Taha Akyol’un “Onlar da Kahramandı” kitabında yer alan 1960’lı yılların Yargıtay Başkanı Recai Seçkin örneği son derece önemlidir. Recai Seçkin, kendisine önerilen Yassıada Mahkemesi başkanlığını (ihtilal mahkemesi) reddetmiş saygın bir yargıçtır. 27 Mayıs darbesinden üç ay sonra 6 Eylül’de Yargıtay Adli Yıl açılışında yaptığı konuşmada ihtilal mahkemesinin yargıçlarına erken uyarıda bulunarak iktidar erkinin ve hiçbir odağın etkisinde kalmamaları gerektiğini söyleyen ve özellikle de “kuvvetler ayrılığı”nın altını çizen Seçkin’in şu cümleleri bugüne de ışık tutacak niteliktedir: “Hakim, hukuk esasları ve vicdanı yerine idare adamlarının ve davada ilgili olanlardan birisinin etkisi altında kalarak karar verirse verdiği karar, açıklamaya lüzum yoktur ki, özünde adaletle ilgisi bulunmayan bir belge, daha açıkçası bir zulüm belgesinden ibaret kalır.” (Onlar da Kahramandı, s.35)
Maalesef bugün yargının, yürütmenin ve yasamanın tek elde toplandığı Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi’nde özgürlükleri ve hakları korumakla yükümlü olan ve bu yetkisini Türk milleti adına kullanan yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışılır hale gelmiş bulunmaktadır.
Bir yargı sistemi düşünün ki, yerel mahkeme Anayasa’nın açık hükmüne rağmen, Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu ile ilgili “hak ihlali” kararını tanımıyor.
Bir yargı sistemi düşünün ki FETÖ liderinin, bir tecavüz davasına karışan yeğenlerini kurtaran hakim, daha sonra pek çok siyasi davada da önemli kararlar verebiliyor.
Oysa Osman Kavala’nın tutukluluğunu 10 Aralık 2019’da görüşen AİHM, Kavala’nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklanması ve Anayasa Mahkemesi’nin başvuruyu makul bir sürede incelememesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiğine karar vermişti. Fakat aradan geçen sürede Osman Kavala cezaevinden hiç çıkamadı.
Bir yargı sistemi düşünün ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yargıtay’ın kararlarına rağmen, Ahmet Altan ve Selahattin Demirtaş hukuki olmayan gerekçelerle cezaevinde tutulmaya devam ediliyorlar.
Maalesef Türkiye’de hakimlerin “coğrafi teminatı” olmadığı için hoşa gitmeyen kararlarda, hakimler HSK tarafından başka illere sürülebilmektedirler. Son dönemdeki uygulamalar da göstermektedir ki siyasetin hukuktan üstün hale gelmesi, ülkede yargıya olan güveni her geçen gün biraz daha azaltmaktadır.
Kuşkusuz esas vahim olan, bu hukuk tablosuyla Türkiye’nin gerek ekonomik anlamda, gerek dış politikada, gerekse özgürlükler anlamında her geçen gün daha da yalnızlaşmasıdır.
Unutmayalım ki toplumdaki adalet duygusunu zaafa uğratan bu hukuk yapısıyla Türkiye dünyada saygın ülkeler kategorisinde yer alamaz, demokrasi liginden düşen bir Türkiye ise yabancı yatırımcı için cazibe merkezi haline gelemez. Ve yeni yatırımlarla kalkınmasını sağlayamayan bir Türkiye, halkının ekmeğini büyütemez. Kısacası ekonomik ve demokratik standartlarını yükseltemeyen bir Türkiye, krizler ülkesi olmaktan kurtulamaz.
MEHMET OCAKTAN / KARAR
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Kasım 3, 2019 0
Editor Mayıs 28, 2021 0
Editor2 Nisan 19, 2024 0
Editor2 Nisan 19, 2024 0
Editor Kasım 30, 2019 0
Editor2 Nisan 24, 2024 0
Editor2 Nisan 24, 2024 0
Editor2 Nisan 24, 2024 0
Editor2 Nisan 24, 2024 0
Editor Temmuz 17, 2020 0
"Bugün çekebildiğiniz kadar krediyi hatta ihtiyacınız olmayan krediyi çekin”
Editor Ekim 16, 2019 0
Tedavisi mümkün bir hastalıktır.
Editor Ocak 1, 2022 0
"Her ölüm erken ölümdür" demiş usta şair Cemal Süreya...
Editor Haziran 9, 2021 0
İzmir'e lezzet katan firmalardan 'İlhami Tatlıcı' şubeleri Güzelbahçe, Urla, Yelki...
Editor Aralık 14, 2019 0
Uygur Türkleriyle ilgili belgeleri imha etmeye başladı.
Editor Ağustos 24, 2019 0
Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz
Editor Nisan 7, 2020 0
15 yılda 35 ülkeden 440’ı aşan başvuru
Editor Şubat 28, 2021 0
Samsun Büyükşehir Belediyesi il ve ilçelerinde bulunan misafirhaneler, öğretmenevi,...