Politika ve gerçekler.. ‘Popülist liderler’ çevre kirliliğine muhatap…

Kraldan fazla kralcı tipler ada medyasında diziye dönük ağır eleştirilerde bulunuyorlar. 

Politika ve gerçekler.. ‘Popülist liderler’ çevre kirliliğine muhatap…

Politika ve gerçekler.. ‘Popülist liderler’ çevre kirliliğine muhatap…

FEHMİ KORU YAZDI...

İngiliz kraliyet ailesi ile ilgili olduğu halde bütün dünyada merakla izlenen Netflix dizisi ‘Crown’dan etkilenenler arasında ben de varım. Bir aileye ait gibi görünen iktidarı izlerken aslında politikanın her yerde geçerli kurallarıyla da tanışıyor izleyici. Senaryonun sahibinin fincancı katırlarını ürkütmemek gibi bir derdi olmadığı için diziye yüklediği krallık sistemini eleştiren pek çok özellik, monarşi olmayan demokratik ülkeler politik hayatı için de geçerli olabiliyor.

Hayatları bütün dünyanın önüne bu diziyle dökülen ailenin bireylerinin diziyi izlemediği söyleniyor.

Kraldan fazla kralcı tipler ada medyasında diziye dönük ağır eleştirilerde bulunuyorlar. 

Neden bu dizi?

Şundan: Dizinin hayli önce gösterime girmiş ilk sezonunun birinci bölümünde, şimdinin kraliçesinin (Kraliçe Elizabeth) kral babası (VI. George) tarafından gelecekteki görevine alıştırılmasına yer veriliyor. Kral hastadır ve uzun süre yaşamayacağını bilmektedir. Erkek çocuğu olmadığı için de kızlarının en büyüğünü kraliçeliğe hazırlamaya çalışmaktadır.

O süreci yansıtan sahne benim dikkatimi çekti.

Genç Elizabeth masanın üzerinde duran kırmızı evrak kutusunun ne olduğunu sorar babasına. Kral VI. George kızına şu cevabı verir: “Bunun içinde devletin günlük işleriyle ilgili göz gezdirmem gereken evraklar var. Kutunun içindekileri bana sunarken, görmesem de olabilecekleri en üste, görmememi istediklerini de en alta yerleştirirler.”

Bunu söyledikten sonra kırmızı kutu içindeki evrakları kaldırıp tersinden masanın üzerine koyar kral. “Ben de güne böyle yapıp başlarım” demeyi de ihmal etmez.

Ülkemizde de bir süredir “Acaba birileri ülke gerçeklerini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan saklıyor mu?” sorusu tartışılıyor. Ekonominin genelinden sorumluyken birdenbire görevinden affını isteyen ve affedildiği açıklanan bakan olayı üzerine patlamıştı tartışma. Ülkenin döviz rezervlerinin eridiğini, eksiye düştüğünü başkalarından öğrenmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan ve başgösteren güven bunalımı görevi bıraktırmayla sonuçlanmış…

Doğru mudur bu olay, bilmiyorum. Ancak ‘Crown’ dizisinin gözlere soktuğu gerçeğin her iklimde geçerli bir yöntem olduğuna eminim.

Yalnızca devleti yönetenler çevresi mi? Hayır. Muhalefet saflarında yer alanlar için de aynı durum mutlaka söz konusudur. Orada da hoşuna gitmeyeceği varsayılan gerçekler mümkün olduğunca liderden saklanıyordur.

Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkma huyu vardır

Gerçeklerin yine de duyulabileceği ortamlar demokratik ülkelerde var. O görevin sahibi demokrasilerde medyadır. İktidar-muhalefet fark etmez, gerçeklerin devleti yönetenlerden veya liderlerden saklandığı ortamlarda bile, yazarlar ve yorumcular kendi gözlemlerini ve birikimlerini paylaşarak, hiçbir şeyin saklı kalmamasını sağlarlar.

Zaten şimdilerde ‘medya’ diye anılan basına ‘4. Kuvvet’ denilmesinin sebebi de budur. Devletin üç erki -yürütme, yasama ve yargı- dışında bulunduğu halde, onların hepsinde işlerin yolunda gidip gitmediğini kamuoyu adına izleyip gerçekleri duyurduğu için basın ‘4. Kuvvet’ olmayı hak ediyor.

Peki ya basın, kendisine meslek ilkelerinin tevdi ettiği, demokratik ülkelerde anayasaların da güvence altına aldığı gerçeklerin peşinde koşma görevini yerine getirmiyorsa?

