Sorun S-400 mü?

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

Sorun S-400 mü?

Sorun S-400 mü?

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

ABD ve onun müttefikleri ile (Batı, İsrail, Bazı Arap ülkeleri vb.) çok sayıda sorunumuz var. Kastettiğim bu sorunlar değil, sorunumuz daha da büyük bir sorun; yani egemenlik konusudur.

Karşı taraf bütün bu sorunlara S-400 dahil egemenlik sorunu olarak bakmakta ve kendilerine biat etmemizi talep etmektedir.

Onları asıl korkutan Türkiye'nin S-400'leri alması ya da Suriye ve Irak kuzeyine operasyon yapması, Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs'taki hak ve menfaatlerini gözetmesi değildir.

Asıl korkuları Türkiye'nin hükümranlık hakları, egemenlik ve bağımsızlık konusundaki uyanışı ve başkaldırışıdır.

Türk milleti böyle bir iklim ve böylesi bir ruh halinde olmasa ABD ve müttefikleri için yukarıda belirttiğim sorunları halletmek, Türk yöneticileri kandırmak, onları baskılamak, Türk milletini uyutmak ve bu ortamları yaratacak iklimi, yandaşlarını oluşturmak onlar için sorun olmayacaktır.

Çünkü yıllarca böyle yaptılar. Ancak şimdi şartlar değişti, Türk milleti dik duruyor, baş eğmiyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti'nin ona çizilen istikametten ve raydan çıkması demektir.

ABD ve Batı için müsaade edilemez bir durumdur bu! Kendine güvenen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla övünen, çalışmasıyla çok büyük değerler yaratan ve daha önemlilerini de yaratma konusunda iddialı olan bu büyüklükteki bir devlet onlar için çok büyük bir tehdit oluşturuyor.

Hele daha önce alıştırdıkları biat kültürünü bir tarafa atıp, egemenlik ve bağımsızlığına vurgu yapan, bunu haklarını aramak konusunda da ilan eden 83 milyon nüfuslu ve Avrupa, Asya ve Afrika'nın birleştiği merkezi konumdaki Türkiye söz konusu olduğunda, durum daha da ciddileşiyor ve Batı için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor.

Tabi ABD ve Batı'dan gelen tehdit bizim için de varoluşsal önemdedir.


Günlerdir S-400 konusunu tartışıyoruz. ABD ile nasıl anlaşırız? Nasıl bir formül bulunur? Neden bunu baştan düşünmedik?!.

Bu füzelere 2,5 milyar dolar ödedik, 12 milyar dolar F-35 parçaları imalatından kaybettik, 1,5 milyar dolar F-35'lere para ödedik! Toplam maddi kaybımız 16 milyar dolar.

F-35 satışı durduruldu. Hava kuvvetlerimiz bundan ciddi olarak etkileneceğinden ve bölgedeki dengenin Türkiye aleyhine bozulacağından endişeleniyoruz.

Bu sorunları gidermek için ister istemez ek tedbirler almaya çalışacağız. Bunun da zaman ve maddi kaynak gerektirdiğini söylememe gerek yok sanırım. Çözüm için neredeyse ABD'ye yalvarmamızı isteyenler var.


S-400 sorununa ABD ve Batı gözlüğü ile bakıyoruz. Çözümler de ABD ve Batı'yı memnun etme ve bakın biz ne kadar uyumlu bir ülke mesajını vermeye yönelik.

Evet, NATO içindeyiz ve onun üyesiyiz. NATO, Rusya'yı tehdit olarak gösteriyor. Biz de bu ülkeden stratejik ve siyasi yönü olan bir silah sistemi alıyoruz.

Evet, NATO üyesi olarak aldığımız, ürettiğimiz silahlar ve sistemler NATO ile uyumlu olmalı. Hem bunu çiğniyoruz hem de NATO'nun tehdit kabul ettiği bir ülkeden stratejik bir silah sistemi alıyoruz.

Aynı ülkeyle birlikte Türkiye'de nükleer santral inşa ediyoruz. Bu yakınlaşma daha doğrusu bu siyasi yakınlaşma ABD ve Batı'yı kara kara düşündürüyor.

