, dönemin Köy Enstitüleri’nde okuyan öğrenciler tarafından yapılan, kullanılan araç ve gereçler, tarihi belge, fotoğraf ve kayıt defterlerinin yanı sıra 600 kitap ve dijital kütüphanesiyle gelen ziyaretçilerin ilgi odağı olmaya devam ediyor. 

Dünya üzerindeki ender eğitim modellerinden birisi 

Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi sorumlusu Özgür Ceylan, anı ve kültür evinin yapıldığı binanın önceki durumunun oldukça kötü olduğunu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin binayı restore ettiğini hatırlattı. Ceylan, “Bu gördüğünüz anı ve kültür evi, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği ile birlikte yaklaşık 2 yıl öncesinde başlayan bir araştırmanın sergiye dönüşmüş halidir. Burada hem Köy Enstitülerinde okumuş öğrencilerin hikayelerini hem de Köy Enstitülerinin kuruluş sürecine kadar çoğu şeyi görmeniz mümkün. Dünya üzerindeki ender eğitim modellerinden birisi olan Köy Enstitüleri, yaparak ve yaşayarak öğrenme metodu üzerine kuruluyor. Çünkü yüzde 80 okuma ve yazması olmayan bir ülkeden bahsediyoruz ve köylerde bu oran daha da düşüyor. Köylerde aynı şekilde okuma yazma bilen çocuklara eğitim verilip tekrar köylerinde öğretmen olmaları sağlanıyor. Anı evine ilk başta Köy Enstitüleriyle doğrudan bağlantısı olan ziyaretçiler geldi ama zaman içerisinde ziyaretçi kitlesi genişledi. Fakat en yoğun ilgiyi de öğretmenlerden görüyoruz. Bu da bizi daha çok mutlu ediyor” dedi. 

Muhakkak bir müzik aleti çalıyorlar, yabancı dil biliyorlar

Dönemin Yüksek Köy Enstitüsü mezunlarından Mustafa Acar'ın kızı Ayşe Berrin Bayus ise bir etkinlik sırasında tesadüfen Yeni Kuşak Köy Enstitüsü Derneği ile karşılaştığını ve babasından kalan hatıraları Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi’ne bağışladığını belirtti. Anı evinde babasına ait valizi de gösteren Ayşe Berrin Bayus, “Babam Mustafa Acar Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gitmiş fakat orada bir bina bile yokmuş. Dersleri ilk etapta çadırlarda işlemişler. Ortada bir bina bile yokken okullarını kendileri yapıp o şartlarda tarih, kimya, fizik gibi dersleri okuyorlar. Ama kendilerinden başka bir şey de istiyorlar. Sadece eğitilmesi gereken çocuklar değil, eğitilmesi gereken bir toplum da var diyorlar. Bu yüzden okullarında arıcılık, hayvancılık, terzilik, çiftçilik, marangozluk, terzilik, halı dokuma gibi zanaat eğitimleri de var. Bu vasıfları edinmelerini istiyorlar ki gittikleri köyde kasabada önce çocuğu eğitsin, sonra gidip halkı eğitsinler. 1940'ların Türkiye’sinden bahsediyorum, yüzlerce kitap okumuşlar. Muhakkak bir müzik aleti çalıyorlar, yabancı dil biliyorlar, spor yapıyorlar. Ben babamı hep nasıl hatırlıyorum biliyor musunuz? Ders zamanı derste, ders olmadığı zamanlarda teneffüste bahçede çocuklarla. Ben hiçbir zaman babamın öğretmenler odasına gittiğini bile hatırlamıyorum.  Bir bakarsınız çocuklarla bahçede voleybol oynar, bir bakarsınız atölyeye gitmiş uçak modelleri yaparlar.  Kendisiyle gurur duyuyorum ve ona layık olmaya çalışıyorum” dedi.  

“O hafta ne yapıldıysa hep birlikte konuşup tartışıyorlar” 

Emekli olduktan sonra üretmeye devam etmeyi de babasından öğrendiğini belirten Ayşe Berrin Bayus, “Çünkü onun birinci koşulu hep oydu. Herkes burayı merak etmeli, çünkü o okullarda şu an olmayan bir şey yapılıyordu. Hafta sonu okul temizlikçisinden tutun müdürüne kadar o hafta ne yapıldıysa hep birlikte konuşup tartışıyorlar. Bütün karşıt fikirler demokratik bir ortamda konuşup bir karar alıyorlar, zaten biz şu an onu yapsak kavgalar, gürültüler olmaz” diye konuştu. Ayşe Berrin Bayus, Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi’ni hizmete açtıkları için de İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etti. 

Eğer Köy Enstitülerini kapatmasalardı… 

Bağışçılardan Ahmet Gürel, İzmir için Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi’nin çok önemli olduğunu, çünkü Türkiye'de başka bir yerde örneğinin bulunmadığını söyledi. Birkaç belediyenin denediğini ama başaramadığını belirten Gürel, ''İzmir Büyükşehir Belediyesi burayı değerlendirdi. Bu binanın içinde Köy Enstitülerinin torunları geziyor. Şunu da belirtmek istiyorum, Köy Enstitüleri sadece öğretmen yetiştirmiyordu. Araba tamirciliğinden tutun kaynakçılığa kadar öğrenen öğrenciler vardı. Aynı zamanda doktorlarımız da vardı. Eğer Köy Enstitüleri’ni kapatmasalardı ilerideki süreçte üniversiteye dönseydi ülkede karanlığa dair bir şey kalmayacaktı” şeklinde konuştu.

