Taha Akyol HDP iddianamesi ve siyasette kopan fırtına

YARGIYA GÜVEN SORUNU

Taha Akyol HDP iddianamesi ve siyasette kopan fırtına
Taha Akyol

Taha Akyol

HDP iddianamesi ve siyasette kopan fırtına

AYM’ye söylenmedik laf kalmamıştı.

Bunu yapan bu defa MHP’ydi fakat AK Parti de başka olaylarda AYM’ye çok ağır sözlerle hücum etmiştir.

Hukuk sistemimizde, bir iddianamede kanunen olması gereken unsurlar eksikse, maddi hatalar varsa mahkeme iade eder, eksiklerin tamamlanmasını ister.

HDP hakkındaki iddianame, “Yargıtay Başsavcılığı” makamına yakışmayacak eksikliklerle ve hatalarla doluydu. AYM elbette iade edecek, düzeltilmesini isteyecekti.

Temel bir sorunumuzdur bu.

ODAK OLMAK’

Teknik ayrıntıya girmiyorum. Anayasa ve kanunlarımıza göre, bir partinin kapatılması için o partinin temel anayasal ilkelere aykırı “eylemlerin odağı” haline geldiğinin iddianamede delillerle ortaya konulması lazım:

Bir; o eylemlerin “parti üyelerince yoğun bir şekilde işlendiğinin” iddianamede gösterilmesi gerekir. Kimler ne zaman hangi eylemleri işlemişlerdir, partinin üyesi midirler?

İki; bu eylemler partinin yetkili organlarınca “zımnen veya açıkça benimsendiğine” dair deliller iddianamede ortaya konulmalıdır.

Anayasa ve kanunlar böyle diyor. Siyaset bu düzenlemeyi beğenmeyebilir ama adı üstünde Anayasa Mahkemesi, anayasa ve kanunları uygulamak zorunda.

HDP’nin kapatılması için Başsavcılığın iddianamesini redden AYM kararı 32 paragraftan oluşuyor. Bunun 19 paragrafında iddianamedeki eksikler ve yanlışlar sıralanmış. Eylemleri zikredilen kişilerin birçoğunun üye olup olmadığı belirtilmemiş, halbuki üye iseler “odak olma” durumu söz konusu olabilir…

Bazıları için çok sayıda soruşturma açılmış ama sonucu kaydedilmemiş… Bazı isimler yanlış yazılmış, aynı kişiler mi, isim benzerliği mi, belli değil…

Bu durumda AYM nasıl olup da falanca parti üyelerinin şu tarihlerdeki şu eylemleri, yetkili organların şu tavırları diyerek karar verebilirdi?!

Tabii iki iddianameyi iade ederek düzeltilmesini isteyecekti.

SİYASETİN TAKVİMİ

Yargıtay en yüksek adli organımızdır. Bir Tanzimat kurumudur, ilk Başkanı Cevdet Paşa’ydı. Milli Mücadele’de Ankara hükümetinin Meclis’ten sonra ilk kurduğu devlet kurumu Yargıtay’dır.

Son yıllarda kadrolaşmalara maruz kalsa da prensip olarak en tecrübeli, birikimli yargıçlarımızın yüksek yargı organıdır.

Böyle köklü bir yüksek yargı organında yer alan yüksek başsavcılık nasıl böyle eksiklerle, yanlışlarla dolu bir iddianame yazar?

Nitekim daha önce bu düzeyde hiç emsali görülmemiştir.

İddianamenin tarihi 17 Mart…

Belli ki 18 Mart’ta toplanan MHP kongresine yetiştirmek için alelacele kaleme alınmış.

İşte asıl sorun bu…

Elbette yürütme erki savcılığa suç duyurusunda bulunabilir, emniyetin elindeki belgeleri savcılığa intikal ettirebilir.

AYM tabii ki HDP hakkında asıl kararını ‘düzeltilmiş’ iddianameden sonra verecektir.

Fakat bu kadar günlük siyasi gelişmelere ayarlı acele bir iddianame hazırlanması yargıya güveni sarsmaktan başka neye yarar?

YARGIYA GÜVEN SORUNU

Kaldı ki yargıya güveni sarsan başka bir çok atama, “sübliminal” iddianame, hak ihlali niteliğinde tutuklama, yüksek yargı seçimleri ve hatta yüksek organlardan beraatle dönen müebbet hapis mahkumiyetleri vardır.

Bu tablonun iktidar partisinin çıkardığı kanunlarla nasıl oluşturulduğu konusunda saygın anayasa hukukçumuz Prof. Kemal Gözler’in “Türk Anayasa Hukuku” adlı eserine bakmanızı tavsiye ederim. (2018 baskısı, s. 992-996)

Kim çıkıp da bu siyasi tablonun yargıya, yargının itibar ve güvenilirliğine zarar vermediğini söyleyebilir?

Venedik Komisyonu gibi saygın hukuk kurumları başta olmak üzere çeşitli raporlarda ve uluslararası sıralamalarda hukuki durumumuz son derece elem verici düzeydedir.

Yargının evrensel hukuka uygun kararlarına bile bu tablo yüzünden tereddütle bakılması, Türkiye’nin teröre karşı hukuki ve siyasi mücadelesine zarar vermektedir.

Ülkemizin iç huzuru için de dış itibar ve nüfuzu için de hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı ilkeleri olmazsa olmaz şarttır.

TAHA AKYOL / KARAR