Eskiden olsa Türkiye'ye Arizona çölüne atılmış hurda silahları verirlerdi. Şimdi Türkiye kendi milli savunma sanayiini geliştiriyor. Dünya standartlarında üretim yapıyor ve satıyor.

Peki, niye bunları yapıyoruz; bizi rakip gördükleri için ya bu sistemleri bize vermiyorlar ya da eski modellerini veriyorlar.

780 kilometrekare yüzölçüme yayılmış, tarıma elverişli toprakları, suyu ve çalışkan genç nüfusu olan bir ülke onları çok rahatsız ediyor.

Yugoslavya gibi dağıtmak ya da zayıflatmak istiyorlar. Federasyon ile merkezi otoriteyi etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. 

Haklarımızı korumaya yönelik tedbirler alıyoruz. Ege ve Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta, Suriye'nin kuzeyinde, Irak'ın kuzeyinde, Libya'da, Karadeniz'de, Kafkasya'da, Balkanlar'da kendi politikalarımızı geliştiriyor ve uyguluyoruz.

Enerji politikamızı belirliyoruz Rusya ile birlikte ülkemiz üzerinden Avrupa'ya giden enerji hatlarını inşa ediyoruz. Kendimize ait gemilerle araştırma ve sondaj yapıyoruz.

Hazar Havzası üzerinden Orta Asya'ya ulaşıyoruz. Çin'in Bir Kuşak Bir Yol projesi kapsamında gereken çalışmalar yapıyoruz.

Bütün bunlar Doğu Akdeniz'e, Ege'ye, Türk Boğazlarına ve Karadeniz'e hakim, Afrika'ya yerleşmiş, Ortadoğu'da merkezi bir konumu bulunan, Balkanlar'da ve Doğu Avrupa'da etkili ve olan gelişmeye müsait Türkiye'nin ABD ve Batı tarafından tehdit olarak değerlendirilmesini ve mutlaka tedbir alınması gerektiğini ortaya koyuyor.


ABD ve Batı Türkiye'yi hala 1945 ve 1950'lerdeki gibi görme arzusunda. Sadece bizim verdiğimiz silahları alsın, NATO'nun güney kanadında kendisine verilen Rusya'yı güneyden çevreleme görevini yapsın, onlara sormadan hiçbir yapmasın vb. bir hayal ve fantezi içerisinde bulunuyor.

Türkiye'nin güneyinde bir terör devletçiği kursunlar Türkiye buna ses çıkarmasın, Yunanistan Ege'yi kendi kontrolüne alsın, Doğu Akdeniz'de Türkiye Antalya Körfezi'ne sıkıştırılsın, Kıbrıs'ta Türkler azınlık olsun ve TSK unsurları çekilsin, Afrika ve Ortadoğu'da ABD, İsrail ve onların müttefiklerine karışmasın, seyretsin, Boğazlar ve Karadeniz'de ABD'nin önünü açsın vb. isteniyor Türkiye'den.

Diyorlar ki 'Sen gelişme, denizci ülke olma, bizim dediklerimizi yap, gelecek nesiller de refah yüzü görmesin. Siz ülke olarak bize çalışın. Parlak gençleriniz ABD ve Batıda çalışsın ve onların gelişmesine hizmet etsin.'


Bütün bu yazdıklarımı üç aşağıya beş yukarıya biliyoruz. O zaman neyi tartışıyoruz?

S-400'ü niçin aldığımızı biliyoruz. Hava savunma sistemine ihtiyacımız vardı. Ülkenin uzun mesafe ve yüksek irtifa savunma sistemi yoktu.

Aldığımız silah sistemi stratejik bir silah sistemi, aynı zamanda da siyasi bir alım. Bunun bilincinde miyiz?

Türkiye daha önce de Rusya'dan uzun menzilli at-unut sistemi tanksavar füzeleri almıştı. Ama bunlar Stratejik silah sistemleri değildi ve siyasi anlamı bulunmuyordu.

S-400'leri alırken bunların şimdi karşılaştığımız sorunlara sebep olacağını biliyorduk. Ancak almamız gerekti.