Araştırma yapmak isteyenler için sağlam bir kaynak

Türkiye'nin eğitim sorunları üzerine uzun süredir çalışmalar yürüttüğünü belirten bir diğer bağışçı Bekir Özgen ise “1970 yılından beri Köy Enstitüleri üzerinde çalışıyorum. Eğitim kavramı çok geniş ama eğitim tarihimizde Köy Enstitüleri’nin ayrıcalıklı bir yeri var. Onun da iyi bilinmesinde yarar var. Hem şimdiki gençlerimiz için hem yarınki kuşaklar için bunun bilinmesi gerekiyor. Köy Enstitüleri ile ilgili özellikle akademik anlamda araştırma yapmak isteyen ve bu düşünceyi yaymak isteyenler için sağlam bir kaynak burası” diye kaydetti. 

Böyle bir Anı Evi bırakın Türkiye'yi dünyada tektir

Köy Enstitüleri zamanında 4,5 yıl köy öğretmenliği yapan Mevlüt Kaplan, Türkiye'de İzmir'in birçok alanda ilklerin başkenti olduğunu belirterek, “İzmir'i bu açıdan çok severim. 1959 yılında İzmir'e geldikten sonra 23 yıl görev yaptım. Ben özel olarak da böyle bir anı evini kurduğu için bizzat başkanımız Tunç Soyer'e teşekkür ederim. Cumhuriyetin 100. yılında böyle bir anı evi yapılması bırakın Türkiye'yi dünyada tektir. Ben bu durumdan dolayı çok mutluyum. Baktığım gördüğüm kadarıyla bu anı evi Türkiye'de hiç bir il ve ilçede yok. Bizim en çok istediğimiz şeylerden biri buydu, sahip çıkılsın istedik ve Tunç başkan sesimizi duydu” dedi.

Burası bir başlangıç

Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Genel Başkanı Gökhan Bal, Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi projesi için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile masaya oturduklarını ve projeyi gerçekleştirdiklerini ifade ederek, “Köy Enstitüleri ile ilgili ülkemizde sempozyumdan tutun söyleşilere kadar çoğu şey yapıldı ama yerel yönetim düzeyinde Köy Enstitüleri adını taşıyan bir merkez kurulmadı. Biz şimdiki kuşaklar geçmişte nelerin yapıldığını, nasıl bir eğitim sürecinden geçildiğini görsün istedik ve İzmir Büyükşehir Belediyesi bu görüşümüzü önemsedi. İzmirliler çok rahatlıkla gelip şimdi burada dijital videolarla geçmişte yapılan her türlü eğitimi görebiliyorlar. Unutturulmak istenen tarih de burada yeniden canlandırıldı. Biz bu ulusal gerçeği derneğimiz olarak Türkiye'ye yaydığımızı da düşünüyoruz. İnsanlar sahip çıkıyor. Burası bir başlangıç” şeklinde konuştu.

Öğrencilerin tahta bavulundan mandolinine dev arşiv 

Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi, Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlanmasının temel taşı olan Köy Enstitülerinin yeri ve önemine dair içerikleri bir araya getirdi. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında temel eğitim, köy öğretmenleri, Köy Enstitülerinin kurucuları, mezunları ve günümüze kalanlar Anı Evi’nin temasını oluşturdu. Bağışçılardan dönemin ruhunu yansıtan çeşitli obje, belge, fotoğraf ve benzeri materyal derlendi. Bağışlanan objeler arasında; bizzat Köy Enstitüsü öğrencileri tarafından yapılmış ya da kullanılmış tahta bavul, saat, tuğla, mandolin, mandolin kutusu, rozet, marangoz rendesi gibi ders araçları yer alıyor. Ayrıca bağış yoluyla edinilen ve APİKAM arşivinden derlenen tarihi belge, diploma, günlük, kayıt defterleri, ders notları, orijinal baskı fotoğraflar gibi materyaller de Anı Evi’nde ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor.

Bilim insanları için dünya ölçeğinde bir kaynak

Köy Enstitüsü Anı ve Kültür Evi’nde bir araştırma kütüphanesi ve bir de dijital arşiv sistemi kuruldu. Kütüphanede yer alan tamamı Köy Enstitülerini konu alan 600 kitap ve dijital arşive aktarılan 300’den fazla materyal ile Köy Enstitüleri alanında çalışan araştırmacılara değerli bir veri tabanı sağlıyor. Bu veri tabanına ziyaretçiler Anı Evi’nde yer alan tabletlerden ulaşabiliyor. Ayrıca anı evinde tüm bağışçıların biyografi ve dijital belgelerine ulaşılabilecek bir kiosk ekranı da bulunuyor. Böylelikle Köy Enstitüleri Anı ve Kültür Evi, sadece İzmir’de değil Türkiye ve dünya çapında Köy Enstitüleri alanında araştırma yapan akademisyen, tarihçi ve araştırmacılar için önemli bir başvuru merkezi görevi de görüyor.

ANKA