Ya iktidara yakın, iktidar partilerinin itibar ettiği yazarlar hep muhalefetle uğraşıyor, muhalefetin muteber saydıkları da iş ve güçlerini iktidarı zayıflatmak amacıyla değerlendiriyor ve iktidara yakın olanlar iktidarın, muhalefet için kalem sallayanlar da muhalefetin yanlışlarını görmezden geliyorlarsa?

“Olmaz öyle şey” diyebilecek durumda değilim. Demokrasi iddialı ülkelerde ‘popülist liderler’in etkin konumlarda bulundukları günümüzde, iktidar ve muhalefet fark etmiyor, politika alanı içerisinde yer alanlar, çevrelerinde itiraz edecek kişileri barındırmıyor, medyayı da ‘dost-düşman’ ayrımına tabi tutup etkisizleştirmeye çalışıyorlar.

Örnek mi istiyorsunuz?

ABD’ye bakınca ne demek istediğimi anlarsınız.

Donald Trump ‘popülist politikacı’ türünün tipik bir örneği. Beyaz Saray’da oturduğu dört yıl içerisinde en başta yola çıkarken yanına aldığı kişilerin neredeyse hiçbiri bugün yanında değil. Göreve getirdikleri yanlışlarını söyleyince onları gün sektirmeden yanından uzaklaştırdı. Bazı konumlarda dört yıl içerisinde dört ayrı kişi görev yaptı.

Medya ilişkileri de daha ilk günden kendisinden önceki başkanlardan farklı oldu Trump’ın. Ortaya ‘çakma haber’ diye bir kavram attı ve muhalif tavra sahip olan gazeteler, TV kanalları, haberci ve yazarları ‘düşman’ mevkiine yerleştirdi.

İstemediği soruya muhatap olduğunda ânında o gazeteciyi suçlamaktan çekinmedi. 

Dört yıl içerisinde attığı Twitlerde, basın toplantılarında, katıldığı mülakatlarda söylediği gerçek dışı iddia ve ithamların sayısı 30 bine yaklaştı.

Amerikan halkı seçimde kendisini yerinden etti, ama görüyorsunuz, gitmemek için elinden gelen her şeyi yapmaktan geri durmuyor Trump.

Süreç içerisinde yalan da söylese onu süsleyerek doğru gibi yansıtan bir medya oluşturmayı da başardı.

Yandaş medya içerisinde yer alanlardan ayak sürüyenler olduğunda, Trump, onları, karşılarına rakip gazete ve TV kanalı çıkarmakla tehdit ediyor.

Parası var ve bunu yapabilecek durumda.

Seçmenlerin yarıya yakını arkasından ayrılmıyor.

Bu seçimi yeniletmeye çalışıyor, bunu başaramadığı takdirde dört yıl sonra yeniden aday olacağını şimdiden duyuruyor.

Yalnız Trump böyle olsa yine iyi; Belarus’ta seçime hile katarak iktidarda 30. yılını kutlamaya hazırlanan bir devlet başkanı var, devletin gücünü kullanarak muhalefeti ezip kırmaktan da kaçınmıyor.

Alexandr Lukashenko da ‘popülist bir lider’

Gerçekler yine de gizlenmeye çalışılır

Crown dizisinin ilk sezonunun birinci bölümünde, Kral VI. George’un hasta olduğunu -kanserdir-, ömrünün fazla uzun olmayacağını görüyoruz. Kendisini ameliyat eden doktorlar hastalığının ölümcül, ömrünün kısa olduğunu kraldan gizliyorlar.

Gerçeği ilk öğrendiğinde gizlenen gerçeği başka kimin bildiğini merak ediyor kral. “Ailem biliyor mu?” sorusuna olumsuz cevap alıyor. Aileden de saklamışlar. “Bir tek başbakan biliyor” denildiğinde yüzünde belli belirsiz bir ekşilik fark ediliyor kralın…

Başbakan 78 yaşındaki Winston Churchill’dir…   

Kırmızı kutu içine evrakları yerleştirenlerin gerçekleri saklama yöntemini keşfetmiş ve tedbirini almıştır kral, ancak hayatıyla ilgili gerçeğin kendisinden saklanmasına mani olamamıştır.

https://fehmikoru.com/politika-ve-gercekler-populist-liderler-cevre-kirliligine-muhatap/

FEHMİ KORU / FEHMIKORU.COM