Tabi Türkiye-Rusya yakınlaşması, doğalgaz alımı ve boru hatları, nükleer santral, Türkiye, Rusya ve İran arasında oluşturulan Astana süreci, Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi, Türkiye'nin Libya'daki etkinliği ABD ve Batıyı çok korkutmuş olmalı.

Çünkü bu gelişmeleri şimdi önleyemezlerse sonrasında çok zor durumda kalacaklarını biliyorlar.


Yeni dünya düzeninde de ABD ve Batı'nın üstünlüğünü, hakimiyetini sürdürebilmek ve doğuya yani Asya- Afrika'ya kayan dünya ağırlık merkezinin kontrolünü sağlamak için her türlü engellemeyi yapıyorlar ve yapmaya da devam edecekler.

Dünya adasının Kalpgah'ında yer alan Türkiye'nin gelişiminin durdurulması stratejik önem arz ediyor. Türkiye jeopolitiği yeni dünya düzeninde çok kritik hatta varoluşsal önemde. Kim için; hem ABD ve Batı hem de Rusya ve Çin için.

Bölgemizde neler yapıldığını görüyoruz. BOP ile Ortadoğu yeniden şekillendiriliyor. Bu projeye Afrika ve Güney Doğu Asya'yı dahil edebiliriz.

Bölgemizde hem İran hem de Rusya çevreleniyor. Türkiye hem yukarıda belirttiğim ülkelerin çevrelenmesinde kullanılmak isteniyor hem de Suriye, Irak üzerinden, Yunanistan'daki ABD üslerinden, Doğu Akdeniz'den çevrelemeye çalışılıyor.

Türkiye'ye yönelik bir bloklaşmanın (liderliğini ABD, Fransa, İsrail'in yaptığı, Yunanistan, GKRY, Mısır, BAE vb. ülkelerin katıldığı) hem Doğu Akdeniz hem de Ortadoğu'da oluşturulduğunu görüyoruz.

Irak, Suriye, İran ve Türkiye'den verilecek topraklarla birleştirilmiş Kürt Konfederasyonunun kurulması yönünde çalışmalar olduğunu biliyoruz.

Bunun bir unsurunun Suriye'nin Kuzey Doğusunda SDG/YPG,PKK adıyla tesis edilmeye çalışıldığını görüyoruz ve içinde yaşıyoruz.


Pandemi ve ekonomik krizden de istifade ederek Türkiye'yi sıkıştıracaklarını, ülke içinde örtülü harekat icra edeceklerini, bunu yaparken bizim içimizden birilerini ya da kitleleri kullanacaklarını değerlendiriyoruz. 

Bütün bunlar bize hazırlıklı olmamızı belirtiyor. Yani sorun S-400'ler değil. S-400'ler sadece sonuç. O zaman daha derin tartışmalar yapmamız gerekiyor.

Zira yaptığımız tartışmalar ve öneriler, çözümlerin hepsi ABD ve Batı penceresinden bakışa göre üretiliyor. Sorun S-400 değil, sorun siyasidir.

Bir başka deyişle bizim nereye ait olduğumuz ve olacağımızla ilgilidir. Bağımsızlığımız, milli olup olmamamız ve emperyalizme hizmet edip etmeyeceğimiz ile ilgilidir.

S-400'ler konusunda açık ve net olarak söylememiz gerekenleri belirtmeliyiz. Bu konuda kimseden ya da hiçbir ülkeden özür dileyecek halimiz yok. Bu silah sistemine ihtiyacımız vardı aldık.

Bu arada ABD ve Batıya gerektiğinde Türkiye'nin güvenliği için ABD ve Batı dışında da seçeneklerimizin olduğunu gösterdik. Sadece askeri işbirliği değil komşularımızla siyasi iş birlikteliklerinde de bulunacağımızı ilan ettik. 


Yalnızca ABD ve Batı değil içimizdeki koşulsuz ABD ve Batı sevicileri de akıllarını başlarına toplasınlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödenmesi mümkün olmayan bir fedakarlık ve bedelle kurulmuştur.

Dünyadaki hiçbir güç (onların Türkiye'deki ortakları dahil)  bu bedeli sorgulamaya kalkmamalıdır. Olabilecekleri ve bu milletin yapabileceklerini hayal bile edemezsiniz.

  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve SEHITLEROLMEZ.COM VE Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe